Turan UÇAR
Yeni Anayasa ve BDP’nin Boykot Kararı
YENİ ANAYASA’YA BİRİLERİ ENGEL Mİ OLUYOR?
Seçim sonrasında yeni bir anayasayı konuşacağımız ve değişim yönündeki bir iradenin artık tüm siyasi partiler tarafından da gösterileceğini beklerken YSK’nın verdiği kararlarla yeni bir girdaba sürüklendi Türkiye.
Özellikle Hatip Dicle kararı, BDP cephesinde beklenenin de üstünde bir tepkiye sebep oldu. Meclis’e girmeme kararı da şimdilik askıda bekliyor. Tabi işin diğer muhalefet partilerini de etkiliyor olması oldukça ilginç. Zaten CHP ve MHP’nin Ergenekon gibi yüzyılın davasından yargılanan kişileri aday göstermesi başlı başına bir skandal olmasına rağmen, hangi “güç”ün bunu başardığını sonradan anlayacağız galiba!
Öyle görünüyor ki bunları aday gösteren “güç” istediği sonucu da elde edecek gibi. BDP, CHP ve MHP’yi aynı sıkıntı etrafında birleştiren YSK kararı, bu üç partinin de AK Parti’ye karşı blok bir cephe oluşturmasına sebep oldu. Her ne kadar AK Parti “bizim böyle bir kararla ilgimiz yok” dese de; muhalefet oluşan bu kaotik havanın verdiği güçle yükleniyor kendisine.
Kararlar hukiki midir, değil midir, orası hukukçuların bileceği bir konu; ama siyaseten yanlış bir karar. Nihayetinde seçimlerden halkın hür iradesi ile milletvekili olabilecek oyu almış ve seçime girmeden önce de YSK’dan seçime girebilecekleri yönünde verilmiş bir karar varsa ve oy sayımı sonucunda da bu sonuç çıkmışsa YSK’nın da görevi sona ermiş olmalıdır. Çünkü onlar artık milletvekilidir ve gerisi Meclis’i ilgilendirmektedir.
Velhasılı BDP, CHP ve MHP bu sorun etrafında odaklaştı ve AK Parti’nin yeni bir anayasa çağrılarına uzun bir süre evet diyemeyecek. Bu da belli bir zaman alacak. O zamana kadar da bakalım yeni anayasayı engelleyecek ne gibi gündemlerle karşılacağız.
Bu işte bir toplum mühendisliği var gibi geliyor...
BDP’NİN BOYKOT KARARI
BDP’nin aday seçimi sırasında yelpazeyi genişletmesi, hatta bu güne kadar PKK’yı eleştiren kürt siyasetçileri aday göstermesi Kürt seçmen üzerinde ciddi bir etki uyandırmış ve beklenenin de ötesinde bir milletvekili seçilmesine sebep olmuştur. Şerafettin Elçi, Sırrı Süreya Önder, Altan Tan, Ertuğrul Kürkçü ve farklı yelpazedeki isimlerin oluşturduğu çatı; bir nevi Kürtler açısından sıkıntılı siyasi zemini meşru zemine çekme çabası olarak anlaşılabilir ve demokrasi açısından da olumlandırlması gerekir.
Bu güne kadar tartışmasız bir şekilde Öcalan ve PKK etkisinde olan kürt siyasetinin artık farklı açılımlara sahne olacağını düşünmek fazla iyimserlik mi olur bilemem; ama seçmenleri içerisinde Kürt sorununun çözümü açısından mevcut milletvekili yelpazesi içerisinde daha yapıcı bir siyasetin olacağını ve demokrasi açısından olumlu gelişmeler göstereceği yönünde ciddi beklentiler mevcut.
Hatip Dicle, kürt siyaseti içerisinde önemli bir isim. Özellikle Öcalan’a olan yakınlığı biliniyor. BDP’nin önde gelen siyasetçilerinin de boykot kararından vazgeçebilmek için Öcalan’ın telkinlerinin etkili olacağı yönündeki beyanatları basına yansıdı.
Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin engellenmesi özellikle Öcalan açısından büyük bir sıkıntı. Dicle’nin olmadığı bir yapı içerisinde etkisinin azalacağını düşünen Öcalan’ın, bu süreçte yapıcı bir çaba içerisinde olmayacağı görülüyor. Nitekim son olaylar da bunun habercisi gibi duruyor.
Sonuçta BDP’nin boykot kararı anlaşılabir bir tavır olarak algılanabilir. Çünkü bu da demokratik bir tavırdır. Ama, şiddeti besleyen ve görünen o ki dahada alevlendirecek bir tavır sergiliyor olmaları Türkiye demokrasisi açısında son derece sıkıntılı bir sürece girileceğini ve toplumun her kesiminde oluşan yeni bir anayasa ve toplumsal barışın sağlanacağı yönünde ki beklentilere de büyük zarar verir.
Özellikle ülke aydınlarının nerdeyse kahir ekseriyeti Kürt meselesi noktasında son derece yapcı bir noktaya gelmişken, MHP dışında ki tüm siyasi partiler neredeyse demokratik haklar noktasında olumlu söylemler geliştirmişken ve bu söylemler Türkiye halkında ciddi karşılık bulurken yeniden şiddeti tırmandırmak ve bu süreci sekteye uğratmak tarihi bir hata olacaktır.
Türkiye çözüme hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Tarhi süreç içerisinde çözüm isteyen ve bu yönde adım atan önemli siyaset erbabının faili mechullere gittiğini, yine çözüme yaklaşıldığı süreçlerde meydana gelen provakatif kanlı olayları unutmadan ve çözüm için irade gösterebilecek bir Meclis yapısı varken; özellikle BDP’nin şiddet üreten söylem ve eylemlerden kaçınması büyük bir önem taşıyor.
Tartışalım, elbet uzlaşılacak noktaya geleceğiz; ama silahların gölgesi artık hepimize ağır geliyor.
Mail: trntoprak@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.