xxx09
Ahlaksız Vakitle mücadeleye devam
İSTEDİĞİNİZ kadar "tekzip" edin... İstediğiniz kadar "yalanlama" gönderin... İstediğiniz kadar mahkeme kararı getirin... İstediğiniz kadar üst mahkeme kararlarıyla olayı cilalayın...
Hiç fark etmez...
Sizin ahlaksızlıklarınızla mücadele edeceğim...
Hiç üşenmeden... Hiç yılmadan... Hiç çekinmeden... Hiç korkmadan...
Etkilediğiniz ya da etkiyebileceğiniz meczuplardan korkmuyorum...
Her gün manşetlerinizden atacağınız çamurlardan da çekinmiyorum...
Değil mi ki siz, İslam davasını savunmak adına, "çocuk tacizcisi"ni savunma pozisyonundasınız...
Elbette durmayacağım, yola devam edeceğim...
* * *
Dün bana gönderdiğiniz soruları da gördüm...
"Biz Vakit Gazetesi'nde, Vakit'i eleştiren yazıyı yayınladık... Hadi sen de sıkıysa şunu yaz, bunu yaz" diyorsunuz...
Size hiçbir şeyimi emanet etmeyeceğim gibi, cevaplarımı da emanet edemem... Çünkü siz, emanete hıyanet edenlerdensiniz...
Bu nedenle cevabımı işte buradan veriyorum:
Eğer Hürriyet Gazetesi'nde yazıp çizen biri, küçük bir kız çocuğunu taciz etse... Bu kişi daha sonra da tartışmalı bir raporla hapisten çıksa... En sonunda da ekranlara çıkıp Müslümanlık adına yaptığı onca çirkefliği aşağılık bir dille savunmaya kalksa...
Ve Hürriyet Gazetesi de "Bu tacizci bizim abimizdir" diye tavır koysa...
Ben böyle bir Hürriyet gazetesinde bir saniye bile durmam...
Tamam mı?
Hiç köylü kurnazlığı yapmaya kalkmayın...
Mütekabiliyet kurulacaksa, böyle kurulur...
* * *
Bir de hiç utanıp sıkılmadan, tertemiz kadınlara iftira atmışsınız...
Sizin tutumunuz karşısında, inançlarının saldırı altına girdiğini gören bir grup "dindar kadın", size karşı "Bu yaptığınız dine imana sığmaz" diye bildiri yayınlamışlar...
Siz, "Ulan galiba bir yerde yanlış yapıyoruz" falan diyeceğinize...
Tutup, o dindar kadınlara "Hürriyet'ten para aldılar" diye iftira atmışsınız...
Yazıklar olsun size... Yazıklar olsun sizin Müslümanlığınıza... Yazıklar olsun sizin insanlığınıza...
Ama yağma yok... Artık buralar sizin için değneksiz köy değildir...
TC Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi bu tekzibin yayınlanmasına karar verdi
CEVAP VE DÜZELTME YAZISI VAKİT, DÜRÜST GAZETEDİR
Gazetenizin 16 Haziran 2008 tarihli nüshasında Ahmet Hakan imzası ile yayınlanan "Kahpelik" başlığı taşıyan yazıda, Anadolu'da Vakit gazetesine yönelik tümüyle gerçek dışı, haksız, müvekkilimin şeref ve haysiyetini ihlal eden yorumlara yer verilmiştir. Aynı kişi, daha önce de defalarca, benzer nitelikte hakaretlerle gazetemize saldırmış, böylece önyargılı ve planlı bir saldırı içinde olduğunu ispatlamıştır.
Öncelikle şunu belirtelim ki; bugün Türkiye'de fikir haysiyeti ve inanç namusu taşıyan dost-düşman, her fikir ve inançtan insanın kabul ettiği ve hakkı teslim ettiği bir gerçek vardır. Vakit, dürüst, bağımsız, bağlantısız ve yürekli bir gazetedir.
Dostu da karşıtı da bilir ve teslim eder ki, Vakit ne bir holdingin tarlasına gübre taşıma aracı, ne de karanlık işbirliklerine uzanan bir köprü olmuştur bugüne kadar.
