Ünal SADE
UMRE HATIRALARI (I)
UMRE HATIRALARI (I)
11 yıl önce umre ziyareti için geldiğim mübarek topraklara yeniden ulaşmak ve dünyanın her türlü derdinden ve gündeminden uzak 15 gün geçirmek kısmet oldu. Hamdolsun…
11 yıl çoğu zaman hiçbir şey ifade etmez. Anadolu’nun her yerini dolaşma imkânı bulmuş birisi olarak bazen zamanın durduğunu hissettiğim anlar olmuştur. Bir yere gidersiniz yıllar sonra tekrar gittiğinizde her şeyin yerli yerinde durduğunu, hiçbir şeyin değişmediğini görürsünüz.
Her şeyin ve her değerin hızla değiştiği ve yıprandığı bu dünyada bu durum çoğu zaman da hoşumuza gider. Daha bir sıcak gelir bu tür yerler. Kendimizi daha bir huzurlu hissederiz.
Mübarek topraklarda ise her şey her an bir değişim içerinde…
Değişim bazen gelişim; bazen de maalesef geleneğin ve belki de geleceğin yok edilmesi anlamına geliyor.
Bu yazımda klasik bir hatırattan ziyade farklı konulardaki gözlemlerimi kısa başlıklar halinde sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN İMAJI
11 yıl önce yaptığım ziyaretimde İslam coğrafyasında Türkiye’ye bakışın pek de sıcak olmadığını hissettiğim anlar çok olmuştur. Yıllarca İslam dünyasını olumsuz bakan, İslam ülkelerindeki elçiliklerde bile alkollü kokteyller verip yaşadıkları coğrafyayı küçümseyen mon şer’lerin, dış ziyaretlerinde yönünü İslam ülkelerine dönmeyen siyasilerin, aynı yaklaşımı sergileyen basınımıza kadar herkesin bu sonuçta vebali var diye düşünüyorum.
Yargıya kapalı yaş kararları ile light dindarları bile ordudan uzaklaştıran ama bir İslam ülkesinin kralına 28 şubat sürecinde “p……..” diye hakaret eden paşası hakkında bir işlem yapmayanlarda, köpeğine “a…..” diye seslenenlerde aynı vebale ortaklar.
Çok şükür bunların geride kaldığını görüyorum. Mübarek topraklarda temas kurduğunuz herkeste bir Türkiye sevgisi hissediyorsunuz. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül buralarda çok seviliyor. Satıcılar sizin Türk olduğunuzu anladıklarında “One Minute” diye espri yapıyorlar. Başbakan’ın Fenerbahçe’li, Cumhurbaşkanı’nın Beşiktaşlı’lı olduğundan bile haberdarlar. 11 yıl önce Türk lirası ile hiçbir şey yapamadığınız bu ülkede TL nin itibarı doları çoktan geçmiş.
Her döviz alım merkezinde TL itibarlı bir para olarak kabul görüyor. İsterseniz doğrudan TL ile alışveriş yapabiliyorsunuz. Burada yaşayan tanıdıklarım TL verip Riyal alacaksanız biz alalım diyorlar. Gerçekten gurur duyulacak bir durum.
Bu itibarın nasıl kazanıldığını hepimiz biliyoruz. Dua edelim ülkemiz yanlış insanların ve yanlış politikaların girdabına tekrar girmesin.
TÜRK ZİYARETÇİLERDE DEĞİŞİM
11 yıl önceki ziyaretime Türk ziyaretçi profilini de son derece değişmiş gördüm.
11 yıl şöyle bir Türk profili vardı buralarda.
Yaşlı,
Eğitimsiz,
Ziyaretin manevi anlamından habersiz, (şekil endeksli)
O günlerde üzülerek söylüyorum: Bizim hacı adaylarını taşıyan uçakların mübarek topraklara ineceği anda hava alanı görevlilerin yüzlerinin asıldığını burada yaşayan dostlardan duymuş ve kendim de gözlemlemiştim.
