A.Kerim KARAAĞAÇ
YARINA KAVUŞABİLECEK MİYİZ?
YARINA KAVUŞABİLECEKMİYİZ?
İnsan aklı gelecekle ilgili, mutlulukla ilgili hesapları genellikle 15 – 20 yaşları arasında yapmaya başlar. Önce okulu bitirmeyi düşünürüz. Sonra evlenmeyi ve evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendiniz sonra bir çocuğumuz doğdu, hatta ardından bir tane daha doğduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.
Bundan sonra ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz. Kendimize çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca güzel bir tatile çıkınca emekli olunca yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz. Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır. Eğer şimdi değil ise ne zaman? Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.
“Uzun zaman hayatın – gerçek hayatın – başlamak üzere olduğu izlenimine kapılır insan. Fakat her zaman yolunun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borçla karşılaşır. Sonra, hayat çok mu güzel başlayacak? Sonunda olsun anlayabilsek bu engellerin hayatımızın bir parçası olduğunu.
Öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu vaktinizin tamamını harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için O’na daha fazla değer verin. Özel birinin de Allah (c.c.) olduğunu unutmayınız.
Biliyoruz ki, zaman hiç kimse için beklemez.
Öyleyse;
Okulu bitirene kadar
İşe başlayana kadar
100 bin lira kazanana kadar
Evlenene kadar
Çocuklarınız olana kadar
Çocuklarınız evden ayrılana kadar
Cuma gecesine kadar
Pazar sabahına kadar
Yeni bir araba yada ev alana kadar
Borçları ödeyene kadar
İlkbahara kadar
Yaza kadar
Sonbahara kadar
Kışa kadar
Maaş gününe kadar
Emekli olana kadar
Ölene kadar
Mutlu olmak için, içinde bulunduğunuz “an” dan daha iyi bir zamanı beklemekten vazgeçiniz..
Öyle değil mi? Bir kadın oğlunu aklı başında biri yapabilmek için yirmi yıl uğraşır, bir başka kadın gelir, 20 dakikada aklını başından alır. Sonunda mutlu olacağını düşünerek yıllarını verir ama, bilmez ki, asıl verdiği o yıllardır mutluluğu.
Mutluluk bir varış değildir, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları ise daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.
Bir de, yaşarken mutlu olmamız için bazı şeylere de dikkat etmemiz gerekir.
Çocuk sordu babasına;
- Baba sana üç sorum olacak, diye…
- Bir kere gidince geri gelmeyen şey nedir?
Sustu adam…
- Hiç konuşmadan kendimi ifade etmek istesem ne yapmam gerekir?
Düşündü adam…
- Son olarak da hayatta nasıl mutlu olurum? Bana söyler misin baba? dedi.
Güldü baba ve
- Cevabım ”YAŞ” tır oğlum, dedi.
- Pusulan yaş olsun senin…
- İlk sorunun cevabı dünyaları versen yaş’ını geri alamazsın.
- İkinci sorunda da bazen hiç konuşmana gerek kalmaz.
Bir damla göz’yaş’ın en güçlü cümleleri bile kurşuna dizer.
Son sorunun cevabı da hayatta mutlu olmak istiyorsan sen sen ol, hiçbir zaman ‘yaş’ tahtaya basma . .
Unutmayalım ki, yarın kimseye vaat edilmemiştir.
Dt. Abdülkerim Karaağaç
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.