Rant ve çıkar hesaplarına endeksli, efendilerine yaranma amaçlı politikalarını, millete "gazetecilik" olarak yutturanların iplikleri de Vakit'le pazara çıkmıştır.
Toplumun haber alma hak ve özgürlüğünü, káh siyasi görüşleri káh patron menfaatleri doğrultusunda "karartma"yı gazetecilik başarısı olarak gören, akı kara, karayı ak gösterme cambazı bu esnaf, son günlerde gün ışığına düşmüş yarasa misali huzursuzdur.
Çünkü Vakit, birbiri peşi sıra "bomba" haberlerden Türkiye insanını haberdar etmekte, gündemi tek başına belirlemektedir.
Vakit'in tüm imkánsızlıklarına rağmen gündemi belirleyen haberlerinden, diğer gazetelerin kıskançlık duymaları doğal bir tepkidir. Ancak bu durum hiçbir gazeteye, hakaret hakkı da vermez, vermemelidir.
Vakit'in yayınladığı "Ağlama Duvarı fotoğrafları" tartışmasız haftanın gazetecilik olayıdır.
Nitekim, Hürriyet gazetesinde yayınlanan haber ve köşe yazılarından anlaşılmaktadır ki, Hürriyet Ankara Temsilcisi, olaydan haberdar olur olmaz telaşla Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü aramış ve fakat ondan yayınlama izni alamamıştır.
Bir gazetecilik başarısı ve yüksek cesaret örneğinin "ebleh"lik ve "pespaye"lik olarak değerlendirilmesinin arka planında sırf kıskançlık duygularının yatmadığı da ortadadır.
Üst düzey bir kamu yöneticisinin kamuya açık bir alandaki hiç de "gizli" olmayan fotoğrafını yayınlamak "ebleh"lik değil, herkesin cesaret edemeyeceği türden bir "gazetecilik görevi"dir. Gazetecilerin görevi "karartmak, örtbas etmek" değil, kamuoyuna duyurmaktır. Vakit de, diğerlerinin yaptığı gibi "karartma"yı değil, her zaman olduğu gibi "gazetecilik görevi"ni ifa etmeyi tercih etmiştir.
Tekzibe konu olan aynı yazıda "karartma" ve "ilkesizlik" olarak dile getirilen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir Yahudi örgütünden "cesaret ödülü" almasının Vakit gazetesinde haber olarak duyurulmadığı iddiası ise yazarın iftiralarından biridir. Yazar, önyargılara esir olmak yerine arşivlere bir göz atsa idi, Vakit'in yayınlayamadığını ileri sürdüğü haberin, 11 Haziran 2005 tarihli Vakit'te yayınlandığını görürdü. Yazının sahibi olan kişi, her halükárda ilkesiz ve çifte standart uygulamakla itham ettiği Vakit gazetesi karşısında, bu iftirasında da, daha önce ikrar ettiği üzere "çuvallamıştır."
Tekzibe konu olan yazıda "kahpe, ebleh vs." şeklindeki tartışmasız hakaret sözcükleri tam 42 kez tekrar tekrar kullanılmıştır. Bu durum, amacın sırf hakaret etmek olduğunu, açıkça ortaya koymaktadır. Yazı bir düşünceyi ifade etmemektedir. Bir köşe yazısında tevili mümkün olmayan hakaret sözleri olan "kahpelik" kelimesinin üç, "ebleh" kelimesinin dört, "karanlık" kelimesinin altı defa ve "pespaye", "beyinsiz" gibi diğer küçültücü ifadelerin tekrar tekrar kullanılmış olması, yazının düşünce açıklaması değil, küçük düşürücü kelimeleri yan yana getirerek sövme amacına matuf bir saikle hareket edildiğini göstermektedir. Bu kadar hakaret kelimesinin yan yana getirilmesi, açık bir rahatsızlığın eseri olsa gerektir.
Tekrar belirtelim ki, Vakit gazetesi, gadre uğramışların sesi, dürüst ve cesur bir gazetedir. Böyle olmaya da devam edecektir.
