Ufuk ÇOKSÜRER
“ÜÇ ÇOCUK YAPIN” SÖZÜNÜN ARKASINDAKİ HAKİKÂTLER?
Ne demişti Vehbi Koç 1970’lerin başında?
"Türkiye’nin gelişmesini geciktiren ve ekonomik büyümesini engelleyen en önemli sorunlardan biri hızlı nüfus artışıdır. Hızla artan nüfus karşısında konut, okul, hastane ihtiyacı yetmiyor."(1)
Oğlu Rahmi Koç da ondan pek farklı düşünmüyor. Rahmi Koç, 2015 yılında verdiği bir mülakatta şunları söylüyor:
“Türkiye’nin nüfusu 80 milyona doğru gidiyor... Bu nüfus da bize ayak bağı oluyor!.. Halbuki 50-60 milyonda kalsaydık, bu ülke çok daha zengin olurdu!”(2)
Şaşırmamak elde değil gerçekten! Türkiye’nin en zengin ailelerinden olan Koç Ailesi’nin Türkiye’nin nüfusu ile ne alıp veremediği olabilir ki!.. Reel sektörün her dalında şirketleri bulunan bir ailenin ekonomi, para, döviz kuru gibi konularla ilgili fikir beyân etmesi ve muhtelif sıkıntıların bertaraf edilmesine dair çözüm önerileri sunması gerekirken niçin Türkiye’nin nüfusunu bu kadar çok dert ediyor?
Öte yandan, nüfus artışı demek Koç Ailesi için insanların daha çok Tofaş, daha çok Arçelik alması anlamına geliyor; büyük şirketlerine ucuz işgücü istihdam etmesi de cabası. Bu itibarla bu mezkûr ailenin Türkiye’nin nüfus artışına sevinmesi gerekirken şikâyet etmesi şayan-ı hayret bir durum doğrusu!
Yazımızın başında Vehbi Koç’un kendi ismini taşıdığı web sitesinden alıntıladığımız sözle Türkiye’nin nüfus artışından duyduğu rahatsızlığı belirttik. Vehbi Koç, sadece sitem etmekle iktifa etmiyor. Bu sözü söyledikten kısa bir süre sonra kolları sıvayıp durumdan vazife çıkartarak 1985 yılında “Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması” adında bir vakıf kuruyor. Bu vakıf marifetiyle Türkiye’nin nüfus artış hızını düşürmek için milyonlarca dolar para harcayarak kampanyalar tertip etmeye başlıyor. Çok geçmeden Vehbi Koç bu hırsının mükafatını meftunu olduğu Batılılardan da görüyor. 1995’de Koç’a, "Birleşmiş Milletler Nüfus Faaliyetleri Fonu" tarafından nüfus artışını önleme konusundaki yoğun çalışmalarından ötürü “Dünya Nüfus Planlaması” ödülü veriliyor. Koç’un yanısıra Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek de ülkesindeki nüfus kontrolü çalışmalarından ötürü ödül verilmeye lâyık görülüyor. Şunu da belirtmem gerekir ki, buradaki “nüfus artışını önleme konusundaki çalışmaları” ibaresi bana ait değildir. Bu söz Vehbi Koç’un kendi ismini taşıyan web sitesinde de yer alan Hürriyet gazetesinin 1995’teki haberinde yer alan bir ibaredir. (3) Yani beyimiz Türkiye’nin nüfusunu düşürdüğü için BM tarafından ödüle lâyık görülüyor.
Ödül verilen iki kişinin Müslüman iki ülkeden seçilmiş olması bizlere çok şey anlatıyor aslında. Tarihî ve medeniyet terakümüyle Müslüman ülkeler arasında temayüz etmiş iki büyük devlet olan Türkiye ve Mısır’ın bu minval üzere nüfusunun artmasına mâni olunmak istenmişti. İşin diğer bir ilginç tarafı ise ödülleri veren teşkilâtın başındaki isim olan Butros Gali’ydi. Gali, Mısırlı Kıpti bir Hıristiyandı. BM Genel Sekreteri olduğu yıllarda (1992-1996) tarafgir tutumuyla hâlâ eleştirilen bir isimdir. Bu kişi, alicengiz oyunlarla ve Amerika’dan aldığı direktiflerle Bosna Savaşı’nı tam üç yıl geciktirerek Sırplara zaman kazandırmıştı. Bununla da iktifa etmeyen BM, Bosna Hersek üzerine silâh ambargosu uygulayarak zaten hiçbir silâh ve sâir savaş teçhizatına sahip olmayan Boşnakların ellerini kollarını hepten bağladı. Geriye bir tek bir şey kalıyordu. Sırpları Boşnakların üzerine salmak. Sırp milliyetçi Çetnikler en iyi bildikleri işi yaparak 200 bin mazlum Boşnak’ı öldürdüler. Kısacası, Koç ve Mübarek kendi ülkelerinde Müslümanların artmaması için nüfus kontrol altında tutuyorken, Butros Gali de Sırplar üzerinden Bosna Hersek’teki Müslümanlar üzerinde kanlı bir nüfus kontrolü yaptırmıştı.
