Yeni Rejimin İstanbul Ekonomisine Yumruğu, "İZMİR SUİKASTI"

Her yıl yaz mevsiminde özellikle Temmuz'da değişik vesilelerle İzmir-Menemen hattında mutlaka birkaç günümü geçirmek nasip oluyor.

İzmir, stratejik coğrafi yapısı, sahip olduğu bereketli toprakları yanında cumhuriyet tarihi boyunca Türk siyasi tarihinin oluşumunda önemli yere sahip bir şehir. Bu öneme referens, geçmişte özellikle yeni cumhuriyetin yapılanması sürecinde yaşanan siyasi hadiseler olmuştur.

İzmir'de bazı kesimlerce aşkınlık derecesinde desteklenen, bazılarının ise gerçek yönünü veya perde arkasını öğrendiklerinde üzüntü duyduğu bir kaç hadisenin ve bu hadiselerin meydana geldiği mekanlarla ilgili bilgileri yaniden tazeleme fırsatı buldum; İzmir'de M. Kemal'e yapılması planlanan suikast,*  Menemen Kubilay olayı ve Menemen'deki Mahkeme Cami, bu ismin neden verildiği gibi.

Biraz güncel hayattan uzaklaşıp geçmişte yaşanan toplumsal ve siyasal olaylara uzanmak istedim.

 Neydi İzmir Suikasti?

İttihatçılardan "maceraperest"bir grup yurt gezisine çıkacak olan Mustafa Kemal'i 14 Haziran günü İzmir'de vuracak ve bir sandalla İzmir'den kaçacaklardı. (Mustafa Kemal, 8 Mayıs 1926'da Konya'ya, 9 Mayıs'ta Tarsus'a, 10 Mayıs'ta Mersin'e, 16 Mayıs'ta Adana'ya, 18 Mayıs'ta tekrar Konya'ya, 20 Mayıs'ta Bursa'ya, 13 Haziran'da ise Balıkesir'e ziyaretlerinin ardından 14 Haziran'da İzmir'e geçmeyi planlıyordu.)

Ancak suikastçılar kaçmayı planladıkları sandalın sandalcısı Giritli Şevki son anda korkarak polise gitmiş ve suikastı ihbar ederek teslim olmuştu. Bu ihbarla  hızlı ve geniş bir araştırmaya yaplıdı, işin başaktörü sayılabilecek olan Ziya Hurşit, suikastı gerçekleştirmeyi planladığı tabanca ve bombalarla yakalandı. Daha sonra Laz İsmail ve Gürcü Yusuf adındaki zanlılar gözaltına alındı.

Faillerin yanında suikastle alakası bulunmayan bir çok kişi idama mahkum edilirken, aralarında Kazım Karabekir Refet ve Ali Fuat Paşalar gibi milli mücadele kahramanlarının da  bulunduğu bir çok kişi bu bahaneyle tutuklanmıştır.

İzmir suikastına katılanlar ve katıldığı düşünülenler İstiklal Mahkemesi'nde yargılandılar. Aslında bu yargılanmaları günümüz anlamında yargılanma sayamayız. Bu mahkemeler tam bir devrim mahkemeleriydi. Devrimle birlikte kurulan yeni rejimin korunması, genişlemesi ve kök salması için çaba gösteriyorlardı. Hak-hukuk, adalet için çalıştıkları söz konusu değildir. Verilen kararlar da incelendiğinde bu gerçek bariz bir şekilde görülmektedir.

Mahkeme sonrasında aralarında Maliye eski Bakanı Cavit Bey'in, Mustafa Kemal'in yakın arkadaşı Ayıcı Arif'in, İsmail Canbulat'ın da aralarında bulunduğu 19 kişi idama mahkûm edildi ve hükümler uygulandı.

Bu girişimin arka planında neler vardı?