Kamuoyuna duyurulur.
Anadolu'da Vakit Gazetesi
İmtiyaz Sahibi
Nuri Aykon Vekili Avukat Ali Pacci
Hiç fark etmez...
Sizin ahlaksızlıklarınızla mücadele edeceğim...
Hiç üşenmeden... Hiç yılmadan... Hiç çekinmeden... Hiç korkmadan...
Etkilediğiniz ya da etkiyebileceğiniz meczuplardan korkmuyorum...
Her gün manşetlerinizden atacağınız çamurlardan da çekinmiyorum...
Değil mi ki siz, İslam davasını savunmak adına, "çocuk tacizcisi"ni savunma pozisyonundasınız...
Elbette durmayacağım, yola devam edeceğim...
* * *
Dün bana gönderdiğiniz soruları da gördüm...
"Biz Vakit Gazetesi'nde, Vakit'i eleştiren yazıyı yayınladık... Hadi sen de sıkıysa şunu yaz, bunu yaz" diyorsunuz...
Size hiçbir şeyimi emanet etmeyeceğim gibi, cevaplarımı da emanet edemem... Çünkü siz, emanete hıyanet edenlerdensiniz...
Bu nedenle cevabımı işte buradan veriyorum:
Eğer Hürriyet Gazetesi'nde yazıp çizen biri, küçük bir kız çocuğunu taciz etse... Bu kişi daha sonra da tartışmalı bir raporla hapisten çıksa... En sonunda da ekranlara çıkıp Müslümanlık adına yaptığı onca çirkefliği aşağılık bir dille savunmaya kalksa...
Ve Hürriyet Gazetesi de "Bu tacizci bizim abimizdir" diye tavır koysa...
Ben böyle bir Hürriyet gazetesinde bir saniye bile durmam...
Tamam mı?
Hiç köylü kurnazlığı yapmaya kalkmayın...
Mütekabiliyet kurulacaksa, böyle kurulur...
* * *
Bir de hiç utanıp sıkılmadan, tertemiz kadınlara iftira atmışsınız...
Sizin tutumunuz karşısında, inançlarının saldırı altına girdiğini gören bir grup "dindar kadın", size karşı "Bu yaptığınız dine imana sığmaz" diye bildiri yayınlamışlar...
Siz, "Ulan galiba bir yerde yanlış yapıyoruz" falan diyeceğinize...
Tutup, o dindar kadınlara "Hürriyet'ten para aldılar" diye iftira atmışsınız...
Yazıklar olsun size... Yazıklar olsun sizin Müslümanlığınıza... Yazıklar olsun sizin insanlığınıza...
Ama yağma yok... Artık buralar sizin için değneksiz köy değildir...
TC Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi bu tekzibin yayınlanmasına karar verdi
CEVAP VE DÜZELTME YAZISI VAKİT, DÜRÜST GAZETEDİR
Gazetenizin 16 Haziran 2008 tarihli nüshasında Ahmet Hakan imzası ile yayınlanan "Kahpelik" başlığı taşıyan yazıda, Anadolu'da Vakit gazetesine yönelik tümüyle gerçek dışı, haksız, müvekkilimin şeref ve haysiyetini ihlal eden yorumlara yer verilmiştir. Aynı kişi, daha önce de defalarca, benzer nitelikte hakaretlerle gazetemize saldırmış, böylece önyargılı ve planlı bir saldırı içinde olduğunu ispatlamıştır.
Öncelikle şunu belirtelim ki; bugün Türkiye'de fikir haysiyeti ve inanç namusu taşıyan dost-düşman, her fikir ve inançtan insanın kabul ettiği ve hakkı teslim ettiği bir gerçek vardır. Vakit, dürüst, bağımsız, bağlantısız ve yürekli bir gazetedir.
Dostu da karşıtı da bilir ve teslim eder ki, Vakit ne bir holdingin tarlasına gübre taşıma aracı, ne de karanlık işbirliklerine uzanan bir köprü olmuştur bugüne kadar.
Rant ve çıkar hesaplarına endeksli, efendilerine yaranma amaçlı politikalarını, millete "gazetecilik" olarak yutturanların iplikleri de Vakit'le pazara çıkmıştır.
Toplumun haber alma hak ve özgürlüğünü, káh siyasi görüşleri káh patron menfaatleri doğrultusunda "karartma"yı gazetecilik başarısı olarak gören, akı kara, karayı ak gösterme cambazı bu esnaf, son günlerde gün ışığına düşmüş yarasa misali huzursuzdur.
Çünkü Vakit, birbiri peşi sıra "bomba" haberlerden Türkiye insanını haberdar etmekte, gündemi tek başına belirlemektedir.
Vakit'in tüm imkánsızlıklarına rağmen gündemi belirleyen haberlerinden, diğer gazetelerin kıskançlık duymaları doğal bir tepkidir. Ancak bu durum hiçbir gazeteye, hakaret hakkı da vermez, vermemelidir.
Vakit'in yayınladığı "Ağlama Duvarı fotoğrafları" tartışmasız haftanın gazetecilik olayıdır.
Nitekim, Hürriyet gazetesinde yayınlanan haber ve köşe yazılarından anlaşılmaktadır ki, Hürriyet Ankara Temsilcisi, olaydan haberdar olur olmaz telaşla Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü aramış ve fakat ondan yayınlama izni alamamıştır.
Bir gazetecilik başarısı ve yüksek cesaret örneğinin "ebleh"lik ve "pespaye"lik olarak değerlendirilmesinin arka planında sırf kıskançlık duygularının yatmadığı da ortadadır.
Üst düzey bir kamu yöneticisinin kamuya açık bir alandaki hiç de "gizli" olmayan fotoğrafını yayınlamak "ebleh"lik değil, herkesin cesaret edemeyeceği türden bir "gazetecilik görevi"dir. Gazetecilerin görevi "karartmak, örtbas etmek" değil, kamuoyuna duyurmaktır. Vakit de, diğerlerinin yaptığı gibi "karartma"yı değil, her zaman olduğu gibi "gazetecilik görevi"ni ifa etmeyi tercih etmiştir.
Tekzibe konu olan aynı yazıda "karartma" ve "ilkesizlik" olarak dile getirilen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir Yahudi örgütünden "cesaret ödülü" almasının Vakit gazetesinde haber olarak duyurulmadığı iddiası ise yazarın iftiralarından biridir. Yazar, önyargılara esir olmak yerine arşivlere bir göz atsa idi, Vakit'in yayınlayamadığını ileri sürdüğü haberin, 11 Haziran 2005 tarihli Vakit'te yayınlandığını görürdü. Yazının sahibi olan kişi, her halükárda ilkesiz ve çifte standart uygulamakla itham ettiği Vakit gazetesi karşısında, bu iftirasında da, daha önce ikrar ettiği üzere "çuvallamıştır."
Tekzibe konu olan yazıda "kahpe, ebleh vs." şeklindeki tartışmasız hakaret sözcükleri tam 42 kez tekrar tekrar kullanılmıştır. Bu durum, amacın sırf hakaret etmek olduğunu, açıkça ortaya koymaktadır. Yazı bir düşünceyi ifade etmemektedir. Bir köşe yazısında tevili mümkün olmayan hakaret sözleri olan "kahpelik" kelimesinin üç, "ebleh" kelimesinin dört, "karanlık" kelimesinin altı defa ve "pespaye", "beyinsiz" gibi diğer küçültücü ifadelerin tekrar tekrar kullanılmış olması, yazının düşünce açıklaması değil, küçük düşürücü kelimeleri yan yana getirerek sövme amacına matuf bir saikle hareket edildiğini göstermektedir. Bu kadar hakaret kelimesinin yan yana getirilmesi, açık bir rahatsızlığın eseri olsa gerektir.
Tekrar belirtelim ki, Vakit gazetesi, gadre uğramışların sesi, dürüst ve cesur bir gazetedir. Böyle olmaya da devam edecektir.
Kamuoyuna duyurulur.
Anadolu'da Vakit Gazetesi
İmtiyaz Sahibi
Nuri Aykon Vekili Avukat Ali Pacci