Uğur Mumcu yaşasaydı...

TBMM'nin CHP'li Başkanvekili Güldal Mumcu, “Ergenekon davasının amacının insanların pusulasını şaşırtmak, ülke çıkarlarını, laik demokratik değerleri savunanların üzerine korku salmak” olduğuna inanıyor.

Mumcu “Ergenekon davasıyla aydınlar sindirilmek isteniyor” diyor ve ekliyor:

“-Güç odaklarına, yolsuzluklara, uygulamadaki usulsüzlüklere karşı duran bir gazetecilik anlayışı sergilemiş olan Uğur yaşasaydı, sıra ona da gelirdi!”

*

Güldal Hanım, Cumhuriyet'teki röportajda, Uğur Mumcu suikastının tüm bağlantılarıyla aydınlatılabileceğine inancını koruduğunu da söylüyor...

“İflah olmaz bir iyimserim” diyerek bu yöndeki ümidini ortaya koyuyor.

*

Güldal Mumcu'nun yaman çelişkisini görüyor olmalısınız.

Suikastın perde arkasında Ergenekon örgütünün olma ihtimalini kategorik olarak reddediyor, Güldal Hanım!

Hadiseye “Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon kapsamında sıra ona da gelirdi” diyerek yaklaşması, derin hakikatlerle yüzleşebilmeye ne denli uzakta durduğunun göstergesidir.

Uğur Mumcu suikastının perde arkasının tümüyle deşifre edilmesini yıllardır sabırla bekliyoruz.

Gayet tabii, bu konuda en hassas kişi Güldal Mumcu'dur.

Buna mukabil, Güldal Mumcu Ergenekon olasılığından hiç kuşkulanmıyor!

Uğur Mumcu Suikastı'nın Ergenekon kapsamında bir provokasyon olduğuna dair çok ciddi belirtiler ortaya çıkmasına rağmen Güldal Mumcu bunlarla hiç ilgilenmiyor.

CHP'li bir milletvekili “Ergenekon fasa fiso” demek zorunda!

Ya da...

“Ergenekon davasının siyasi amaçlar doğrultusunda aydınları, laik kesimi sindirme politikası anlamına geldiği”ne kendisini inandırmak zorunda!

-Aksi halde solcu veya laik olamaz!

Peki, sarsıcı gerçeklerle yüzleşemeyenlere, yüzleşmeye cesaret edemeyenlere, yüzleşmekten ısrarla kaçanlara “aydın” denilebilir mi?

*

Rahmetli Uğur Mumcu çok iyi bir gazeteciydi.

Yaşasaydı, Ergenekon'la ilgili -kaçışı olmayan- bilgi ve belgelere kayıtsız kalamazdı.

Onun gibi 'derin kazmaya çalışan' bir gazeteci, şu ciddi bilgilere gözlerini kapayabilir mi?

-Ergenekon iddianamesindeki bir belgede “Uğur Mumcu Kuzey Irak'a yollanan seri numaraları silinmiş 100 bin silahın izini sürerken suikasta uğradı” deniliyor.

-Aynı belgede dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in Kuzey Irak'a gönderilen silahlar konusunun takipçisi olduğuna dair bilgilere de yer veriliyor ve “Bitlis Paşa'nın Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden yirmi beş gün sonra şehit düştüğüne” dikkat çekiliyor.

-Ergenekon'un Güneydoğu'daki bir numaralı tanığı, PKK ve JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın “Uğur Mumcu'nun aracına bombayı JİTEM'ciler koydu. C-4 patlayıcıyı da ABD'li eski asker temin etti” şeklindeki sözleri ise geçen yıl basında (25 Ağustos 2008) yer almıştı.

-Ergenekon tutuklusu Ümit Oğuztan'ın 2001'de polisteki sorgusunda “Ergenekon örgütünün Kuzey Irak yönetimine ve PKK'ya silah sevk ettiği, Mumcu'nun bundan haberdar olduğu ve bu yüzden öldürüldüğü” iddiaları yer alıyordu.

*

1993, “alacakaranlık kuşağı” hadiselerinin zirveye çıktığı yıldır.

Uğur Mumcu Suikastı'ndan, Eşref Bitlis'in “kaza” sonucu hayatını kaybetmesine; Özal'ın hayli kuşkulu ölümünden, 33 erin Bingöl-Elazığ karayolunda şehit edilmesine; Sivas ve Başbağlar Katliamları'ndan Cem Ersever'in faili meçhule kurban gitmesine değin bir dizi derin olayın arka planı deşifre edilmeyi bekliyor.

“Ergenekon diye bir örgüt yoktur” veya “Ergenekon davası insanların pusulasını şaşırtmak için vardır” şeklindeki hayli sorunlu yaklaşımlar, sadece 1993'teki değil yakın geçmişteki tüm “alacakaranlık kuşağı” hadiselerinin üzerinin örtülmesine 'ister istemez' yardımcı olmak anlamına gelir.

*

CHP İzmir milletvekili Güldal Mumcu...

Uğur Mumcu Suikastı'nın perde arkasının bugüne kadar tam sekiz kez “aydınlatılmak” suretiyle “karartıldığını” gayet iyi biliyor.

Cinayetin gerçekten aydınlatılabileceğine dair umudunu koruduğuna göre, Ergenekon örgütü gerçeğini yok saymaktan vazgeçmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar