xxx33
Yarının klasiklerini bugünden bilmek mümkündür...
Bir sanat eserinin değerinin eskidikçe artacağı şeklinde inanç vardır koleksiyoncularda. Bu "eski" kavramının yerine "antika" veya "klasik" gibi tanımlamalar koyulunca, eserin değeri daha da artar.
Bence bir sanat sever için antikayı veya klasiği aramak kadar önemli olan "Yarının Klasiği" ni bulmaktır.
Yıllar önce İngiltere'deki bir açık oturumda, "Hamlet neden bir klasiktir" konulu bir tartışma yapılıyordu.
Konuşmacılardan birisinin getirdiği tanımlamayı hiç unutamam.
Şöyle demişti özetle:
- Şu anda İngiltere'de bir kral olsa. Onu kardeşi zehirleyip öldürse ve kralın dul eşi ile evlenip, tahta otursa. Daha sonra da maktul kralın oğlu, hem amcası katil kralı, hem de annesini öldürse. Arkasından kendisi de ölse... Bu olaylar dizisi bütün gazetelerin aylarca manşetlerinde yer almaz mı? İşte Shakespeare, bu olaylar dizisinin benzerini yüzlerce yıl önce Danimarka Sarayı'nda yakalayıp, "Hamlet"i yazmış. Şimdi biz buna "Klasik" diyoruz.
Evet... Beni çok etkileyen bu Hamlet ve klasik yorumunu yaşadığımız günlere uyarladığımız takdirde, "Yarının Klasikleri" ni keşfetmenin, bilinen klasiklere sahip olmak kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Avni Anıl
Önceki gün kaybettiğimiz Avni Anıl da, bu açıdan "Yarının klasikleri"ni yaratan bir bestekâr değil miydi?
Şöyle bir düşünün.
Söylendiklerinde en azından mırıldanarak katıldığınız kim bilir kaç Avni Anıl bestesi vardır belleğinizde.
- Mihrabım diyerek sana yüz vurdum
- Ah bu şarkıların gözü kör olsun
- Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok
- Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un
- Dil şad olacak diye kaç yıl avundu felek
- Biraz kül biraz duman o benim işte
- Aşk bu değil yapma güzel
- Ayrılık ümitlerin ötesinde bir nehir
- Ağla gitar, çal gitar
- Sen Körfez'e geldiğin zaman yıldızlar güler
- Unutulmuş ne varsa sevgiden geri kalan
- Rüya gibi uçan yıllar
Bu şarkılar benim IPodumda, en fazla dinlediklerim sıralamasında yer alan Avni Anıl yapıtlarından bazıları.
Münir Nurettin Selçuk, Nesrin Sipahi, Ahmet Özhan, İnci Çayırlı, Bekir Sıtkı Sezgin, Sabite Tur, Münip Utandı, Gönül Akkor, Zeki Müren, Melihat Gülses gibi yorumcuların hepsi Avni Anıl'dan bir şeyleri mutlaka söylemişler.
Rüya gibi geceler
Bu yazıyı yazarken de, Zeki Çetin'in düzenlediği bir gecede, İnci Çayırlı'nın mum ışığında söylediği şarkıların kaydını dinliyorum.
- Benim konserlerim Avni'siz olmaz, diye başlıyor konserine...
Siyah çerçeveli gözlüklerinin arkasından Avni Anıl'ın kendi bestesinin bu güzel icrasını nasıl dinlediğini bugün gibi hatırlıyorum.
Kaç şairin şiirlerini melodileştirdi Avni Anıl...
Başa dönersek, yarının klasiklerini yaratanların aramızda yaşadıklarını hiç gözden kaçırmayalım.
Onları elimizden kaçırdığımız zaman iş işten geçmiş oluyor.
Türk müziği ile dolu günleri ve geceleri geçen yıla kadar, Alâeddin Yavaşça ve Selahattin İçli'yle yan yana aynı masanın çevresinde yaşardık.
Selahattin İçli de yok artık.
Ben dünü Avni Anıl besteleri ile geçirdim. Ne Ankara'nın iktidar kavgaları, ne de sanal yamyamlarımızın birbirlerini yemek konusundaki oburlukları vardı gündemimde.
