xxx78
Aculluğumu bağışlayın
Bugün size gri beyin hücrelerinizi çalıştırmaya yarayacak bir sorum var: “Türkiye'nin son 25 yılına damgasını vurmuş olan etnik kimlikli terör kimin işine yaradı dersiniz?”
Nereden baktığınıza bağlı olarak 30 bin ilâ 40 bin arasında değişen iki taraflı kayıplar söz konusu; hepsi bu vatanın evlâdı olan bunca insan... 100 milyar doların ne kadar üstünde olduğu ihtilâflı olsa da büyük bir maddi yıkım... Terk edilen, boşaltılan köyler, yerleşim birimleri... İnsan hayatını ucuzlatan terörün yaşandığı bölgede kolayca işlenen cinayetler, intiharlar, katliamlar...
Yalnız bunlar olsa iyi: Etnik terör yüzünden bütün etnik sıfatların değerleri ucuzlamadı mı? Gerekmezdi ama gerektiğinde “Türküm” derken de “Kürdüm” derken de hoş bir çalımla ifade edilirdi kökenler eskiden; ne kadar aksi iddia edilirse edilsin şimdilerde Türk'ün de Kürt'ün de ağız tadı kalmadı. Refaha kavuşamamışlarsa, insanların Kürt veya Türk olması ne anlam taşır?
Birileri TRT-Şeş'e ve son yıllarda birbiri ardına gerçekleşen reformlara bakıp “Terör sayesinde” havasını basıyorlar. Acaba öyle mi? Şu son 25 yıl içerisinde teröre muhatap olmamış bir ülke olsaydık ne kadar mesafe alırdık, bunun hesabını yapan var mı? Demokratik hak ve özgürlüklerin artırılıp yaygınlaştırılması ne zaman söz konusu olsa, birilerinin derhal “Terör varken...” mazeretini piyasaya sürdüğünü görüp durmadık mı? Teröre muhatap ülkelerde terörle mücadeleyi yürüten güçlenir; bugün yaşadığımız demokratik sıkıntıların temelinde de yine terör yatıyor.
Huyumuz kötü, hemen her olumsuzluğu 'dış güçlere' bağlamamalıyız, bu tamam... Ancak siz Türkiye üzerinde hesabı bulunan bir dış güç olun da, isteklerinizi yaptırmak için zaten var olan ve azmaya da teşne etnik kimlikli terörü kullanmayın bakalım... Dış güçlerin teröre parmak sokması yüzünden razı olunan tavizlerle birilerinin kazandığı belli de, bizler (bu ülkede yaşayan Türkler ve Kürtler) neler kaybettik, o belli değil.
Ya karşılıklı güvensizlik havasının üzerimizdeki etkileri? 'Devlet içinde devlet' türü örgütlenmeler eylem sahneye koymak için cüreti nereden aldılar dersiniz? Devlet gücünü kullanan yasadışı örgütlerin elleri yalnızca terörle mücadele edenlere uzanmıyordu, karşılarında mücadele edilen terörün bir bölümünü de aynı ellerin beslediği bugün biliniyor. Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e vurduranlar bir 25 yıl daha sürdürebilirdi bu savaşı, kısa süre önce aklımız başımıza gelmeseydi...
Aklımızı başımızda tutmanın tam zamanı. Yani terörle mücadeleyi terörü azdırmayacak yöntemlerle yürütmenin, etnik farklılıkları biri diğerine karşı teröriste kullandırtmamanın, ihtilâflarımız varsa bunları kendi aramızda çözmenin yollarını aramanın... Tam zamanı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Mart ayından buyana “Güzel bir şeyler olacak” diyorsa, bunun anlamı, geçmişte yapılmış yanlışlıklardan devlet olarak vazgeçme iradesidir. Başbakan Tayyip Erdoğan 'güzel şeyler' kavramına et ve kemik kazandıran açıklamalarını aynı zemin üzerinde yapıyor. Dün, İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay, yeni oluşturulmakta olan Kamu Düzeni Müsteşarlığı'nın terörle mücadeleye 'demokrasi öncelikli' bir anlayışla destek vereceğini açıklarken bunu kast etmekteydi.
Bu bir süreç ve bu sürecin sonunda varılacak noktada en yukarıdaki soruyu birbirimize soracağımıza eminim; “Türkiye'nin son 25 yılına damgasını vurmuş olan etnik kimlikli terör kimin işine yaradı?” sorusunu...
