Demliyazılar
Topal Osman, Ali Şükrü Bey ve Tek Adam -X-
Topal Osman’ı Öldürme Planı
Daha sonraki notlarında Dr. Rıza Nur, Mustafa Kemal’in planını anlatmakta. Kendisi ile birlikte Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Tayyareci Fuad, Dahiliye Vekili Recep’in olduğu köşkte Mustafa Kemal planı şöyle anlatmakta;
“- Planı çizdim. İsmail Hakkı’ya (Muhafız Bölüğü Kuvvet Kumandanı, binbaşı) verdim. Sabaha kadar mevkileri tuttu. Ben de daha evvel yanımdaki muhafızlardan Osman’ın adamlarını iki kısım ettim. Ankara üzerinde eşkıya hücumu var diye birini Çankırı yoluna, diğerini Çubuk istikametine sür’atle sevkettim. Ben de Ankara’ya geldim. Osman, İsmail Hakkı’nın teslim teklifini silahla mukabele etmiş. Müsademe (çarpışma) olmuş, vurulmuş. “ Bu Mustafa Kemal’in rivayeti.
Aslında müsademe (çarpışma) olmamış ama müsademe süsü verilmiş. Osman ilk hamlede teslim olmuş. İsmail Hakkı, Ali Şükrü vak’asında Osman’a yardım eden sekiz adamıyla Osman’ı almış götürmüş, dokuzunu da tabanca ile öldürmüş.
Hatta daha sonra Mustafa Kemal, Ağa’nın ölüsünü Müddeiumumiye (davacı kişilere) teslim ederken de kendine bir şeref çıkarmış ve;
“- Siz bunu yapamazdınız. İşte ben size yapıverdim. Caniyi böyle yakalarlar..!” demiş.
…..
Dr. Rıza Nur, Topal Osman Ağakatledikten sonra kitabında şunları aktarır;
“Zavallı Ağa şu vatana üç, dört yıldır bence büyük hizmetler etmiş, kellesi koltuğunda çalışmıştır. Çok ve müthiş hunhar idi. Ama kestiği adamlar da yani Rumlar da Samsun havalisinde Türkleri müthiş katliam etmişlerdi. Hem de Türk, vatanperver, fakat bir haris Şeririn (gözü doymaz şerli insanın) bu tarzda iğfalâtına (aldatmasına) kapılarak Ali Şükrü’yü boğdu. Bu suretle kendi kellesini de verdi. Su testisi akıbet suyolunda kırılır. Ama zavallı, ümmi ve cahildi, fakat aklıselimi galip bir adamdı, derdi ki;
“- Ben çok iş ettim. Ben kurtulur muyum sanırsınız? Vatana hizmet ettim ama, bir gün beni harcarlar.”
Ama kerameti vardı. Dediği oldu. Cehline kurban gitti. Burada ahlakî mühim bir ders de var. Şu adamı vatana pek çok hizmet etmişti. Pontus isyanını, Koçgiri isyanını, o bastırmış. Giresun Dağları’ndan topladığı eşkıyalardan birkaç alay teşkil edip, Yunanlılara karşı olan harplere iştirak etmişti. Mustafa Kemal’le şahsi hizmeti de gayet büyüktü. O’nun hayatını yıllardan beri Osman’ın adamları muhafaza ediyordu. Mustafa Kemal’in Ağa’ya minnettar olması lazımdı. Sonra zavallıya hem cinayet yaptırdı hem de kendi cinayetini örtmek için Osman’ı kendi eli ile öldürttü. Hem de yanına sekiz kurban daha arkadaş etti.
Hâlâ Osman’a acırım. Bir gün Maliye Vekili Ferid’in odasında ve beş-altı vekilin yanında;
“- Ben cahilim, fakat Türk’üm, Müslüman’ım. Bu iki gayretle iyi yapıyorum diye yapıyorum. Yanlışsa doğrusunu gösterin, öyle yapayım.” Demişti. Bu faciayı, Osman’ın hatırladıkça hep bu sözleri kulağımda çınlar. O yeni bir Köroğlu’dur. Menkıbelerini bir hikaye veya gülgülü opera halinde yazmak istedim. Hâlâ elim değip yazamadım.
