xxx135
Ahlak Reformu ve 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı
Teşekkürler Ağabey... Duyarlılığın için, her arayışında verdiğin moral, yaptığın katkılar için teşekkürler. Bu teşekkürler Muhterem Süleyman Arif Emre Ağabey'e... Zaman zaman arayıp beğenisini belirten ve en önemlisi katkıda bulunan Süleyman Arif Emre Ağabey'in sesini dün sabah telefonda duyunca hem sevindim hem de mahçubiyet duydum. Sevindim her arayışı bir ilginin ve takdirin ifadesi oluyor, bana heyecan veriyor... Mahçubiyet duydum çünkü bizler bu konuda galiba biraz ihmalkarız. Bunun içinde tüm arayamadığım ağabeylerimden ve dostlardan özür diliyorum.
Süleyman Arif Emre Ağabey dün yine aradığında yazımı okuduğunu belirterek konuyla ilgili olarak destek ve olayın detayına yönelik bilgiler aktardı. Aktardıklarını kısaca özetleyeyim..
Demirel'in Başbakanlığında MSP'nin koalisyon ortağı kendisinin de Devlet Bakanı olduğu dönemde 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın Bakanlar Kurulu'na geldiğini, ancak planda manevi kalkınmaya hiç değinilmediğini gördüklerini, bunun üzerine Başbakan Yardımcısı olan Erbakan Hoca ile yaptıklar istişarenin ardından Bakanlar Kurulu'nda plan görüşülürken kendisinin bu konuyu dile getirdiğini, ancak Demirel'in ahlaki ve manevi kalkınmanın plana alınmasının Anayasa'ya aykırı olacağını söylediğini buna karşılık, Anayasa'nın ilgili maddesini hatırlattığını, bu defa Demirel'in böyle bir konunun koalisyon protokolünde ve hükumet programında bulunmadığını söyleyerek meseleyi gündemden düşürmeye çalıştığını ifade eden Süleyman Arif Emre Ağabey, bu itirazını da Hükumet programının giriş kısmını kendisinin yazdığını orada ağır sanayi hamlesi ile manevi kalkınmanın birlikte gerçekleştirileceğinin ifade edildiğini, söz konusu programın da Demirel'e kendisinin savunduğunu hatırlatınca bir komisyon kurulmasına ve bu komisyonun hazırlayacağı raporun 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı'na ilave edilmesinin kararlaştırıldığını ifade etti.
Ancak, Süleyman Arif Emre Ağabey , komisonun kurulduğunu ve Ahlak Reformu'nun öngören raporun 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı'na eklendiğini belirterek şunları söyledi:
"Gerek ağır sanayi hamlesinden gerek manevi kalkınmanın gerçekleştirilecek olmasından rahatsız olan malum çevreler bir gecede 12 AP milletvekilini partilerinden istifa ettirerek hükumetin düşmesini sağladılar.. Ardından gelen Ecevit Hükumeti ile de manevi kalkınmanın bir diğer ifade ile Ahlak Reformu'nun gerçekleştirilmesini engellediler".
Bu hatırlatma bizi de o günlere götürdü.. O günlerin siyasi gelişmeleri gözümüzün önünden bir bir geçti.
Ahlaklı bir toplum oluşturmaya bugün geçmişten daha az ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkün mü?
Ne var ki ülkemizde bazı çevreler ahlak ve maneviyat deyince, özelliklede dini duyguların insanların yüreğinde yerleşmesinden söz edince bir yerlerine iğne batmışçasına zıplayıveriyorlar... Bu tür gelişmeleri ya bir takım sanal tehlikeler icat ederek siyasete doğrudan müdahale yoluyla engelliyorlar ya da yönetimde bulunan yandaşları eliyle bu engellemeyi gerçekleştiriyorlar. Tüm meslek okullarını kapatmak pahasına zorunlu ilköğretimin 8 yıla çıkartılarak bunun da kesintisiz hale getirilmesi sanıyorum bu manevi kalkınmadan rahatsızlık duyan çevrelerin işiydi. Bunun için İmam Hatip Okulları'nın orta kısımları kapatıldı, bunun için çocuklarımızın dinlerini öğrenmesine yaş sınırı getirildi.
Böyle yapıtlar da ne oldu?
Ülke çağdaşlaştı, ileri milletler seviyesine mi ulaştı? Toplumda hırsızlık, rüşvet, adam kayırmacılık, ahlaksızlık geçmişe göre azaldı, mahkemelerin iş yükü azaldı, cezaevleri boşaldı mı?
Ne gezer... Mahkemeler artık gelen davalara bakmaya yetişemiyor. Toplumun büyük bir bölümü ya birbiri ile yada devletle mahkemelik. Hatta 25 yıldır devam eden ağır cezalık bir dava zaman aşımından düşme noktasında. Cezaevleri ise ağzına kadar dolu. Sürekli olarak yeni cezaevleri yapılıyor.
Hiç durup düşünülmez mi bir baba ya da anne evladını, bir evlat anne, baba ve kardeşlerini hangi duygularla, hangi manevi eksiklik sebebiyle öldürüyor? Neden bir türlü sadece insanların maddi ihtiyaçlarına cevap vererek insanların mutlu olmasını sağlamanın mümkün olmadığını, öncelikli olarak yüreğin beslenmesi gerektiğini düşünmezler .
Milli Görüş'ün bundan yaklaşık 40 yıl önce, "Önce ahlak ve maneviyat" diyerek Ahlak Reformu'nu parti programının ilk başına yazışını, koalisyon ortağı olduğunda da Hükumet programlarına aldırışının gerekliliğini ve haklılığını iyi niyetli olan herkesin bugün çok daha rahat görmesi ve anlaması mümkündür.
Hemen her alanda rüşvet ve adam kayırma almış başın gidiyor. Kimse kimseye güvenmiyor... Artık kapıları kilitlemek yetmiyor, demir parmaklıkların arkasına çekiliyor insanlar. Tüm bunları göre göre insanımızın yüreğine birer manevi polis koymak anlamına gelen dinini öğrenmesinden bazı çevrelerin rahatsızlık duymalarını anlamakta insan güçlük çekiyor.
Kaynak: Milli Gazete