Bekir Sıtkı Sezgin güftesi Behlül Pektaş'ın olan Hüzzam şarkıyı söylüyordu:
"Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun
Çünkü seni çok sevdiğimi biliyorsun, gelmiyorsun
Mevsimler gelip geçiyor, sen gülüyorsun, gelmiyorsun
Çünkü seni çok sevdiğimi biliyorsun, gelmiyorsun"
Bence bir sanat sever için antikayı veya klasiği aramak kadar önemli olan "Yarının Klasiği" ni bulmaktır.
Yıllar önce İngiltere'deki bir açık oturumda, "Hamlet neden bir klasiktir" konulu bir tartışma yapılıyordu.
Konuşmacılardan birisinin getirdiği tanımlamayı hiç unutamam.
Şöyle demişti özetle:
- Şu anda İngiltere'de bir kral olsa. Onu kardeşi zehirleyip öldürse ve kralın dul eşi ile evlenip, tahta otursa. Daha sonra da maktul kralın oğlu, hem amcası katil kralı, hem de annesini öldürse. Arkasından kendisi de ölse... Bu olaylar dizisi bütün gazetelerin aylarca manşetlerinde yer almaz mı? İşte Shakespeare, bu olaylar dizisinin benzerini yüzlerce yıl önce Danimarka Sarayı'nda yakalayıp, "Hamlet"i yazmış. Şimdi biz buna "Klasik" diyoruz.
Evet... Beni çok etkileyen bu Hamlet ve klasik yorumunu yaşadığımız günlere uyarladığımız takdirde, "Yarının Klasikleri" ni keşfetmenin, bilinen klasiklere sahip olmak kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Avni Anıl
Önceki gün kaybettiğimiz Avni Anıl da, bu açıdan "Yarının klasikleri"ni yaratan bir bestekâr değil miydi?
Şöyle bir düşünün.
Söylendiklerinde en azından mırıldanarak katıldığınız kim bilir kaç Avni Anıl bestesi vardır belleğinizde.
- Mihrabım diyerek sana yüz vurdum
- Ah bu şarkıların gözü kör olsun
- Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok
- Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un
- Dil şad olacak diye kaç yıl avundu felek
- Biraz kül biraz duman o benim işte
- Aşk bu değil yapma güzel
- Ayrılık ümitlerin ötesinde bir nehir
- Ağla gitar, çal gitar
- Sen Körfez'e geldiğin zaman yıldızlar güler
- Unutulmuş ne varsa sevgiden geri kalan
- Rüya gibi uçan yıllar
Bu şarkılar benim IPodumda, en fazla dinlediklerim sıralamasında yer alan Avni Anıl yapıtlarından bazıları.
Münir Nurettin Selçuk, Nesrin Sipahi, Ahmet Özhan, İnci Çayırlı, Bekir Sıtkı Sezgin, Sabite Tur, Münip Utandı, Gönül Akkor, Zeki Müren, Melihat Gülses gibi yorumcuların hepsi Avni Anıl'dan bir şeyleri mutlaka söylemişler.
Rüya gibi geceler
Bu yazıyı yazarken de, Zeki Çetin'in düzenlediği bir gecede, İnci Çayırlı'nın mum ışığında söylediği şarkıların kaydını dinliyorum.
- Benim konserlerim Avni'siz olmaz, diye başlıyor konserine...
Siyah çerçeveli gözlüklerinin arkasından Avni Anıl'ın kendi bestesinin bu güzel icrasını nasıl dinlediğini bugün gibi hatırlıyorum.
Kaç şairin şiirlerini melodileştirdi Avni Anıl...
Başa dönersek, yarının klasiklerini yaratanların aramızda yaşadıklarını hiç gözden kaçırmayalım.
Onları elimizden kaçırdığımız zaman iş işten geçmiş oluyor.
Türk müziği ile dolu günleri ve geceleri geçen yıla kadar, Alâeddin Yavaşça ve Selahattin İçli'yle yan yana aynı masanın çevresinde yaşardık.
Selahattin İçli de yok artık.
Ben dünü Avni Anıl besteleri ile geçirdim. Ne Ankara'nın iktidar kavgaları, ne de sanal yamyamlarımızın birbirlerini yemek konusundaki oburlukları vardı gündemimde.
Bekir Sıtkı Sezgin güftesi Behlül Pektaş'ın olan Hüzzam şarkıyı söylüyordu:
"Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun
Çünkü seni çok sevdiğimi biliyorsun, gelmiyorsun
Mevsimler gelip geçiyor, sen gülüyorsun, gelmiyorsun
Çünkü seni çok sevdiğimi biliyorsun, gelmiyorsun"