Ben biraz erken davranmış oldum. Aculluğumu bağışlayın.
Nereden baktığınıza bağlı olarak 30 bin ilâ 40 bin arasında değişen iki taraflı kayıplar söz konusu; hepsi bu vatanın evlâdı olan bunca insan... 100 milyar doların ne kadar üstünde olduğu ihtilâflı olsa da büyük bir maddi yıkım... Terk edilen, boşaltılan köyler, yerleşim birimleri... İnsan hayatını ucuzlatan terörün yaşandığı bölgede kolayca işlenen cinayetler, intiharlar, katliamlar...
Yalnız bunlar olsa iyi: Etnik terör yüzünden bütün etnik sıfatların değerleri ucuzlamadı mı? Gerekmezdi ama gerektiğinde “Türküm” derken de “Kürdüm” derken de hoş bir çalımla ifade edilirdi kökenler eskiden; ne kadar aksi iddia edilirse edilsin şimdilerde Türk'ün de Kürt'ün de ağız tadı kalmadı. Refaha kavuşamamışlarsa, insanların Kürt veya Türk olması ne anlam taşır?
Birileri TRT-Şeş'e ve son yıllarda birbiri ardına gerçekleşen reformlara bakıp “Terör sayesinde” havasını basıyorlar. Acaba öyle mi? Şu son 25 yıl içerisinde teröre muhatap olmamış bir ülke olsaydık ne kadar mesafe alırdık, bunun hesabını yapan var mı? Demokratik hak ve özgürlüklerin artırılıp yaygınlaştırılması ne zaman söz konusu olsa, birilerinin derhal “Terör varken...” mazeretini piyasaya sürdüğünü görüp durmadık mı? Teröre muhatap ülkelerde terörle mücadeleyi yürüten güçlenir; bugün yaşadığımız demokratik sıkıntıların temelinde de yine terör yatıyor.
Huyumuz kötü, hemen her olumsuzluğu 'dış güçlere' bağlamamalıyız, bu tamam... Ancak siz Türkiye üzerinde hesabı bulunan bir dış güç olun da, isteklerinizi yaptırmak için zaten var olan ve azmaya da teşne etnik kimlikli terörü kullanmayın bakalım... Dış güçlerin teröre parmak sokması yüzünden razı olunan tavizlerle birilerinin kazandığı belli de, bizler (bu ülkede yaşayan Türkler ve Kürtler) neler kaybettik, o belli değil.
Ya karşılıklı güvensizlik havasının üzerimizdeki etkileri? 'Devlet içinde devlet' türü örgütlenmeler eylem sahneye koymak için cüreti nereden aldılar dersiniz? Devlet gücünü kullanan yasadışı örgütlerin elleri yalnızca terörle mücadele edenlere uzanmıyordu, karşılarında mücadele edilen terörün bir bölümünü de aynı ellerin beslediği bugün biliniyor. Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e vurduranlar bir 25 yıl daha sürdürebilirdi bu savaşı, kısa süre önce aklımız başımıza gelmeseydi...
Aklımızı başımızda tutmanın tam zamanı. Yani terörle mücadeleyi terörü azdırmayacak yöntemlerle yürütmenin, etnik farklılıkları biri diğerine karşı teröriste kullandırtmamanın, ihtilâflarımız varsa bunları kendi aramızda çözmenin yollarını aramanın... Tam zamanı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Mart ayından buyana “Güzel bir şeyler olacak” diyorsa, bunun anlamı, geçmişte yapılmış yanlışlıklardan devlet olarak vazgeçme iradesidir. Başbakan Tayyip Erdoğan 'güzel şeyler' kavramına et ve kemik kazandıran açıklamalarını aynı zemin üzerinde yapıyor. Dün, İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay, yeni oluşturulmakta olan Kamu Düzeni Müsteşarlığı'nın terörle mücadeleye 'demokrasi öncelikli' bir anlayışla destek vereceğini açıklarken bunu kast etmekteydi.
Bu bir süreç ve bu sürecin sonunda varılacak noktada en yukarıdaki soruyu birbirimize soracağımıza eminim; “Türkiye'nin son 25 yılına damgasını vurmuş olan etnik kimlikli terör kimin işine yaradı?” sorusunu...
Ben biraz erken davranmış oldum. Aculluğumu bağışlayın.