Enise ZENT
10 YIL Sonra AYNI KAPIDA
Bu gün bir ilk gerçekleşiyor benim için. Aslında bu ilk sadece benim için değil, benim durumumda olan herkes için gerçekleşiyor. Mucize gibi. Süleymaniye’nin arka sokaklarından geçiyorum. Ve tarihi kapısı ayet-i kerime ile işlenmiş, önünde yıllarca oturduğumuz, tartaklandığımız, gözaltına alındığımız, adeta gözünün içine baktığımız o kapının önündeyim. Evet İstanbul üniversitesi’nin kapısı bu. Kapıda yine güvenlikler var. Bir zamanlar o kapıyı bizler için aşılmaz duvar haline getiren, durduran, geri çeviren ve bir çok arkadaşımızın başını sokaklarda açtıran güvenlikler. Ama bu kez durum çok farklı. Sadece kimliğimi gösteriyorum ve içeri giriyorum. İşte her şey bu kadar basitti aslında, bu kadar kolaydı.
İlk üniversite sınavıma burada girmiştim. Dua etmiştim bu okulda okumak için. On yıl geçti üzerinden. Eylemlerle, gözyaşlarıyla, yıkılan hayallerle, gözaltılarla, çilelerle dolu on yıl. Ömrümden, eğitim hayatımdan ve hayallerimden çalınan on yıl. Sırf kendi egoları tatmin olsun diye ben ve benim gibi binlerce insanın üzerinde oynanmış sahte oyunlarla kendini oyalayan sahte insanlarla dolu yıllar. Siyasi çıkarlar uğruna kullanılan insanlar ve kullanılan dinimiz. Oysa hepsinin kimliğinde dini hanesinde “İslam” yazıyor değil mi?
Paçavra haline getirip yüzümüze fırlattıkları, ayaklarının altına aldıkları başörtümüz. Bizim başımızın tacı iken onların ellerinde ve dillerinde yıllarca kirletilen başörtümüz. Ne yazık küçümsenen bakışlar, okula devam eden arkadaşlarımızın kapılarda başlarının açılması ve dahası ikinci sınıf insan muamelesi.
Oysa bana bu gün bu okulda anayasanın 24. maddesini öğretiyorlar. “herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. ….Ve kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve küçümsenemez”. Peki ya bunca yıl tamda bunun öğretildiği bu okulun kapısında yapılan neydi? Maruz kaldığımız neydi? Bize ne olmuştu?
Başı örtülü ve başı açık bir bayanın arkadaşlığını görünce garipseyen bir toplum haline nasıl gelmiştik?
Ya bu gün işte tam da burada bahçede, yangın kulesinin altında sınavdan çıkmış onlarca kişiyiz. Başı açık, başı örtülü, mini etekli, sakallı, bıyıklı, küpeli vs. burada aslında bunların hiç birinin önemi yok kimse için. Hep birlikteyiz ve sohbet ediyoruz. Hep birlikteyiz ve hepimizin tek bir kimliği var “ÖĞRENCİ”.
Aslında hepsi bu kadardı işte kolaydı. Sadece eğitim almak istiyorduk hep birlikte. Okulun kapısından giren herkes öğrenciydi. Başka bir yaftalamaya gerek yoktu.
Okulun bahçesinden çıkarken şükrettim, dua ettim, çocuklar gibi şendim. Başbakan’a teşekkür ettim içimden. İşte şu an on yıl beklemiş gibi değilim. Her şey çok taze, yepyeni kaldığım yerden….
Umarım bu durum bozulmaz ve hep böyle devam eder. Hepimiz için…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.