Bünyamin ZİLE
AĞAÇ KOVUĞUNDAN MI TÜREDİK?
Her ne kadar bu yazının başlığından dolayı birçok dostumdan eleştiri alacağım reddedilemez bir gerçek olarak görünse de, maalesef Ankaralı ve Kazanlı kültürünü yeterince bilmiyor. Araştırmıyor. Araştırma gibi bir merak içinde de görünmüyor.
Geçtiğimiz haftalarda Kazan’da ikincisi yapılan Ankara Kazan ve Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu’nda sunulan bildirilere bakacak olursak; 55 bildiriden sadece 4 adedi Kazan’da yaşayanlar tarafından sunulduğu görülecektir.
Simdi düşünüyorum da Kazan’da hiç mi eli kalem tutan insan yok!.. Ya Kazan kültürüne yabancı kalan Kazanlı zenginler!.. Kazan’la ilgili söyleyecek hiç sözünüz yok mu? Kazan kültürü sizleri hiç mi ilgilendirmiyor? Kazan’la ilgili küçükte olsa bir araştırma yapamaz mısınız?
Çok zengin bir kültürel birikime sahip olan Kazan bu birikimini unutur ve gelecek kuşaklara aktaramazsa gelecek onlu yıllarda yok olmaya mahkum olacaktır. Bunun işaretlerini şimdiden görüyoruz. Sizleri bilmem ama ben sık sık şöyle sorulara maruz kalıyorum; “Ankara’nın ve dahi Kazan’ın kültürümü var ki? Ya da acı olanı Kazan’da yaşayanların“ Bizim başka yerler gibi kültürel zenginliğimiz yok ki öne çıkaralım” yine maruz kaldığım içerisinde alay barındıran bir soru “O kadar insanı corkalak yemek için mi götürdün?” gibi sorular ne yazık ki kültürümüzden bihaber olduğumuzun acı örnekleridir.
Oysa Yemeklerimiz, düğünlerimiz, giysilerimiz, hikayelerimiz, fıkralarımız, sof kumaşımız, bağ ve bağ evleri ve Sancar, Örencik ve Aşağı Karaören mahallerindeki bağbozumu kültürümüz, Ankara Keçisinin etinden yapılan Ankara pastırması, çocukluğumuzda Örencik Köyündeki leblebi ustalarının yaptığı leblebimiz, genç kızlarımızın ve kadınlarımızın sevinçlerini, üzüntülerini, kaygı ve tasalarını, aşklarını, gerek kocaları ile ve gerekse kaynanaları, eltileri ve görümceleri ile olan her türlü ilişkilerini nakışlara döktükleri el işlerimiz, Düğünlerde oynanan orta oyunlarımız, dahası türkülerimiz…(Hele bir gelin ağlatma türkümüz var ki…) kültürümüzle ilgili sunabileceğim şu anda aklıma gelen başlıca örneklerdir.
Kayserililer pastırma yapmanın inceliklerini Ankaralı ustalardan öğrenmişlerdir. İnanmayan olursa gidip artık yaşları ilerlemiş olan Ayaşlı pastırma ustalarına sorabilirler. Yine Çorumluların leblebi yapmayı Güdüllü ustalardan öğrendiği gibi… Bunların pek çoğunu yaşı ellinin altında olanlar pek bilmez. Sonrada kültürel zenginliğimizin olmadığından bahsederler. Sanki bizim köklerimiz yok. sanki bizler ağaç kovuğundan türedik!..
Kazan Halk Kültürü Sempozyumu Ankara ve Kazan kültürünün yeniden kök salmaya başlamış bir çınarıdır. Bizleri kültürümüzle yüzyıllar sonrasına taşıyacak en önemli bir köprüdür.
Gelecek sempozyumlarda daha çok Kazan’ın kültürel nüvelerinin işlenmesi dileğiyle… Emeği geçenlere teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.