Türkiye’deki nüfus artış hızının düşürülmesi için hangi metotlar kullanılmıştı? Bu amaçta prezervatif ve doğum kontrol haplarının kullanılmaya teşvik edilmesi, aşı (Domuz aşısı son derece şaibeli bir aşıdır), GDO`lu ürünler ve hazır yiyecek içerisinde bulunan emilgatörlerle (E harfleri) kısırlığın arttırılması, gebeliği nasıl önleneceğini anlatan neşriyat ve videoların dağıtılması, 12 Eylül cunta idaresine kürtajı serbest hâle getiren “Kürtaj Yasası”nın çıkarttırılması (1983), kürtaj teşviki, sempozyumlar, reklamlar, kampanyalar vs. gibi metotlar kullanılmıştır. Kürtaj Yasası kısa sürede meyvesini vermiş ve Türkiye’de 1983-1986 yılları arasında Milliyet Gazetesinin 1986 yılındaki haberine göre, 250 bin kadın kürtaj olmuştur. Kayıt dışı olanlarda göz önünde tutulursa bu son derece yüksek bir sayıdır. (4) Türkiye’de 1970`lerde %2 olan kısırlık nispeti 2009’a gelindiğinde %25`lere çıkmıştır. (5) 2016’da ise yüz çiftten 17`si kısırlık problemi yaşıyor. (6)
Bununla beraber siyâsetçiler de Koç’un “nüfus misyonunun” dümen suyuna gitmişlerdir. Örneğin, Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı yaptığı hengâmda yaptığı açıklamalarda nüfus planlanmasının önemine her fırsatta vurgu yapmıştır. Bir keresinde katıldığı “Aile Sağlığı ve Aile Planlaması Konferansı”nda “dinimizde aile plânlaması var” diyerek Cumhurbaşkanı olduğunu unutup müftülüğe soyunmuştur! Ayrıca Demirel, sık sık aile planlaması toplantılarına iştirak etmiş ve hattâ bir keresinde kendisine prezervatif dahi hediye edilmişti. Halbuki, çocukları olmayan bir ailenin erkeğine verilse verilse prezervatif yerine “mesir macunu” ya da “viagra” minvalinden ilaçlar verilmesi gerekirdi.
1984’de Sağlık Bakanlığı yapmış olan Mehmet Aydın da tıpkı Koç gibi Türkiye’nin nüfus artışından rahatsızlık duymuş ve “Öyle pırt pırt çocuk doğurmak olmaz. Bu anaya da, topluma da zararlıdır” demişti. (7) Aydın’ın “zırt pırt” diyemediğine mi yanalım, yoksa terbiyesizlikle karışık ukalalığına mı kızalım bilemedim!
Koç gibi düşünen diğer bir siyâsetçimiz de Millî Eğitim Bakanı Avni Akyol’du. Akyol’da 90’ların başında “doğurmayın, okul yetiştiremiyoruz” diyerek bu yolun yolcusu olduğunu belli etmişti. (8)
Koç’un nüfus kontrolünde takip ettiği bir madde daha vardır ki işin en dehşetli boyutu da esasen tam da budur. Neydi peki bu metot? Sezaryen!
Türkiye’de 30-40 yıl evvel hemen hemen hiç kimse sezaryenin ne olduğunu bile bilmezken günümüzde artık Türkiye dünyanın en çok sezaryenle doğum yapılan ülkesi haline geldi. OECD'nin rakamlarına göre, Türkiye sezaryen oranlarında dünya sıralamasında birinci durumda. Her doğan iki çocuktan birisi sezaryenle doğuyor. Sezaryen sıklığında ikinci sırayı İtalya, üçüncülüğü İspanya alırken, bu ülkeleri İngiltere ve Fransa takip ediyor. Sezaryen sıklığında dünyada en az uygulamada İsrail başı çekerken, onu Finlandiya, İsviçre, İsveç, Norveç izliyor. (9) Örneğin İsveç’teki nispet %15 civarlarında. Diğer taraftan Dünya’da en az kanser görülen ülkelerden birisi olan İsrail’de sezaryenle doğum oranının da çok düşük olması düşündürücüdür!
