Aslan DEĞİRMENCİ
Unutulan davanın seyri değişiyor!
Diyarbakır, Mardin ve Batman'da 1988-1996 yılları arasında adam öldürme, bombalama ve gasp gibi olaylara katıldıkları gerekçesiyle açılan 11 sanıklı JİTEM davası devam ediyor. Suikast planları, krokiler, karargâhta yapılan aramalar derken, unutuldu gitti! Oysa davaya bakan Diyarbakır 3’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarihi bir karar alarak JİTEM’in varlığı hakkında Genelkurmay’a başvurma kararı almıştı. Tarihi bir gelişmeydi. Şimdiye kadar Genelkurmay’a ilk defa resmi yolla JİTEM sorulacaktı. Ve soruldu da…
3 ay önce mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazarak “kısa adı ile JİTEM olarak bilinen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele birimi şeklinde bünyelerinde kurulmuş bir birimin olup olmadığı, var ise hangi tarihte kurulduğunun, faaliyetlerine devam edip etmediği, iddianamelerde belirtilen kişilerin kuruluşa üye olup olmadıkları” şeklinde sordu.
O gün gazetelerde büyük yer alan gelişme ardından gündemin yoğunluğuna takılarak unutuldu gitti. Hatta öyle bir gelişme yaşandı ki, ‘görüldü’ ancak JİTEM davası akıllara gelmedi. Hani şu Özgen Paşa’nın itiraflarından söz ediyorum. Katıldığı TV programında JİTEM olarak bilinen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele biriminin varlığını kabul ederek, “JİTEM de subay. JİTEM denilen insanlar da subay. Subay, yemek yediği, suyunu içtiği yere ihanet edebilir mi” demişti. Unuttunuz mu? Sanmam ama aklınıza devam eden dava gelmeyince önemini kavrayamadınız! Oysa yıllardır varlığı inkâr edilen ancak ansızın Özgen Paşa tarafından aksinin iddia edilişi, JİTEM diğer adıyla faili meçhuller davasını doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü mahkeme bu varlığın peşine düşmüşken, müdahil avukatlarda delil toplarken gelen hayati bir itiraf…
Avukatların elinde aslında bazı materyaller var. Emniyet Müdürü Hanifi Avcı ile Ergenekon sanığı emekli Albay Arif Doğan’ın, bu dava kapsamında ifadelerinin alınmasını sağlayan avukatlar, bazı deşifreleri zaten yapmıştı. Tanık sıfatıyla ifade veren Avcı, “Diyarbakır Asayiş Kolordu ve Diyarbakır Alay Komutanlıkları içinde JİTEM levhaları bulunmaktaydı” derken Ergenekon soruşturmasında tutuklanan emekli Albay Arif Doğan ise, ifadesinde JİTEM’in kurucusu olduğunu söylemişti. Aslında daha önceleri yaşanan çok daha ilginç bir gelişme daha var. Şu İsveç'te yaşayan itirafçı Abdulkadir Aygan… Bir dönem ortak olduğu faili meçhul olayları anlatmakla tanıdığımız ancak bir türlü ‘hiç mi bunları yaparken vicdanın sızlamadı?’ diye sorulmayan itirafçı Aygan… JİTEM hakkında önemli bir belgeyi gün yüzüne çıkarmıştı. 90'lı yıllarda JİTEM adına çalıştığı ve bu kurumdan maaş aldığını gösteren bordroları kamuoyu ile paylaşmıştı. Bu maaş pusulalarında Aygan'ın görev yerinin JİTEM olarak göründüğü ve bu kurumda sivil memur olarak çalıştığı yazıyordu. Ancak yine de hem Orgeneral hem de OHAL komutanı olan Necati Özgen’in itirafları bence daha önemli. Bu önemin farkına JİTEM davasına müdahil olarak katılan avukatlar da varmış durumda. Bunu da ilk benden duyun. Şimdilik harekete geçmeme kararı almışlar. Önce Genelkurmay’dan gelecek cevabı bekleyeceklerini vurguluyorlar. Genelkurmay’dan gelecek cevabın olumlu olacağına da yürekten inanıyorlar. Beklenmedik bir cevap geldiği takdirde yeni stratejilerini de Özgen Paşa’nın itiraflarına göre belirleyeceklerini açık açık ifade ediyorlar. Kısacası 11 sanıklı faili meçhuller davasında Özgen Paşa’nın ifade vermesi gündeme gelecek gibi… Ve sanırım davanın seyri de baya değişecek.
Bu arada unutmadan KCK operasyonlarına da değinelim… Operasyonlar başladığı anda ‘Kürtler siyasetten tasfiye’ ediliyor diye sesler yükseldi. Oysa İmralı’nın stratejilerini zorla siyasilere kabul ettirmek, baskı kurmak ve toplum mühendisleri yapmak isteyenlere müdahale edildi. Kürt siyasetine sızan bazı unsurlara dokunuldu. Yani Kürt siyasetinin önü açıldı. Ya da açılması için ilk hamle yapıldı. Siyasetin üzerindeki derin prangaların çözüldüğünü görebilirsek operasyonların önemini daha iyi anlayacağımızdan hiç şüphem yok. Bugün bağıranlar sırf ‘tepki göstermek’ adına yapıyorlarsa eskiden kalan bir alışkanlık olarak görebiliriz, ancak üzerlerindeki baskının kalkacağını bile bile seslerini yükseltiyorlarsa işte o zaman niyetlerini sorgulamak lazım. Unutulmasın ki Kürtlerin yıllarca tasfiye edilmelerinin bir etkeni de bu derin unsurlardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.