Hacılarımız patatesten, soğana, sıvı yağdan, salçaya her şeyi çuval çuval Türkiye’den taşıyorlardı. Bagajların uçaktan verildiği yürüyen bantlarda patlayan sıvı yağlar ve salçalar tarafından oluşan nahoş görüntüyü ben bile unutamıyorum. Ömürleri boyunca ayda 2 kilo süzme yoğurt yememiş insanların aylar süren hac yolculuklarının hafızalarda oluşturduğu sıkıntı hikâyelerinden de esinlenerek 2 kişilik bir ailenin yanında 20 kilo yoğurt getirdiğini görmüş ve hayret etmiştim. Oysa o yıllarda bile Mekke ve Medine’deki marketlerde her türlü ürüne ulaşmak son derece kolay ve ucuzdu.
Bir kaç yıl önce hac ve umre ziyaretlerini düzenleyen Diyanet İşleri Başkanlığının geç kalmış bir kararıyla bu ziyaretler yemekli hale getirilmiş ve böylece Türk hacılar hem bu kötü görüntülerden hem de yemek derdinden boşa harcanan zamanlar ibadete ayrılmaya başlamıştır. Bu kararı alan yetkilileri bu vesile ile bir kez daha kutlamak istiyorum.
Şimdi her şey çok farklı:
Mübarek topraklardaki Tür profili artık;
Genç,
Eğitimli,
Ziyaretin manevi anlamından haberdar,
Bilinçli bir topluluk. Yanlarında çocukları ile ziyaret gelmiş aile sayısı çok fazla. Orada burada sohbet eden, alışverişe ağırlık veren eski profil ortada yok gibi. Mescid-i Nebevi’nin bahçesinde, Kabe-i Muazzamanın çıkışında sigara içen bir tek Türk’e bile rastlamadım.
Türklerde gördüğüm bir değişimde kıyafetlerde oldu. Diyanet umrecileri genellikle yine o bildik kıyafetleriyle umrelerini yapıyorlar. Ancak büyük bir grup artık gelir gelmez yöresel kıyafetlere bürünüyor.
Umre grupları arasında ciddi bir sayıya ulaşan umrecilerimiz hevesle ibadet yapıyor. Hamdolsun…
Türk Umre ziyaretçilerinin birbirlerini kolay bulmak için bulduğu çözümler gülümseten renkler arasında yer almaya devam ediyor.
TEKNOLOJİ HERŞEYLE BİRLİKTE YASAKLARI DA İMKÂNSIZ KILIYOR
11 yıl önceki umre ziyaretimden albümünde bir tek fotoğraf var. O da Medine’den Mekke’ye giderken yolda çekilmiş. Nedenini hepiniz biliyorsunuz. Yanınızda fotoğraf makinesi ile Mescid-i Nebevi’ye ya da Kâbe-i Mükerreme’ye gitmeye kalkarsanız daha kapıda makinenizin elinizden alınmasına razı olmanız gerekirdi. Bir şekilde içeriye girseniz bile korkunuzdan çekemezdiniz. Makinenizin elinizden alınması, hatta kızgın bir görevli tarafından kırılması bile mümkündü.
Gelişen mobil teknoloji yasağı imkânsız hale getirmiş. İnsanlar her yerde (Tavafta, Say’da, Peygamberimizi selamlama sırasında…) cep telefonlarıyla, fotoğraf makineleriyle resimler çekip, rahatlıkla poz veriyorlar. Çektikleri fotoları aynı anda çok uzaklardaki yakınlarına gönderebiliyorlar.
Özet teknoloji yasak tanımıyor.
Yasaklardan kurtulan ziyaretçilerin Hz. Peygamber’i selamlama sırasında bile fotoğraf ve video çekme yarışı bu defa da manevi havayı zedeleyecek hale geliyor…
Devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.