Ülkemiz 12 Haziran’da yapılacak Genel Seçimlerin gittikçe ısınan havasını yaşamaya başladı. Liderler il il açık hava toplantılarında halka hitap ederek son kozlarını ve barutlarını harcıyorlar. Seçmenin çok heyecanlı olduğu söylenemez. Çünkü seçim yarışında ilk üç sıralama belli gibi görünüyor. Yani iktidardaki AKP’nin açık ara birinci, CHP’nin ikinci ve MHP’nin üçüncü olacağı, bağımsız adaylarıyla BDP’nin meclise 30 kadar milletvekili sokacağı kesin gibi görünüyor. AKP’nin seçimler sonrası nasıl bir anayasa için oy istediği hep bir sis perdesinin arkasında saklı tutuluyor. Ama bu yeni anayasaya yönelik ana temayı işlerken içini doldurmadığı halde, 2023 yılına yönelik hiç başlamadığı ve etraflıca düşünmediği büyük projeleri halkın gündemine sunmaktan da uzak durmamaktadır. İktidar partisinin çelişen çıkar gruplarının varlığından dolayı, bazı hususları gözlerden saklamaya kalkıştığı apaçık görülmektedir. Bu konularda inandırıcılık liderin şahsında düğümlenmektedir. Ana Muhalefet partisi CHP ise, yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile bir yükselişe geçecek gibi görünmektedir. Ayağı yere basan, günlük sorunları ıskalamayan vaatleri ile hayli popüler hale geldiği inkar edilemez. Liderinin sosyal statü ve içinden çıktığı çevresi yeni oy depolarına uzandığının göstergesi olmaktadır. CHP’nin evvelce varlığını hissettiremediği bazı yerlerde daha güçlü olarak ortaya çıkması hiç yadırganmamalıdır. Özellikle Doğu Anadaolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Orta Anadolu’da etnik yapı ve mezhep temelli yeni bir eğilim yakalayacağı beklenmelidir. Sahillerdeki varlığının da güçleneceği, azalmayacağı anlaşılmaktadır. Aslında CHP’den en rahat oy kapacak bir parti olan MHP üzerinde estirilen kaset fırtınası MHP’nin Akdeniz, Ege ve Marmara sahillerinde yapması kesin olan oy patlamasını durdurucu bir etki yapmıştır. % 10’luk seçim barajının altı üstü tartışmalarıyla tedirgin edilen bu bütünlük yanlısı, cumhuriyet değerlerinin korunmasından taraf olan kitlenin MHP’ye yönelmesi azaltılmıştır. Bu yüzden MHP’nin geleneksel oylarında bir azalma olmayacağı halde, estirilen tedirginlik havasıyla sıçrama yapması engellenmiş olmaktadır. Esas büyük operasyon bu yönde işlev görmektedir. Genel seçimlerde umulmayan partilerde yer bulan bazı sembol isimlerin şimdiye kadar hırçınlık sayılacak bir beyanda bulunmamış olmaları gerçekten takdire şayandır. Tek başına iktidar havalarıyla dolaşan bazı küçük partilerin ise, nasıl bir iki koltuk için partilerini pazarlama çabaları içinde olduklarını kendi beyanlarından okumaktayız. DP lideri Namık Kemal Zeybek, bu yönde açıklamalarla MHP’yi ve onun lideri Devlet Bahçeli’yi hedefine almakta, şecaat arz ederken merd-i Kıpti gibi sirkatini söylemektedir. İttifak telaffuz etmeden yol alan Has Parti, Saadet Partisi, Hepar vs. kendi kozalarını örmenin çabası içinde yol almaktadırlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi olan Rize’deki seçim de çok dikkatle takip edilen bir özellik göstermektedir.AKP, ilk defa Çayeli ilçesinden bir adayı Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile Rize listesinin başına yerleştirmektedir. Bir başka Çayeli uşağı olan İsmail Safi’yi ve Metin Külünk’ü de İstanbul’dan kazanabilecekleri yerlerden aday göstermiş olmaktadır. İl başkanı Hasan Karal ile Bayındırlık Komisyonu Başkanı Nusret Bayraktar listenin kalan kısmında yer almaktadırlar. Bir önceki seçimde (2007) Mesut Yılmaz, hemşehri bir eski başbakan olarak AKP’nin tulum çıkarmasını önlemişti. Şimdi AKP’nin tulum çıkarmasını önleyecek olan faktör; ya MHP adayı olan Zeki Mayi’nin, ya da CHP adayı olan Kenan Bıyık’ın birbirinden çok farklı oy almaları ile ancak ortaya çıkabilir.Yani bu iki parti (MHP ve CHP) oylarının Rize’de birbirine yakın çıkması AKP için üç milletvekilliğinin de elde edilmesi anlamına gelmektedir. Bunun aksine olarak iki muhalif partiden biri yönünde oy toplanması beklenen seçim sonucunda bir sürpriz yaşatabilir. Her ne olursa olsun, kalan propoganda süresi içinde, adayların ve liderlerin ortak kültürümüze uygun davranışlardan sapmamalarını beklemek hakkımızdır. Bel altı vuruşlar, hakaretler, şeref ve haysiyet cellatlıkları rağbet görmemelidir. Büyük manevi rehberlerimizden Hacı Bektaş Veli Hazretleri’ne kulak verelim. O ulu zat, ‘’İncinsen de İncitme!’’ diye hatırlarda olan bir özlü nasihatinde şöyle diyor: İnci den den... İnci düş ''inciden''den... Ne incit incideni, Ne incin incidenden!... Kemalde noksan imiş İncinen, incidenden!... ''Den den (=tane tane) olan ''inci'' gibi değer miktarları inciten kişinin kişiliğinden koparak düşmekte, onun insanlık değerini azaltmaktadır. Bu yüzden sen kamil insan olup seni inciteni asla incitme ve incitmemekle kalmayıp hatta inciten kişiden de incinmemek olgunluğunu göster. Çünkü incinen; incitenden bile kemal (olgunluk) noktasında daha noksandır...'' Şimdi hangi üzümlerin ne yönde karardığını, hangi havanın kime sardığını tahlil etmekten vaz geçip seçim sonuçlarından sonraki değerlendirmeye konuyu bıraksak daha iyi ederiz gibime geliyor. Selam ve saygılarımla… |
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.