xxx654
Türkiye tekrar Avrupa Birliği yoluna giriyor
ABD Başkanı Obama'nın, Türkiye ziyareti sırasında DTP Başkanı Ahmet Türk ile de görüşeceği ortaya çıktığında, başta Kürt ve azınlık sorunlarına duyarlı bir solcu arkadaşıma geçen gün şöyle dedim: '
Hiç bu kadar Amerikancı oldun mu?'
Durdu. Bir an düşündü. Sonra kahkahalarla gülmeye başladı: "Hayır, olmadım" dedi.
Başkan Obama'nın Meclis'te yaptığı konuşmada çok sayıda önemli nokta var.
Bunlardan birine özellikle değinmek istiyorum:
Avrupa Birliği temsilcilerinin ve AB yanlısı Türk entelektüellerin altını çizdiği noktaların neredeyse tamamı Obama'nın konuşmasında yer aldı:
Demokratikleşme, geçmişle hesaplaşma (özellikle 1915'in ciddiyetle ele alınması), azınlık hakları, Ruhban Okulu konusu, başta işkence olmak üzere insan haklarına önem verme, Irak Kürdistanı ile iyi ilişkiler, vs.
Yani ABD Başkanı Obama, Avrupa Birliği ilkeleri yönünde ilerlemesi için Türkiye'yi de adeta arkadan itiyor!
Bu konularda Obama'yı dinlerken, AB tarafından hazırlanan ' İlerleme Raporu'nu okuyormuş gibi hissettim.
O raporu hazırlayanlar, önce Türkiye'nin olumlu yanlarının altını çizer, ardından da "şunları, bunları yapmalısınız" diye devam eder.
Önümüzdeki yıllarda işte bu yolda ilerleyeceğiz.
2. Cumhuriyetçi bir ABD Başkanı!
Genelkurmay'ın tavrını biliyorsunuz:
DTP, 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından siyasette temsil edildiğinden beri komutanlar Meclis'e adım atmıyor.
' İlkesel' açıdan gelmelerine gerek yok aslında: Demokrasisi olgunlaşmış bir ülkede, askeriyeyi savunma bakanı temsil eder.
Ama kendimizi kandırmayalım. Olaya ' gerçekçi' açıdan bakalım. Bu açıdan askeriyenin durumu ikircikli:
DTP'li milletvekilleri hâlâ Meclis'te mi? Evet!
Peki, Başkan Obama, DTP Başkanı ile görüştü mü? Evet!
Yani Meclis'te değişen bir durum olmadığı gibi, DTP'nin meşruiyet alanı daha da genişlemiş durumda.
Ancak komutanlar, sanki bu konuda büyük bir değişiklik olmuşçasına, Meclis locasından Obama'yı dinledi.
Kuşkusuz, iyi yaptılar.
Ancak madem böyle olumlu bir yaklaşım mümkündü; bir buçuk yıldan fazla süren o katı tavır niyeydi?
Bundan sonra ne olacak?
"Obama gittiğine göre, protestoya devam" demek garip kaçmaz mı?
Yok eğer, protesto sona erdiyse... Böyle mi olmalıydı; küskünlüğün sona ermesi için bir 'yabancının' devreye girmesi şart mıydı?
İşte gördük: Demokrasiye canı gönülden inanmadığınız zaman kimi tavırlar gelip geçici oluyor.
Not: Bu vesileyle, bir noktayı daha hatırlatalım. Hani Ağustos 2008 sonundaki komutan devir teslim törenlerinde ' postmodern tabaka' diye bir kesimden söz ediliyordu.
Başkan Obama'nın sözleri, bizim komutanların tehlikeli gördüğü postmodern tabakanın söylemiyle tıpatıp aynı değil mi?
Dün Meclis'te hazır bulunanlar, postmodern tabakanın fikir ve hayallerinden oluşan bir söylevi dinledi.
Şu dünyanın işine bak: Biraz abartarak da olsa, "Obama, İkinci Cumhuriyetçi çıktı" diyebiliriz.
Hiç bu kadar Amerikancı oldun mu?'
Durdu. Bir an düşündü. Sonra kahkahalarla gülmeye başladı: "Hayır, olmadım" dedi.
Başkan Obama'nın Meclis'te yaptığı konuşmada çok sayıda önemli nokta var.
Bunlardan birine özellikle değinmek istiyorum:
Avrupa Birliği temsilcilerinin ve AB yanlısı Türk entelektüellerin altını çizdiği noktaların neredeyse tamamı Obama'nın konuşmasında yer aldı:
Demokratikleşme, geçmişle hesaplaşma (özellikle 1915'in ciddiyetle ele alınması), azınlık hakları, Ruhban Okulu konusu, başta işkence olmak üzere insan haklarına önem verme, Irak Kürdistanı ile iyi ilişkiler, vs.
Yani ABD Başkanı Obama, Avrupa Birliği ilkeleri yönünde ilerlemesi için Türkiye'yi de adeta arkadan itiyor!
Bu konularda Obama'yı dinlerken, AB tarafından hazırlanan ' İlerleme Raporu'nu okuyormuş gibi hissettim.
O raporu hazırlayanlar, önce Türkiye'nin olumlu yanlarının altını çizer, ardından da "şunları, bunları yapmalısınız" diye devam eder.
Önümüzdeki yıllarda işte bu yolda ilerleyeceğiz.
2. Cumhuriyetçi bir ABD Başkanı!
Genelkurmay'ın tavrını biliyorsunuz:
DTP, 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından siyasette temsil edildiğinden beri komutanlar Meclis'e adım atmıyor.
' İlkesel' açıdan gelmelerine gerek yok aslında: Demokrasisi olgunlaşmış bir ülkede, askeriyeyi savunma bakanı temsil eder.
Ama kendimizi kandırmayalım. Olaya ' gerçekçi' açıdan bakalım. Bu açıdan askeriyenin durumu ikircikli:
DTP'li milletvekilleri hâlâ Meclis'te mi? Evet!
Peki, Başkan Obama, DTP Başkanı ile görüştü mü? Evet!
Yani Meclis'te değişen bir durum olmadığı gibi, DTP'nin meşruiyet alanı daha da genişlemiş durumda.
Ancak komutanlar, sanki bu konuda büyük bir değişiklik olmuşçasına, Meclis locasından Obama'yı dinledi.
Kuşkusuz, iyi yaptılar.
Ancak madem böyle olumlu bir yaklaşım mümkündü; bir buçuk yıldan fazla süren o katı tavır niyeydi?
Bundan sonra ne olacak?
"Obama gittiğine göre, protestoya devam" demek garip kaçmaz mı?
Yok eğer, protesto sona erdiyse... Böyle mi olmalıydı; küskünlüğün sona ermesi için bir 'yabancının' devreye girmesi şart mıydı?
İşte gördük: Demokrasiye canı gönülden inanmadığınız zaman kimi tavırlar gelip geçici oluyor.
Not: Bu vesileyle, bir noktayı daha hatırlatalım. Hani Ağustos 2008 sonundaki komutan devir teslim törenlerinde ' postmodern tabaka' diye bir kesimden söz ediliyordu.
Başkan Obama'nın sözleri, bizim komutanların tehlikeli gördüğü postmodern tabakanın söylemiyle tıpatıp aynı değil mi?
Dün Meclis'te hazır bulunanlar, postmodern tabakanın fikir ve hayallerinden oluşan bir söylevi dinledi.
Şu dünyanın işine bak: Biraz abartarak da olsa, "Obama, İkinci Cumhuriyetçi çıktı" diyebiliriz.