 Cumhuriyet dönemi siyasi kültürümüzde CHP diktatörlüğünün kurulmasına altyapı hazırlayan iki gelişmeden bahsedilir. Birincisi 14 Şubat 1925 tarihli Şeyh Said İsyanı, (Bediuzzaman Said Nursi ile karıştırılmamalı) ikincisi ise 14 Haziran 1926'da ortaya çıkarılan Mustafa Kemal'e suikast girişimidir. Suikastten haberdar olunduktan iki gün sonra kamuoyuna duyurulan bu olay “İzmir Suikasti-1926” adı altında siyasi tarihimizde yeri almıştır. 

Birinci olayın hemen arkasından 4 Mart 1925'te Takrir-i Sükun Kanunu'na istinaden o dönemin siyasi iktidarına muhalefette bulunan basın susturulmuş, programında dini hislere de yer vererek Şeyh Said isyanına zemin hazırladığı gerekçesiyle de 17 Kasım 19242'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 8 Haziran 1925'te kapatılmıştır. Bakalar Kurulu bu kapatmayı gerçekleştirirken herhangi bir koğuşturmaya gerek duymamıştır. Bu garip ve hukuk dışı uygulama karşısında partinin bazı milletvekilleri sindirilmiş olmasına rağmen özellikle başta milli mücadelenin ilk önderleri olmak üzere milletvekillerinin büyük bir kısmı bağımsız sıfatıyla TBMM'ye devam etmişlerdir.

Diğer yandan CHP'ye hiçbir zaman katılmamış olan eski İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri, gizli bir muhalefet olarak İstanbul'da bulunmaktaydılar.1918'de kongrede kendi kendini fesheden İTC sonrası ve daha öncesinde milli mücadelede M.Kemal'in önderliği sayesinde kendisine bağlanmışlardı.10 Kasım 1924'ten sonra da CHP'ye girmişlerdi. Ancak Mondros Mütarekesi'nden sonra yurtdışına kaçan veya İngilizlerce Malta'ya gönderilen İttihatçıların çoğu, M. Kemal'in safına katılamamışlardı.

Tüm bu gelişmeler yanında İstanbul ekonomisi ve Türk dış ticaret finansmanının önemli bir bölümü hala eski İTC üyelerinin elindeydi. O gün Türkiye'nin en büyük bankası olan İtibar-ı  Milli Bankası eski maliye bakanı Cavit Bey'in esnaf ve sanatkarlar çevresi ise iaşe bakanı “Kara Kemal Bey'in denetimindeydi. Bu etkinlik karşısında rejimin bir merkez bankası kurulmasıyla alakalı önerisi 1925 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından sıcak karşılanmamıştı. Dolayısıyla İzmir'de ortaya çıkan suikas girişimi rejimin, hem TBMM'de muhalif bir parti grubu gibi davranmayı sürdüren eski Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası üyelerine yeni bir göz dağı vermek hem de eski İttihat Terakki Cemiyeti üyelerinin iktisadi güçlerini kırmak için kullandığı bir bahane oldu.

Sonuç olarak; İzmir Suikasti, M. Kemal ve çevresindekilerin muhalefetle hesaplaşma ve tasfiye etme girişimi gibi görünse de tamamen ekonomik bir operasyon olmuş ve İstanbul ekonomisinin en güçlü iki kişisini “Kara Kemal ve Cavit Beyler'i hedef almıştır.(Ahmet KUYAŞ, Ntv Tarih Dergisi, s.41)

Nitekim bu tasfiye sonrasında gerçekleşen seçimler incelediğinde mahkemelerden berat edenlerin büyük çoğunluğunun tekrar milletvekili olarak Ankara' da TBMM'de değişik dönemlerde siyasi hayatlarına devam ettikleri görülmüştür.

 *Bu hadise, 1969 yılında Kemal Tahir tarafından yazılan Kurtlar Kanunu isimli romana konu olmuş,1991 yılında film, 2012'nin ilk aylarından itibaren de TRT-1'de dizi olarak yayınlanmıştır.

 ulvi_sevecen@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum