Yeni Anayasa

MADDE 1. Mevcut Anayasa mutlaka değiştirilmelidir.

MADDE 2. Bugünkü Anayasa bir darbe anayasasıdır, Türkiye'ye uygun değildir.

MADDE 3. Bu Anayasa bir resmî ideoloji anayasasıdır. Türkiye'nin kimliğine ve kültürüne terstir.

MADDE 4. Anayasa baştan sona kadar değiştirilmelidir.

MADDE 5. Yeni Anayasa evrensel insan hakları ve hürriyetleri, Türkiye'nin kimliği ve kültürü, âdil hukukun (âdil olmayan hukukun değil!) üstünlüğü prensibi üzerine bina edilmelidir.

MADDE 6. Yeni Anayasa askerî darbelerin ve maceraların yolunu kesin olarak kapamalıdır.

MADDE 7. Yeni Anayasa İngiltere'deki gibi mutlak din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyeti getirmeli ve bunları güvence altına almalıdır.

MADDE 8. Yeni Anayasada, âdil ve yüz kızartıcı suçlar işlemiş olan milletvekillerinin ve siyasetçilerin dokunulmazlığı reddedilmelidir.

MADDE 9. Yeni Anayasa ile ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünnîlerin engellenmesine, kösteklenmesine, ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesine son verilmelidir.

MADDE 10. Yeni Anayasa ile Türkiye halkına lisan, yazı, tarih, kılık kıyafet, serpuş gibi konularda uygulanan antidemokratik baskılar ve bu konulardaki tabular kaldırılmalıdır.

MADDE 11. Yeni Anayasa ile, Türkiye'nin yüz karası olan kokuşma, nepotizm, yaygın ve yoğun soygun, rüşvet, ihalelere fesat karıştırmak, gayr-i meşru rantçılık, komisyonculuk gibi kötülükleri önleyecek ve ülkemizi bugünkü kirlilikten temizliğe ve şeffaflığa kavuşturacak maddeler bulunmalıdır.

MADDE 12. Yeni Anayasada, ABD Anayasasında (1789 eki) bulunduğu gibi, Meclis'in din konusunda kanun çıkartamayacağı, din hürriyetini kısıtlayamayacağı konusunda açık ve seçik madde bulunmalıdır.

MADDE 13. Yeni Anayasada, bile bile kasıtlı olarak müteammiden yalan söyleyen, verdikleri sözleri tutmayan, gayr-i meşru yollarla menfaat temin edip zengin olan, yüz kızartıcı suçlar işleyen, halkı aldatan politikacılar ve medya mensupları kötülenmeli ve bunlara karşı müeyyideler getirilmelidir.

MADDE 14. Yeni Anayasa, mümkün olduğu kadar kısa metinli olmalıdır.

MADDE 15. Yeni Anayasa şahısları putlaştırmaya, lider kültüne, her türlü faşist ideolojiye karşı olmalıdır.

MADDE 16. Yeni Anayasa mümkün olduğu kadar uzlaşma ile yapılmalıdır. Lakin, realist olmak gerekir, bu konuda bizde yüzde yüz bir uzlaşma mümkün değildir.

MADDE 17. Yeni AnayasaSabataycı veya başka azınlıkların anayasası değil, Türkiye halkının anayasası olmalıdır.

MADDE 18. Yeni Anayasa yargı, ordu, üniversite, medya, büyük finans, eğitim gibi temel kuruluşlardaki tekelciliğe, ayırımcılığa son vermelidir.

MADDE 19. Yeni Anayasa ile Türkiye halkına eğitim hürriyeti tanınmalı; mevcut eğitim sistemindeki ideolojik, tekelci, ayırımcı, millî kimlik ve kültüre zıt duruma son verilmelidir.

MADDE 20. Yeni Anayasa Türkiye'nin devlet, halk, ülke, belediyeler olarak soyulmasına, talan edilmesine, kötü idare edilmesine karşı tedbirler ihtiva etmelidir (içermelidir).

Şu husus da çok iyi bilinmelidir ki, Türkiye'ye dünyanın en iyi, en uygun, en doğru Anayasası getirilse yine de işlerin düzelmesine yeterli olmaz. Ülkemizdeki kötülükler, bozukluklar Anayasa ile düzelecek cinsten değildir. Elbette iyi bir Anayasa ile yüzde 30 kadar düzelme olur ama yüzde yüz olmaz.

Türkiye'nin topyekun, genel, derin, yoğun bir ıslaha ve düzelmeye/düzeltilmeye ihtiyacı vardır.

Bütün çivilerinin yerinden oynamış olduğu, A'dan Z'ye kadar her şeyin bozulmuş olduğu, tarihte görülmemiş bir fesadın ve fitnenin hakim olduğu bir toplum sadece Anayasa ile ıslah olmaz.

* (İkinci yazı)

CUMA NAMAZINDA ÜZÜCÜ BİR UYGULAMA

BÜYÜK bir Ege şehrinde Cuma namazından sonra cami cemaatinin sünnet ve zuhr-i âhir namazı kılmasına engel olunduğunu büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum.

1. Bana gelen haber doğru ise bu büyük bir zulümdür.

2. Cumanın sonunda kılınan sünnet namazları ve zuhr-i âhir ibadettir. Bu ibadete engel olmak hem suçtur, hem günahdır, hem ayıptır, hem de zorbalıktır.

