Hasan Yavuz Bakır

Hasan Yavuz Bakır

TUTKUYLA SEVEBİLMEK VE ÇANAKKALE RUHUNU ANLAYABİLMEK

Henüz 5 yaşında olduğunu tahmin ettiğim çocuğun 10 kıtasını ezbere okuduğu İstiklal Marşının ardından sarf ettiği bir cümleyi tekrar tekrar geri sarıp dinlerken duygulu anlar yaşadığımı itiraf etmeliyim. Haber merkezindeki bilgisayarda kayıtlı duran Milli Marşımız ve sonrasında ki sözü milyonlarca insanın dinlemesini isterdim. İstiklal Marşımızı büyük bir duyguyla okuyan Mert"in son cümlesi boğazımızı düğümleyecek cinsten.

"Bedenim Afyon"lu ama ruhum Çanakkaleli"

Henüz 5 yaşındaki çocuğun İstiklal Marşını bitirdikten sonra özellikle ifade ettiği Çanakkale ruhu, ülkemizin Dünya"nın süper gücü olmasını sağlayacak en büyük varlığı olduğunu maalesef fark edemiyoruz. 

Elbette minik Mert"in anne babası çok önemli bir şey yapmış ve çocuklarını milli ruhla büyütmeyi ilke edinmiş.

Mustafa Kemal Atatürk, Fatih Sultan Mehmet, Ertuğrul Gazi, Mevlana, Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman ve yüzlerce gerçek kahramanımız varken neden çocuklarımıza; noelbaba, örümcek adam, rambo, batman gibi sanal kahramancıkları öğretmeye çalışırız. Neden Atatürk"ün imzası ile basılmış kıyafetler değil de örümcek adam logolu gömlekler alırız çocuklarımıza.

Tarihiyle kavgalı bir toplumun geleceğinden umutlu olmak elbette mümkün değil. Türkiye"de yaşayan milyonlarca insanın tarihiyle kavgalı olmasını sağlamak için yıllardır sürdürülen bir çok proje amacına ulaşırken toplum önderleri bu olumsuz tabloyu görmemezlikten gelerek ülkemizin enerjisini boşa harcamasına sebep oldular.

Ama gelişen teknoloji ve eğitimin gerçek değerini bulmaya başlaması beraberinde bir uyanışı getirdi.

Şüphesiz uyanışın gerçekleşmesi çok önemli fakat esas görev bundan sonra başlıyor. Maalesef 2-3 kuşak milli Ruhtan bihaber yaşadı yada yanlış bilgilerle çıkmaz sokaklarda çıkış aradı.

Kaybolan yılların telafisini sağlamak samimiyet ve gönüllülüğe bağlı. Ülkemin vatansever ilim ve bilim adamları bizlere zorla unutturulan kahramanlarımızı hatırlatma konusunda gönüllü olarak görev üstlenmeli.

Sahi hiç düşündünüz mü çocuklarımızın izlediği çizgi filmler neden yabancı kahramanlarla donatılmış? ( Türkiye çizgi film yapamıyor diyenlere gülmek gerek ) Çocuklarımızın ilgiyle izlediği filmlerde neden roma kültürü ve Hıristiyanlık propagandası yapılır? Çünkü; güzel ülkemin güzel insanlarının bir kısmı tarihinden utanır hale getirildiği için kimse empoze edilen el kültürünün yaratacağı olumsuzlukların farkına varamadı bile.  

Zira vitrin süslenmiş dikkat farklı yerlere çekilmiştir.  

Güzel ülkemin kaos içinde olmasından faydalanan içimizdeki hainler, uyutulan nesiller yaratılmasına hizmetçilik yapmaya devam etmekten mutluluk duydu, üstelik bu hainlik nöbet değişimiyle sürüyor.

Ne kadar acıdır bir insanın ülkesini, kişisel menfaatlerine feda edebilecek kadar benliğini kaybetmesi.

61. Cannes Film Festivali"nde en iyi yönetmen ödülünü kazanan Nuri Bilge CEYLAN"ın  teşekkür konuşmasında kurduğu cümle her Türk vatandaşının sahip olması gereken mantığa ışık tutar nitelikteydi.

"Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum"

Nuri Bilge CEYLAN"ı tebrik ediyor ve unutulmaya yüz tutan bir gerçeğe bir cümleyle ışık tutmayı başardığı için şükranlarımı sunuyorum ve herkesinde aynı şeyi yapmasını umut ediyorum.

Üzerinde aylarca konuşulacak ve yazılacak güzellikte bir cümle.

Tutkuyla severken, yalnız ve güzel olduğundan emin olmak. Hangi sorun çıkarsa çıksın karşına işte çözüm. Uygula ve başar.

Türkiye kendi gücünün farkında değil.

Türkiye"nin gerçek gücünü bilen onlarca ülke bu gücü zayıflatabilmek için çabalarken canlarını vatanları uğruna feda eden milyonlarca kahramanın torunları düşmanla birlik yapmışçasına birbirinden garip davranışlar sergiliyor ve sahip olunan gücü baltalamayı sürdürüyor.

Çeyrek asır sağ-sol tartışmasıyla avutulan güzel ülkem 20 yıldır türbanla geçiştiriliyor.

Ve taraflar karşı fikirlere acımasızca saldırıyor.

Bilgiyle değil yasadışı güçle hakimiyet kurulmaya çalışılıyor.

Kanunlar yok sayıldığı gibi bazen de duruma göre kanun yaratılıyor.

Ülkemizin sorunlarından kurtulması için samimiyetin önemine değinmeyi her yazımda sürdüreceğim.

Bilinçli olarak yaratılan kaos ortamından kurtulup kalkınan bir Türkiye için samimiyet gerek.

Siyasi amaçla türbanı kullananlar da, din düşmanlığı için inanca saldıranlarda bu güzel ülkeye ihanet etmektedir.

Haksız kazanç elde ettiği yetmezmiş gibi vergi kaçırmak için vatanını satmaya kalkan zavallılar kadar görevini üç kuruşa satanlar da bu güzel ülkeye ihanet etmektedir.

Uç kuruşluk menfaatinin zarar görmesi durumunda avazı çıktığı kadar bağıran insanların ülkemizin büyük zarar gördüğü konularda sessiz kalması da bu güzel ülkeye ihanettir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi samimiyetten başka bir şey değildir ihtiyacımız olan.

Elbette dini inançları siyasete alet edenlere karşı çıkmalıyız eşsiz dinimiz için. Ama resmi bayramda protokol tribününde oturan 60 yaşında ki şehit annesini de başı kapalı olduğu için kovmamalıyız.

Ve sayılarının azlığına çokluğuna bakmaksızın inançlarından ötürü başını örten insanların bir kenara itilmişlik duygularını ortadan kaldıracak cümleler kurmalıyız.

Minik Mert"in dediği gibi;

Bedenimizin Afyonlu olmasına değil ruhumuzun Çanakkaleli olmasına özen göstermeliyiz.

Ve Nuri Bilge Ceylan"ın dediği gibi;

Tutkuyla sevebilmek ülkemizi… Severken de güzelliğini bilmek ve ilgimize ihtiyacı olduğunu hiç unutmamak. …

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum