xxx135
Ulaşılamayan kahramanlar
Taksim'de barışı yaşarken Tunceli'den gelen hain saldırı yüreğimize ateş düşürdü. Bir bakıma Taksim'de yaşanan barışı zehir ettiler halkımıza. Birileri bu millete barış ve huzuru çok görüyor. Ne zaman güzel gelişmeler olsa bir anda terör hortluyor. PKK'nın bir terör örgütü olduğunu, kanla beslendiğini biliyoruz. Buna karşılık bu terör örgütünün yaklaşık 25 senedir kökünün kazınamamış olmasını düşününce de üzülüyoruz.
Bir terör örgütünün bunca zamandır niçin etkisiz hale getirilemediğinin cevabını verecek olan elbette bizler değiliz. Bizler sadece terör örgütünün arkasında bir takım dış ve iç destekler olduğunu görüyor ve bunu söyleyebiliyoruz. Sanırım bu iç ve dış desteklerle örgütün bağı kesilemediği sürece de kökünün kazınması zor olacak. Bu arada örgüte militan yetiştiren yapının düzeltilmesi, dağa çıkışların önünün kesilmesi gerekiyor. Devletin bir takım tedbirler aldığı, terörün kökünün kurutulması için ekonomik ve sosyal projeleri hayata geçirmeye çalıştığı da biliniyor. Ancak buna rağmen pusular, saldırı ve çatışmalar bir türlü engellenemiyor. Yapılan saldırılarda teröristlere darbe vurulabildiğine dair bir gelişme de gözlenmiyor. Her hain saldırının ardından yapılan açıklamalarda teröristlerin takibe ve çembere alındığı belirtiliyor. Her saldırıda şehit düşen yavrularımız merasimle memleketlerine gönderiliyor, binlerce insanımızın katıldığı cenaze törenleri ile defnediliyor. Buna karşılık öldürüldüğü belirtilen teröristlerle ilgili kamuoyuna bir görüntü aksetmiyor. Neden böyledir bilemiyorum.
Bu arada devlet olarak bazı aksaklıkların sorumlusu olunduğunu gösteren gelişmeler de yaşanıyor. 1 Mayıs akşamı televizyonların ana haber bültenlerinde Tunceli'nin Nazımiye İlçesi Sarıkaya Karakolu'na gece karanlığında teröristlerin saldırdığı 4 askerimizin şehit düştüğü 7'sininde yaralandığı belirtiliyordu. Hemen arkasından da karakola yardım ulaştırmak için karadan ve havadan harekete geçildiği ancak yoğun sis ve yağış sebebiyle ulaşılamadığı, ancak sabah saatlerinde sisin dağılması ile takviye birliklerinin karakola ulaştığı, saldırganların peşine düşüldüğü ifade ediliyordu. Elbette yerleşim merkezlerinin çok uzağında olması sebebiyle ulaşım zor olabilir. Yoğun sis ve yağışın ulaşımı iyice zorlaştırması da mümkündür. Bunlara bir diyeceğim yok. Ancak haberleri dinlerken ilk aklıma gelen, "Bir saldırı halinde yardım ulaştırmanın mümkün olmadığı bir yere niçin karakol yapılır? Böyle bir problemin önceden tespit edilmesi mümkün değil midir?" soruları oldu ve bu sorularıma dün bu yazıyı yazdığım ana kadar tatmin edici bir cevap bulabilmiş değildim. Hâlâ söz konusu sorular kafamın içinde dolanıp duruyor ve ciddi olarak rahatsız ediyor.
Karakola yapılan saldırının ardından karakolda görevli yavrularımızın kahramanca omuz omuza çarpıştıklarını, karakola sabah saatlerinde ulaşıldığında 4 evladımızı şehit verdiğimiz 7'sinin yaralandığı haberleri gazetelerde yer alıyordu... Kısacası takviye güçlerini gerektiği zamanda ulaştıramamışız.
Peki böyle bir yere niçin karakol yapılır? Hadi yaptık diyelim ulaşımı sağlayacak çalışmalar yapılamaz mıydı? Eğer her durumda ulaşılabilecek bir karayolu yapılamayacak kadar arazi müsait değilse böyle bir yere karakol inşa etmenin makul bir izahı olmalıdır.
Kendi ülkemiz sınırları içindeki bir karakola ulaşamıyorsak ortada bir eksiklik ya da yanlışlık olduğunu düşünmek yanlış olabilir mi?
Evlatlarımızın hepsi kahramandır ve vatan için canlarını seve seve verirler ama o kahramanların gerektiğinde yalnız bırakılmaması gerekir. Hangi sebeple olursa olsun eğer yalnız bırakılıyorlarsa niçin bırakıldığını sormak sanıyorum sadece bu yavrularımızın anne ve babalarının değil tüm toplumun hakkıdır. Söz gelimi ilgililer saldırıya uğrayan karakolun 5-10 kilometre yakınına yeni bir karakol kurmayı, burada takviye olarak güç bulundurmayı önceden düşünemezler mi? Yerleşim biriminden 35 kilometre uzağa, gerektiğinde havadan ve karadan ulaşma imkanı olmayan bir noktaya karakol kurmanın doğruluğu ve yanlışlığının bundan sonra olsun değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.