3. Ülkemizin medar-ı iftiharı eski İstanbul müftüsü ve Diyanet İşleri Başkanı, çok kıymetli dinî eserlerin sahibi merhum Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali adlı mübarek ve muteber kitabında Cuma namazından sonra:

4 rekat cumanın son  sünneti,

4 rekat zuhr-i âhir namazı,

2 rekat vaktin sünneti namazı kılınması gerektiğini açık bir şekilde yazmıştır.

4. Cumanın farzından sonra namaz kılınmasını istemeyenler reformcu, dinde değişik ve yenilik taraftarı, Afganîci, Necdî, mezhepsiz, telfik-i mezahibçi, tek kelimeyle bozuk ve yoldan çıkmış, dall ve mudil birtakım ilâhiyatçılardır.

5. Bunların başında kendisini müctehid sanan biri vardır.

6. Son yıllarda bu kişinin taraftarları Diyaneti ellerine geçirmek için sinsi ve yoğun bir faaliyet içindedir.

7. Cuma namazının iki rekat farzı kılındıktan sonra müezzinlerin sünnet ve zuhr-i âhir namazlarının kılınmasını beklemeden tesbihata başlamaları yanlıştır.

8. Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları bu hatalı uygulamayı bütün yasal yollarla protesto etmelidir.

9. Ülkemiz darü'l-İslâm mı, darü'l-harb midir konusu tartışmalı olduğundan, Cuma namazı kıldıracak ve hutbe okuyacak kişilere berat verecek bir İmam-ı Kebir bulunmadığından, Müslümanlar cumayı kıldıktan sonra ihtiyaten dört rekat zuhr-i âhir namazı kılarlar. Allah için kılınan bu namazlar nur üzerine nurdur. Nasıl bir insan abdestli iken onun üzerine bir abdest daha alırsa, bu onun için nürun 'alâ nur olursa, işte bu namazlar da böyledir. Bunlara engel olmak, cemaat-i müslimîne "Cumadan sonra sünnet münnet kılmayacaksınız" diye, dolaylı şekilde de olsa baskı yapmak zulümdür, sapıklıktır.

10. Namaz kılan muhterem halkımızın böyle engellemelere bütün yasal yollarla karşı koyması gerekir.

11. Din-i mübîn-i İslâm kimsenin oyuncağı değildir. Zalim diktatör Millî Şef İsmet Paşa zamanında bile böyle bir zulüm ve engelleme yapılmamıştı.

12. Reformcu, dinde değişimci, dinde yenilik isteyen, Afganî masonuna hayran, mezhepsiz, telfik-i mezahib isteyen, kendisini müctehid sanan birtakım ilâhiyatçılar hadlerini bilsinler.

13. Sevgili ve aziz halkımıza, dinî konularda icazetli Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemâ ve fukahasına tabi olmalarını tavsiye ediyorum.

14. Cumanın farzı kılındıktan sonra cemaatin bir kısmı dağılıyor, bir kısmı ise sünnetleri ve zuhr-i âhiri kılıyor. Cami müezzinleri, camide kalan ve ibadete devam eden bu Müslümanlarla birlikte namaz kılmalı, ondan sonra tesbihata başlamalıdır.

15. Cumanın farzından sonraki namazlara engel olunması, Büyük Ortadoğu Projesi'nin gereği midir bilmem ama böyle bir engelleme, doğrudan da olsa, dolaylı şekilde de olsa tekrar ediyorum zulümdür, ayıptır, günahtır.

16. Müslümanların, camilere gerekenden fazla sandalya konulmasını da protesto etmeleri gerekir. Secde edebilecek kişilerin sandalyada oturarak secdesiz namaz kılmaları caiz değildir. Zaruretsiz olarak secdeyi terk etmek namazın sıhhatine mani olur.

Sevgili Müslüman kardeşlerim:

Fıkha bağlı olunuz.

Cumhur-i ulemâya tabi olunuz.

İcazetli âlimlere, fakihlere, müftülere danışınız.

Reformculara yüz vermeyiniz.

İslâm dini ilâhî dindir,Yüce Allah -hâşâ- yanılmaz, dinde reform istenmez ve yapılmaz.

Din konusunda şazz fikirlere, görüşlere, fetvalara itibar edilmez.

Osmanlı devleti zamanında cumanın son sünneti kılınmıştır. Sultan İkinci Abdülhamid Hân'dan sonra, hakikî halife olmadığı için zuhr-i âhir namazı kılınagelmiştir.

Mustafa Kemal Paşa zamanında, İsmet Paşa zamanında, Celal Bayar zamanında, 27 Mayıs darbesi günlerinde bile bu namazlar hep kılınmıştır.

Biz dinimizin hükümlerini Reformculardan ve Vehhabîlerden değil, Ehl-i Sünnet eimmesinden, ulemâsından, fukahasından öğreniriz. Ehl-i Sünnetin muteber ilmihal ve fıkıh kitaplarında nasıl yazılı ise doğru olan odur.

İcazetliEhl-i Sünnet ulemâ ve fukahasına tâbi olan selâmet ve necat bulur.

Reformcu, mezhepsiz, dinde yenilikçi ve değişimci kişilere tâbi olan yolunu şaşırır, maazallah ayağı kayar, sapıtır.

Önceki ve Sonraki Yazılar