Ziya Hurşid ve daha bazı meb’uslar Ali Şükrü’ye büyük bir cenaze alayı yaptılar ve cenazesini alıp Trabzon’a getirdiler. Yollarda Mustafa Kemal’in cinayeti diye teşhir ettiler.
Ali Şükrü’ye de, Ağa’ya da Allah rahmet eylesin..! İkisine de yazık oldu. Asıl katil ve şerir (şerli) ise hâlâ yaşıyor. Hem de büyük bir zevk ve safalar içinde.
Mustafa Kemal koca nutkunda bu vak’aya bir kelimelik bile yer verememiş.Bununla bu müthiş vak’a unutulur mu? İşte ben bütün tafsilatıyla tarihe mal ediyorum. Daha işin başka cehetlerini bilenler de yazsınlar.
SONUÇ:
Tarih her zaman canlıdır ve kendini geliştirir. Açılmamış belgeler daha sonra açılarak tarih gerçeklerle yüzleşir. Nice bilinmeyen tarih vardır, aydınlanmayı bekler.
Bu olay da aydınlanmayı bekleyen bir olaydır. Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de fail-i meçhul cinayetlerinden ilkidir; hem Ali Şükrü Bey’in katledilmesi hem de Topal Osman Ağa’nın katledilmesi. Her ikisi de vatanları için bir şeyler yapmanın çabası içindeydiler. Belki az, belki çok. Belki iyi, belki kötü.
Ancak, bu vak’ada yapılan ince desise her iki şahsiyeti Tarih’te karanlıkta yer almıştır. Kimse de bu olayın açığa çıkmasını istememektedir ya da cesareti gösterememektedir.
Niye örtülü kalsın bu vak’a?
Niye gerçekler bilinmesin?
Ne kadar yasak olursa olsun, ne kadar engellemeye çalışılsa çalışılsın elbet bir gün gerçekler gün yüzüne çıkar.
Bizim burada amacımız ne tarihçilik oynamak ne de kimseyi incitmek. Sadece amacımız gerçekler. Gerçekler ortaya çıkartırken kimilerimiz incinebilir. Bu da normaldir. İncinenler de kimseye düşman gözüyle bakmasın ortaya çıkan gerçeklerden sonra.
Topal Osmanhakkında da nice bilinmeyenler var. Sonuçta o da vatanı için bir şeyler yapmanın gayreti içinde ömrünü geçirdi. Yazıda belirtildiği gibi kendisi cahil ama vatanı için gayret gösteren bir kahramandır.
Bizim burada amacımız olan gerçek şudur ki; bu olayda mazlum olan Ali Şükrü Bey’dir. Bu mazlumu katlederek kendi sonunu da hazırlayan Topal Osman da maşa olarak kullanılmıştır.
Yukarıda daProf. Dr. Nevzat Tarhan’ın üstü kapalı,Prof. Dr. Namık Açıkgöz ile Ardeşenli Devrimci yazar Sadık Varer’in direkt olarak Ergenekon Terör Örgütü ile ilişkilendirdiği bu olay cidden bu terör örgütünün ilk yapısını mı oluşturuyor?
Şimdi Ergenekon Terör Örgütü olarak adlandırılan bu yapılanmanın arkasında o zamanlarla şu anki olanlar aynı kişi veya gruplar mı?
Derin devletin el attığı bu olayda perde arkasında sadece Tek Adam vardır.
Biz şunun bilinmesini istiyoruz; o tarihi yaşayan ve bunu kaleme alan Sinop Meb’usu Dr. Rıza Nur’un belirttiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk faili meçhul cinayetini işleten Tek Adam mıdır?
Biz kimseyi suçlamıyoruz.
Kesinlikle de Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’in ilk faali meçhul cinayetinde parmağı olduğunu iddia etmiyoruz.
Sadece iddia edenleri buraya taşıyoruz.
Eğer bu iddia doğru değile Tarihçiler bu iddiaları çürütmeli ve karanlıktaki olaylar aydınlanmalı.
- S O N -
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.