Lütfi AYHAN
24 HAZİRANIN EN ZEHİRLİ MEYVESİ
Bir seçim daha sona erdi. Rabbımıza şükürler olsun. Halkımızdan da Allah razı olsun! Toplumsal akıl yine en iyi kararı verdi. Bu seçimin bir çok dikkat çeken tarafı var. lakin en dikkat çeken taraf bençece şu oldu: Partiler veya partile adına karar verenlerin oy uğruna yapamayacakları hiç bir yok. İttifaklardanbirbirine zıt asla bir araya gelmez denilen parti ve görüşlerin bir arya gelemsinden basetmiyorum. benim dediğim daha da büyük bir zaaafe veya acı.
Demokrasi, süper zekâlı insanların, üstün akıllı adamların yönetimi değildir. demokrasi, normal, sıradan insanların yöneticileri/yönetimi belirlediği bir idare şeklidir. Bu sebeplerden dolayı parti yöneticilerinin dahi, üstün, insanlar olmadığını bilmemiz lazım. Bu cümleden olmak üzere partilerin sürekli görüş değiştirmeleri, dün ak dediklerine bu gün kara demeleri, akla sığmaz, izana gelmez çelişkili görüşleri dile getirmeleri yönetim şeklinin mantığı içinde normal bir durum. Mesela son seçimde Saadetin, İyi Parti’nin Erdoğan düşmanlığından kaynaklanan bir körlükle, daha düne kadar kendilerine/taraftarlarına olmadık zulümler yapan CHP zihniyetine övgüler düzmeleri birçok insanı çok ama çok şaşırttı. Tabi aynı şey MHP - Ak Parti yakınlaşması içinde söylenebilir. (Yalnız bu yakınlaşmadaki mantık daha anlaşılabilir bir durum. Şöyle ki Sayın Bahçeli diyor ki; “Evet Ak Parti için çok ağır şeyler söylediğim doğrudur. Yalnız Suriye’deki gelişmeler ( ABD'nin Suriye sınırımızda bir PKK devleti kurmak istemesi, 15 Temmuz yıkımının getirdiği ağır tahribat…) millet olarak mecburen Sayın Erdoğan’ın etrafında toplanmamızı gerektiriyor…” Yani çok önemli hadiseler varken küçük kavgaları erteleme mantığı. Kendi içinde tutarlı bir mantık.)
İyi partinin, Saadetin CHP ile ittifak kurması Türkiye deki alışılmış siyasi akışa pek uygun değil, lakin anlaşılabilir, çok zor olsa da hazmedilebilir bir durum. Gönüller çok zor kabul etse de (Çünkü muhafazakar kesimin aklına, CHP denince Menderesin idamı, 28 Şubat, Türkçe ezan, Ayasofya’nın kapatılması, halka tepeden bakma… gelir.) yine de “o günün şartları “ deyip normal gösterilebilir. Ama..... CHP nin, hele de iyi Partinin, hele hele de Saadetin siyasi çıkar uğruna, tarihin gördüğü en kanlı, en katil bir örgütet(pkk'ya) sempati ile bakan, her zaman bu kanlı örgütle yanyana duran, yaptığı çağrı ile 53 masum sivil vatandaşın ölümüne sebep olan bir parti lideri için; ” Demirtaş hapisten Çıkmalı, Demirtaş niye hapiste ...” gibi laflar etmeleri, CHP lideri bununlada kalmadı bununla da kalmadı, Demirtaş’ı kaldığı hapishanede ziyaret etti. Hatta bir adım daha ileri giderek; ”başkan seçilirsem Demirtaş’ı başkan yardımcısı yapacağım” ", dedi. Seçimin en olumsuz en kötü sonucu işte bu davranışlar bu eylemelr oldu. Bebek katili kadın canisi, okulları, camileri, hastaneleri yakıp yıkan, 1984 ten beri başta ABD olmak üzere tüm kâfir haçlı- Siyonistlerin emri ile Türkiye’yi, Türkiye halkını yok etmeye, Türk devletini yıkmaya çalışan bir örgütün uzantısı olduğunu çekinmeden söyleyen bir partinin liderini ” Demirtaş hapisten Çıkmalı, Demirtaş niye hapiste ...” denilmesi ülkemizin geleceği için onulmaz yaraalr açan bir durum oldu. Terör hiç bir zaman affedilmesi gereken bir eylemdir. Demirtaş’ı allayıp pullayan İnce ve buna yakın sözler söyleyen Akşener ve Karamollaoğlu bu açıklamaları ile sadece HDP ye değil onun arkasındaki PKK’ya (ki o PKK kandilde bile rahat bir nefes alamayacak hale gelmişti) can suyu vererek onu tekrar diriltmişlerdir. Bu çok büyük bir vebaldir.
İSPANYA NİYE SERT DAVRANDI
Dünyanın hiçbir ülkesinde, kanlı bir örgütle iş birliği yaptığı kesinleşen, hatta bu işbirliğini gizlemeye bile gerek duymayan bir partiye yaşama hakkı verilmez. Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bir parti kurulacak, bu parti IŞİD ile söylem birliğine girecek, parti üyeleri sırtlarını IŞİD e dayadıklarını söyleyecekler… “Bu parti bir saat yaşatılır mı ? İspanyadaki son Katalan olaylarını hatırlayın! Katalanlar kan dökmediler, adam öldürmediler, kilise, okul yakmadılar. Sadece “biz ayrılmak istiyoruz!” dediler ve büyük oy çokluğu ile bu kararı aldılar. Avrupa ve İspanya bu durum karışında ne yaptı? Katalanların lideri İspanyadan kaçarak Avrupa’da saklanacak delik aradı.
Güya demokrasi için Demirtaş’a verilen siyasi destek, bölgede can çekişen PKK ya can suyu olmuştur. Bu durumdan siyasi olarak Akşener, İnce ve Karamollaoğlu sorumludur. (daha önce Ak Parti’de aynı yanlışa düşmüştü.) Bu bilgi siyasi tarihimize büyük harflerle yazıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.