xxxxxx88
Vay be!
HAYATTA ağız tadıyla bir vekil seçtik, onların da yeminini görmek nasip olmadı. Bir kere öncelikle buna canım sıkkın. Fakat toplamda bakıldığında keyfimin yerinde olduğu söylenebilir.
Zira hakiki anlamda tarihin yazılışına tanıklık ettik dün. CHP bir dönemi kapattı, temiz bir delikanlılık sayfası açtı. Şimdilik bir "Helal olsun"u hak ettiler.
İnsan böyle delikanlılık yapınca bir hafifler, üzerinden bir yük kalkar. "Ölümden öte köy mü var!" ayarını bulduğun zaman bilgeleşirsin, kafan özgürleşir.
Muhtemelen dün CHP'li vekillerin önemlice bir kısmı bu güzel kafayı yaşadılar. Ama sanırım en çok Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu şöyle geniş nefesle konuştu, MHP'ye seslendi:
"Biz arkadaşımızı satmayız!"
Tam o sırada ben de şunu düşünüyordum:
MHP'li Engin Alan'ın yerinde olsam ne hissederdim?
Solcular, Kürtler arkadaşlarına sahip çıkmışlar, postayı koymuşlar. Sosyal demokratlar da Meclis'e gidip mıh gibi susmuşlar. "E nerede bizim bozkurtlar?" diye düşünmez mi insan. Mahpus damlarında bir başınayken bir de "Tam kadro Meclis'teyiz" diyen bir partin varsa... Geçmiş olsun!
Keyif kaçırıcı diyemesem de insanın ruh halinde biraz tereddütlere yol açan karar ise BDP'den geldi. Boykot kararına denecek bir şey yok. Ama durumu Ankara'da protesto etmelerini, her salı, grup toplantılarını Meclis'teki kendilerine ait grup salonlarında yapmalarını tercih ederdim.
Eğer CHP de BDPde bu süreci birbirlerine destek vermekten ziyade hukukun ruhuna, demokrasiye ve siyasal eşitliğe sahip çıkmak olarak yaşatabilselerdi Türkiye'ye daha mı iyi olurdu ne?
Dün en çok pes dedirten şey ise boykot yapan BDP'lilerin ve yemin protestosu yapan CHP'lilerin iki taşın arasında, her nasılsa yine, "darbeci" ilan edilmesi oldu.
Ekranlarda hızla ve telaşla dolaşmaya başlayan AKP yanlısı sesler, nasıl oldu bilmiyorum, CHP'nin kararı açıklandıktan beş dakika sonra şöyle diyorlardı:
"Askerden medet umuyorlar!"
Pes!
Belli ki iktidar partisi bugünden itibaren "Yaptırmıyorlar, engel koyuyorlar" makamına geri dönecek. Bu sırada kimse ne Hatip Dicle'nin hüküm giydiği maddenin artık fiilen
"keenlemyekûn" (yok hükmünde) olduğunu konuşacak ne de sadece tutuklu olan (hükümlü olmayan) Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın siyasi haklarından söz edecek.
Hızlı diskur üretimi ve diskur yaygınlaştırma konusunda bir maestro olan AKP sözcüleri bu olayı da sadece ama sadece AKP'ye karşı olanların bir icadı olarak sunmayı başarırlar.
Velhasıl nur topu gibi bir kriz var ortada. Ve ben gider. Kriz biter diye erteleyip durduğum yolculuğa çıkıyorum. Zira memlekette kriz bitmiyor, ara bile vermiyor. Döndüğümde işlerin biraz olsun iyiye gitmiş olabileceğini umarak... Hoşçakalın.