Sezaryenle doğum yapmak acısız ve zahmetsiz bir doğum şekli olduğu için tercih edilmekte fakat uzmanlara göre bir annenin üç bazı durumlara göre ise ikiden fazla sezaryenle doğum yapması son derece sakıncalı. (10) Yani bir kadın sezaryenle doğum yaptığı zaman kadının doğurganlığına büyük bir darbe vurulmuş olunuyor. Burada, sezaryenle doğum toplumda yaygınlaşmalı ki anneler üçten fazla çocuk yapmayı istememeleri temin gayesi güdülmektedir. Aslında sezaryen sadece annenin kararına kalmış bir şey de değildir. Doğum esnasında ebe ya da doktor “çocuk ters döndü, mecbur sezaryenle alacağız” dediği zaman son dakika işler değişebiliyor. Bu durum kötü maksatlı (rüşvet) doktorların ellerinde nüfusumuza kastetmek isteyenler elinde bir silâh hâline gelebilir.
İyi hatırlıyorum bir dönem sezaryenle doğum yapılması için Türk doktorlarına el altından çekler gönderildiği yönünde tevatürler çıkmıştı. Hattâ hâlâ bunu direkt olarak Koç’la irtibatlandıranlar bile olmuştu. Bu iş bilhassa özel üniversiteler marifetiyle yürütülmekte. Nitekim bu hakikat istatistiklere de yansımış durumda. 2016 verileriyle Türkiye’de sezaryenle en fazla özel hastanelerde (%70), sonrasında üniversite hastanelerinde (%69) ve en son devlet hastanelerinde (%38) yapılmaktadır. (11) Allah’tan son on yıldır basiretli siyâsetçilerimiz yönetimi devraldı da bu durumun farkına vardılar. Bilhassa Recep Akdağ sezaryenle doğuma karşı savaş açtı; sezaryende haddi aşan hastanelere karşı cezai müeyyide uygulamasına geçildi. R. Tayyip Erdoğan da Türkiye’nin artık durma noktasına gelen doğum artış oranını artırmak için her fırsatta “en az üç çocuk” diyerek bu noktaya değinmektedir. Buna göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızı 1990’ların başlarında 3’e yakınken 2003 yılında 2,23 iken 2007’de 2,15, 2008’de 2,14 2009’da 2,06, 2011’de 2,09 olarak gerçekleşti. (12)
Çünkü uzmanlarında belirtiği üzere bir ülkede doğurganlık hızının yüzde 2,1’in altına düşmesi, nüfusun kendini "yenileyememesi" anlamına geliyor. Üç çocuk söylemi tatbikatta başarılı olursa bu sayede Türkiye Koç’un hiç de istemediği genç ve dinamik bir ülke olmaya devam edecek…
İşin bir de Rockefeller ciheti var tabiî ki! Bence işin bu ciheti, en az diğer söylediğim şeyler kadar ehemmiyeti haidir!
Rockefeller de kim?
Rockefeller, Rotchild Ailesi’yle beraber İlluminati örgütünün en güçlü ailesi…
İyi ama bunun Koç ile ne ilgisi var?
Koç Ailesi, Rockefeller'in diğer bir deyişle İlluminati'nin Türkiye'den sorumlu ailesidir. Daha evvelki yazılarımda da söylediği gibi İlluminati’nin en mühim konseyi “Council on Foreign Relations(CFR) Dış İlişkiler Konseyi”dir. CFR'de çok mühim iktisadî ve siyâsî kararlar alınır ve bu kararlar beyin takımından tatbikçi taifesine müteselsilen aktarılıp uygulanır.
Rahmi Koç, Rockefeller'in en etkili konseyi olan Dış İlişkiler Konsey'inin şeref başkanıdır.
Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç'un CFR Turkey'in açılışında yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
''Yaklaşık on iki senedir Council on Foreign Relations(CFR) Uluslararası Danışma Kurulu'nda yer almaktayım. Biz de Türkiye'de kısa, orta, uzun vadede faydalı olacağına inandığımız bu kuruluşu, bazı yakın arkadaşlar ile görüşüp hayata geçirmeye karar verdik. Yaşamın her kademesinden, çeşitli alanlardan seçtiğimiz arkadaşlarla Global İlişkiler Forumu'nu kurduk. Böyle bir kurumun yurtiçi ve yurtdışında saygınlık kazanması için planlı, programlı ve sabırlı bir şekilde hareket etmekteyiz.'' (13)
Council on Foreign Relations, CFR – Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye ayağı olan CFR Turkey’in 285 isimden oluşan listesinde ise oldukça şaşırtıcı isimler bulunuyor. Doğan Holding adına Hanzade Doğan Boyner, Eczacıbaşı Holding adına Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Coca Cola Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Muhtar Kent, Profilo’dan Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kamhi, UEFA Başkan Yardımcısı Şenes Erzik, Alarko Şirketler Topluluğu’ndan Leyla Alaton, Odaları ve Borsalar Birliği’nden Rifat Hisarcıklıoğlu, Tekfen Holding’den Yönetim Kurulu Başkanı Feyyaz Berker, Yılmaz Büyükerşen, Tarhan Erdem, Ayşe Kulin, İlber Ortaylı, Altan Öymen ve Gazeteci Yazar Sami Kohen de CFR’nin listesinde arzı endam eyliyorlar. (14)
Son olarak şunu da belirtelim ki: İlluminati ve devamındaki CFR dünya nüfusunu kontrol altında tutmak için çok hâhişkar bir şekilde çalışmış ve bu gayretinin meyvelerini de Afrika’da toplamaya başlamıştır. Türkiye’de ve sâir İslâm beldelerinde de bu maksatlarına nâil olmak üzereler. Erdoğan’ın “üç çocuk yapın” söylemi ile bir kez daha düzen bozan “Tatar Ramazan” görünümündedir. Yukarıda izhar etmeye çalıştığımız bilgiler muvacehesinde CFR’nin Türkiye mümessili olan Koç Ailesi’nin attığı her adımın mercek altında alınması zaruret kesbetmiştir; her ne kadar geç kalınmış olunsa bile…
Peki herkes en az üç çocuk mu yapmalı?
Eğer çocuklarımıza uyumadan evvel ninniler söyleyecek, biraz büyüyünce onlara kitaplar okuyacak ve ertesi gün dışarda onlarla oyunlar oynayacaksak değil üç tane 5-6 tane yapmalıyız! Yok yapmayacak ve “saldım çayıra mevlâm kayıra” felsefesini takip edeceksek mümkünse en azıyla iktifa etmeliyiz.
Kınalızâde Ali Efendi’nin şu sözü iktibasa şâyandır: “İnsan mümkünse kendisinden daha iyi varlıklar dünyaya getirmek için evlenmelidir!’
KAYNAKLAR
- Vehbi Koç’un bu sözü, Koç ailesinin kurduğu ve Vehbi Koç’un adını taşıyan web sitesinden alınmıştır: http://www.vehbikoc.com.tr/tr-tr/dunyayla-yasamak/dunyayla7.htm
- Yeni Akit Gazetesi 23 Haziran 2015, http://www.yeniakit.com.tr/haber/rahmi-koc-80-milyon-bize-ayak-bagi-oluyor-75903.html
- Hürriyet 15.6.94, ayrıca bkz. http://www.vehbikoc.com.tr/tr-tr/dunyayla-yasamak/dunyayla7.htm
- Milliyet 10.11.1986
- Kemâl Özer, Gıda Hareketi, http://www.gidahareketi.org/Turkler,-22_-Yuzyili-Goremeyebilir-154-yazisi.aspx
- Ntv.com, 7 Kasım 2016 Pazartesi, http://www.ntv.com.tr/saglik/erkeklerde-kisirlik-orani-artiyor,y4vHKksnZUyK6x480AiY9w
- Milliyet 21.08.1984
- Milliyet 13 Ekim 1990
- http://www.ntv.com.tr/saglik/erkeklerde-kisirlik-orani-artiyor,y4vHKksnZUyK6x480AiY9w
(10) http://jinekoloji.com/sezaryen-dogum-kac-kez-yapilabilir
(11) Yeni Akit Gazetesi 04 Mart 2017, http://www.yeniakit.com.tr/haber/sezaryenle-dogumda-dunya-birincisiyiz-286113.html
(12) http://www.milliyet.com.tr/sezaryen-oranlarinda-dunyada-ilk-ucteyiz-pembenar-detay-aile-1547062/
(13) http://www.gazete2023.com/siyaset/siyonist-cfrnin-turkiye-ayagina-akpden-onay-h8656.html
(14) http://www.gazete2023.com/siyaset/siyonist-cfrnin-turkiye-ayagina-akpden-onay-h8656.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.