xxxx1
Vurulan, "Yeni Türkiye'
Libya'nın vurulmasından sonra Suriye'nin de birdenbire karışmasıyla birlikte, Arap dünyasındaki halk ayaklanmaları, yeni bir sürece girdi. Her şey, Batılılar için de, Arap dünyası için de, Türkiye için de bir hayli karışacağa benziyor.
Libya'nın vurulması ve Suriye'nin karıştırılması, "halk ayaklanmaları"yla önü açılıyor gibi görünen Türkiye'yi vurmayı ve yeni Türkiye'nin önünü tıkamayı amaçlıyor. Hedefte, orta ve uzun vadede, Ortadoğu'yu, Balkanları ve Kafkasları yeniden barışın, dayanışmanın, ortak birlikteliklerin hâkim olacağı bölgesel ve küresel güç hâline getirmeye doğru emin adımlarla ilerlediği gözlenen yeni Türkiye'nin gelişinin durdurulması çabası var.
Batılılar, otoriter rejimlerin hâlâ varlığını sürdürebildiği dünyanın tek bölgesi olan Arap âleminin, yakın bir gelecekte büyük patlamalara, dönüşümlere, gerçek anlamda İslâmî meydan okumalara sahne olabileceğinden ürküyorlardı sürekli olarak. Onun için "halk ayaklanmaları" çeyrek asırlık bir hazırlık sürecinde hazırlandı.
Türkiye'nin nasıl vurulmaya, durdurulmaya çalışıldığına biraz geriye giderek bakalım...
Son çeyrek asırdan bu yana İslâm dünyasında iki kampsalı proje uygulanmaya konuldu: Bir yandan, İslâmî hareketler, sistematik olarak "siyasal İslâm", "fundamentalist İslâm", "terörist İslâm/cılar" gibi yaftalamalarla hedef tahtasına yatırıldı; terörize edilerek marjinalleştirilmeye, Müslüman kitlelerin İslâmcılarla arasına mesafe koymaları sağlanmaya çalışıldı.
Öte yandan da, Müslüman toplumlar ve İslâm, köklü bir sekülerleştirme sürecine tabi tutuldu: İslâm'ın yalnızca bireysel bir inanç meselesi olduğu anlayışı kitlelere enjekte edildi; eğitim sisteminden sosyal, siyasî ve kültürel düzenlemelere kadar bütün kurumlar tepeden tırnağa köklü bir sekülerleştirme işleminden geçirildi.
Böyle bir şeye küresel sistemin şiddetle ihtiyacı vardı: Çünkü küresel seküler-kapitalist sisteme tek güçlü itiraz İslâm dünyasından geliyordu: Japonya u/yutulmuştu; Çin aynı sürece girdirilmişti.
İşte bu iki stratejide de mesafe alındığına karar verildiği için "düğmeye basıldı". Diktatör rejimlerini hâlâ kontrol eden ordularla anlaşıldı: Ayaklanan halka ateş açmayacaklardı.
İşte Libya'da bunu yapamadılar. Kaddafi gibi "manyak" bir adam, Libya'yı, tıpkı Saddam gibi, ateşe sürükledi; ama bu arada Batılıların tezgâhları da, niyetleri de biraz daha günyüzüne çıkmış oldu.
Ortadoğu'da Batılıların çıkarlarını alt üst edecek "devrimler" olacak ve Batılılar da buna göz yumacaklar! Buna inanıyor muyuz hâlâ! O zaman, Batılıları hiç tanımıyoruz demektir: Batılıların, sömürgecilik sürecinde, yüzmilyonlarca insanı zincirlere vurarak kıta kıta dolaştırdıklarını ve katlettiklerini; dünyanın haritalarını yeniden çizdiklerini; enerji kaynaklarını parselleyerek kontrol ettiklerini; bir yandan demokrasi, insan hakları ve özgürlükler nutukları atarak, öte yandan da, şimdiye kadar diktatör Arap rejimleriyle ilişkilerinin zedelenmemesi için her yolu denemekte hiçbir sakınca görmediklerini bilmiyoruz demektir!
Özetle, "halk ayaklanmaları", Batılıların "biriktirdikleri" enerjinin kontrollü bir şekilde patlatılmasının sonucudur. Libya'nın vahşice vurulmasının nedeni, kontrolü elden bırakmaya hiç de niyetli olmadıklarının göstergesidir. Hem Libya'nın vurulması, hem de Suriye'nin birdenbire süratle karış/tırıl/ması, "yeni Türkiye"ye "haddini bil" dersi vermeyi amaçlıyor! "Sen kimsin, Ortadoğu'yu dizayn etmek kimin işi?" demek istiyorlar.
Ama "halk ayaklanmaları", bugün olmasa bile yarın, halkların, iradelerine ve ülkelerine sahip çıkmalarıyla sonuçlanacak. Ve çok değil, 15-20 yıl içinde yeni bir Ortadoğu kurulacak ve burada kilit rolü "Yeni Türkiye" oynayacak.
Batılılar, bölgenin kaynaklarını vicdansızca sömürmekten, halkların özgürlüklerini insafsızca ayaklar altına aldırtmaktan başka bir şey yapmadılar. O yüzden, gittikçe büyüyen ve güçlenen bir Türkiye'nin öncülüğünde, bölge, makus talihini yenecek!
Özetle, Batılıların bölgeye doğrudan müdâhale etmeyi sürdürmekte ısrar etmelerinin nedeni, yeni Türkiye'nin gelişini durdurmayı amaçlıyor. Fakat başaramayacaklar! Çünkü yaşanan tarih, yaşanan haksızlıklar ve kurulan sömürü düzeni, ilelebet gitmeyecektir. Çünkü Allah, hiçbir zaman zâlimlerin yaptıklarını yanlarına kâr bırakmamıştır! O yüzden geliyor yeni Türkiye zaten!