xxx135
Uluslararası meşruiyet!..
ABD ve müttefiklerinin Libya'ya savaş açması değerlendirilirken hep Birleşmiş Milletler kararı ile bu müdahaleye uluslararası meşruiyet kazandırıldığına vurgu yapılıyor. Sanki AB ve ortaklarının sanki her müdahalede meşruiyet arıyormuş ya da böyle bir meşruiyet onları bağlıyormuş gibi. BM sadece bu örgütte son sözü söyleme hakkını daha kuruluş sırasında elde etmiş olan ülkelerin dünyanın çeşitli köşelerinde gerçekleştirecekleri müdahalelere meşruiyet sağlıyorsa böyle bir örgütün aldığı kararlara dayanarak meşruiyet iddiasında bulunmak dünyayı kardırmaktan öte bir anlam ifade etmez. Kaldı ki NATO ile BM'yi birbirinden çok farklı bir konumda takdim etmek de pek akla uygun gelmez. Bu iki kurum birbirini tamamlar niteliktedir. Her nekadar BM NATO'ya göre daha geniş katılımlı bu uluslararası kuruluş olmakla birlikte NATO da tamamen ABD'nin kontrolü ve güdümündedir. NATO, ABD'nin istemediği bir harekata katılamaz.
Her ne ise emperyalistler kendilerine göre bir düzen kurmuşlar, istedikleri ülkeye vurmakta istediklerini işgal etmekte dünyaya da bunu seyretmek düşmektedir. Bu düzen değişmeden ya da bunun karşısına alternatif bir oluşum gerçekleştirilmeden yer yüzünde hakkın ve hukukun hakim olmasını beklemek doğru olmaz. Çünkü, kendi hukukunu kendileri yapmış ve sadece kendi yaptıklarına meşruiyet sağlamak için oluşturulmuş bir dünya düzeninden mazlumların haklarının korunmasını beklemek mümkün olabilir mi?
Şahsen Irak ve Afganistan'ın işgali ile Libya'da başlatılan saldırıların hukuki bir dayanaktan yoksun olduğunu düşünüyorum. Olay ben güçlüyüm öyle ise istediğim gibi davranırım anlayışının hayata geçirilmesinden ibarettir. Buna ister eşkiyalık, ister kovboyluk ister korsanlık deyin fark etmez. Eşkiyaların bunlardan farkı onlar yaptıkları işe uluslararası meşruiyet kazandırma imkanından yoksundurlar. Hepsi bundan ibarettir. Bugün Libya'ya saldırıya geçen güçler Bosna'da neden yıllarca beklediler? Bir toplumun soykırıma uğramasına destek verdiler. Hem de Boşnaklara karşı soykırım uygulayan askerlerin arasında bugün Libya halkına özgürlük sağlamak iddiası ile saldırıya geçen ülkelerin askerleri vardı. Hem de bu işi para karşılığı yaptılar.
Bütün bu gelişmeler bir kez Rahmetli Erbakan Hocamızın yıllarca mücadelesini verdiği mücadelenin haklılığını anlamamıza ışık tutuyor. O 40 yıl önceden bu gerçeği görmüş, kuvveti üstün gören anlayış ile dünya üzerinde hakkın ve hukukun hakim olamayacağını sadece Türk toplumuna değil tüm dünya anlatmaya çalışmıştı. Sadece anlatmakla da kalmamış D-8'leri oluşturarak uygulamaya başlamıştı. Mevcut zalim düzenin devamından yana olan iç ve dış odaklar Erbakan Hoca'ya karşı harekete geçtiler. Bununla da kalmadılar D-8 anlaşmasına imza atan devlet ve hükmet başkanlarını Mübarek hariç bir takım yollarla işbaşından uzaklaştırıldılar. Mübarek'i de halkı uzaklaştırdı.
Gazetelere bakıyorum da ABD ve yoldaşlarının Libya'ya bomba yağdırması üzerinde pek durdukları yok. Varsa da yoksa da Kaddafi'nin yanlışları, zalimlikleri ve köşeye sıkıştırılmış olması... Elbette Kaddafi hakkında söylenenlerde gerçek payı var. Ancak, bu gerçekler Libya'ya karşı havadan ve denizden saldırıya geçilmesini haklı gösterir mi? Bunu engellemenin başka yolu yok muydu? Söz gelimi Libya hava sahasını kapatarak Kaddafi'nin uçaklarını kendi halkına karşı kullanması engellenemez miydi? Bu uygulama geçmişte Irak'ta Saddam'a karşı gerçekleştirilmişti.
Kısacası Libya'ya karşı başlatılan saldırı bir kez daha gösterdi ki yer yüzünde güçlülerin dediği oluyor. Çünkü onlar ne yaparsa yapsın işi kılıfına uyduracak mekanizmaları oluşturmuşlar. ABD ve yoldaşları ne söylerlerse söylesinler yer yüzünde zalim bir sömürü düzeni hüküm sürüyor. Hangi gerekçeyle olursa olsun mevcut yapı içinde saldırılar karşısında sessiz kalmak bile zülme ve sömürüye hizmet etmektir. Bu zincirin kırılması için mazlumların ayağa kalkması, bunun gerçekleşmesi gerekir. Zalim yöneticileri uzaklaştırmak bir adımdır ama neticede giden zalimin ve işbirlikçinin yerine bir başka benzeri geliyorsa topluluklar sadece kaldırılmış oluyor.