Yine Türkiye’de tartışma fırtınası başladı.

Bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, ilgisi olan olmayan, kısaca herkes kürtaj konusunda bir şeyler söyledi, yazdı, çizdi.

Bu konuları konuşanların önemli bir kısmı, konuyu sağlam kaynaklardan aktarmak yerine meseleye ideolojik yaklaşan kişiler.

İşin garibi de Türkiye’min insanları googledan da kürtaj ile ilgili en çok aradıkları konu maalesef ve üzülerek belirtmeliyiz ki; “kürtaj fiyatları”

Bu ne demek oluyor? Bazıları kürtajın yasak olup olmadığına bakmıyor, hamileliği en kolay nasıl sonlandırırız, bebekten en ucuz nasıl kurtuluruz bunun arayışı içerisindeler.

Aslına bakarsak kürtaj yurdumuz için çok önemli ama bir türlü deşifre edilemeyen bir konu.

Birilerinin bu konuyu kuvvetli bir biçimde kamuoyunun gündemine taşıması gerekiyordu.

Başbakan Erdoğan bunu yaptı. 

Öncelikle kürtaj nedir?

Tıp dilinde rahim içinden doku almak anlamına gelen kürtaj, genel olarak istenmeyen gebeliğin sonlandırılması amacıyla yapılmasının yanında biopsi veya tedavi amaçlı da uygulanan bir yöntem.

Kürtaj aslında bir kemik çıbanını, bir yere yapışık bulunan maddeleri kazımak anlamına geliyor. Bu terim konuşma dilinde, daha çok döl yatağının (ana rahminin) içini kazıyarak cenini (organları ile belirmiş çocuğu) almak anlamında kullanılır.

Hekimlikte de bu işe “kürtaj” denilmekle birlikte, dölyatağı içindeki mikropların, poliplerin, bir doğum ya da düşük sonunda kalan parçaların artıklarının temizlenmesi de aynı adla anılır.

Sonuçta burada bir hayata son verilmekte.

İnsan hayatına başkaları tarafından kasıtlı olarak son vermek de cinayet demektir.

Kürtajı ne İslam dini kabul eder ne de diğer semavi dinler.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de tartışmalara son noktayı koyarak “Kürtajın insan yaşamına son vermek” olduğunu açıkladı.

Konuşmasının devamında da, "Bedenimiz ve hayatımız bize mülkiyet olarak değil emanet olarak verilmiştir. İnsanlar 'beden benim değil mi' deme hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin maliki anlamda sahibi değildir, çünkü ona bakmakla sorumlu bir emanetçidir" diyerek meselenin fıkhı boyutunu kamuoyuyla paylaştı.

Kimileri buna fetva dediler. Sayın Başkan burada fetva vermiyor, İslam’ın kürtaja bakışını açıklıyor.

Ama bazıları birilerini suçlamak istediklerinde kelimeleri pervasızca kullanabiliyorlar.

Kimse “kürtaj haktır”, “bedenimize kimse karışmasın”, “bedenimiz bizimdir”, “benim bedenim, benim kararım”, “bedenimizden elinizi, dilinizi çekin” diyerek konuyu çarpıtmasın.

Bir de bu olayı o kadar çirkef bir hale getirip de olayı “vajina bekçiliğine” kadar götürdüler.

Beden senin hakkın olabilir ama karnında büyüyen ceninin de bir yaşama hakkı vardır. Çünkü onun da bir kalp atışı var.

Bir anne adayı ultrason cihazında bebeğinin ilk sesini kalp atışıyla duyabiliyor.

Anne karnındaki bebeğin küçüklüğü veya büyüklüğüne bakmaksızın hangi vicdan sahibi onu katledebilir? Katleden kişide kesinlikle vicdan duygusu aranmamalı. Hatta buna göz yumanlarda da.

…

 Başbakan Erdoğan'ın konuyu kamuoyuyla paylaşması güzel ama yasak olmaktan çıkarılan zina konusunda hiçbir söz söylememesi de o kadar düşündürücü.

Sayın Başbakan!

Siz önce bataklığı kurutun. Bataklık da zinanın ta kendisidir.

İslam zina yasaktır demiyor sadece. İsra süresinin 32. ayetinde Allah teala “Zinaya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” buyuruyor.

Bu kadar önemli bir konudur zina İslam dini açısından.

Bunu birçok hadis-i şeriflerde de görüyoruz.

Kendisi İmam – Hatip mezunu olan ve bununla da övünen Sayın Başbakan acaba bu zina konusuna da el atacak mı?

Eğer gerçekçi olmak istiyorsa Sayın Başbakan önce bataklığı kurutsun. Ondan sonra bataklıkta bulunan sinekler kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Yok, zina serbest, kürtaj yasak olursa ben Sayın Başbakanın pek inandırıcı olmadığı sadece gündem değiştirmek için manevra yaptığına inanırım.