Eski Kayıtları İmha Etmeli!...

Zaman zaman eskiye, eskilere öykünürüz.

Hatıralara sığındığımız demler de olur. Yaşadığımız koşturmaca ağırlıklı hayattan bir an olsa bile kaçarız. Eskinin bize asude gelen kollarına atıveririz kendimizi…

Bize iyi de gelir bu çoğu zaman…

Birde eski kayıtlar vardır mesela… Ahh o eski kayıtlar dedirten ve sürekli aklımızın bir köşesinde duran kayıtlar…

Biraz üzerinde düşündüğümüzde bunun hiçte iyi bir özellik olmadığını görürüz.

Eski kayıtlar bize yeni engellemeler yapar!

Açacağımız kimi hayırlı kapıları baştan kapatır.

Gönlümüzde esecek tatlı bir rüzgarı kesiverir. Ruhumuzu şenlendirecek bir mânâya set çeker.

Birine tam da iyi bir cümle kurmak üzereyken aklımıza eski kayıtlar gelir vazgeçeriz

El atmamız, omuz vermemiz icap ed en bir olayla karşılaşırız. Bende bir omuz atıvereyim dediğimiz an hemen hatırımıza o eski kayıt geliverir.

Başlar anlatmaya… Sustur susturabilirsen!

O senin için şu münasebetsizliği etmişti.

O senin için ne kadar çok kem söz söylemişti. O var ya o, senin için ne dümenler çevirmişti.

O seni nasıl da küçük düşürmüştü. Nasıl herkesin içinde aşağılamıştı, utandırmıştı.

O var ya o, sana hiç mi hiç değer vermemişti. Şimdi mi seni aramak aklına düştü? Kesin bir hesabı vardır?

O kadar çok eski kaydı geri çağırırız ki, bunlar bizi adeta nefessiz bırakır.

İyilik adına bir şey yapamaz hale geliriz. Dilimiz güzelliğe dönmez olur. Elimiz ayağımız da bağlanır.

Eskinin kayıtları hep kötü müdür? Hayır. Eskinin plak kayıtları güzeldir örneğin. Taş plaklardan eskinin berrak seslerini dinlemek elbette doyumsuz bir hazdır.

Bizi o şarkının nağmelerinde kim bilir nerelere götürürler?

Kimimize aşkımızın ilk tomurcuk halini hatırlar. Hasret ve minnetle kimseler görmeden nemlenen gözümüzü kırparız belli belirsiz.

Kimimizin sönmüş olan alevi yeniden ateşlenir. Kabuk bağlamış yaralar bile kanayabilir.

Kimimizde ise acılar sökün eder yeniden… Zamanın dehlizinde girdaplara sürükleniriz. Ama kaçmayız bu eski kayıtları dinlemekten…

İnadına tekrar tekrar dinlemek isteriz. O günleri yeniden yaşar keyifleniriz.

Eskilerin güzel bir prensibi vardı. O da şudur: Sana yapılan iyiliği unutma, kötülüğü unut. Senin başkasına yaptığın kötülüğü unutma ama yaptığın iyiliği unut!

Ne kadar hoş bir anlayış değil mi? Bu idrak yaşadığımız hayatı güzelleştirir.

Ama çoğunlukla tersini yaparız. Başarı göstermiş, ileri çıkmış birisi mi var konuşulan? Hemen başlarız olumsuzluklar anlatmaya… Benim yanımda çalışırdı. Kabiliyetsizin biriydi. İlk geldiğinde iki büklümdü, eli iş tutmazdı... Yer verdim, imkân tanıdım. Bu noktalara yükseldi.

Bu sözlerin alt metninde kendini yüceltme, başaran kişiyi de birazcık olsa bile küçültme çabası sezilmiyor mu?

Daha kötüsü de var elbette…

Eski kayıtları tümüyle çağırmak… Ne varsa ortaya dökmek. Çarşıyı şenlendirmek!...

Bakmayın siz onun bu haline… Ben onun Cemaziyel Evveli’ni bilirim cümlelerini de çok duymuşuzdur. Ne kadar olumsuz, hurdaya atılmış veri varsa hepsi tarafımızdan geri çağrılır ve yeniden işleme tâbi tutulur.

Ne kötü bir tutum değil mi?!

Ama yaparız işte… Hem de büyük bir iştahla…

Bugün bir değerli ağabeyim aradı. Selamdan sonra ilk cümlesi, “Hayret hemen açtın. Yanımdaki kişinin şansı herhalde… On kez aramadan açmazdın sen telefonunu” gibi cümleler kurdu.

Kendini kötü hissediyorsun elbette…

Baştan ezik başlıyorsun konuşmaya. Bir sıfır yenik durumdasın!

Olur mu öyle şey? O sıkıntılı bir dönemdi… Program sırasında ya da toplantıdayken olmuştu vs demek durumunda kaldım durumu izah etme çabasına girerek.

Ama baktım devam ediyor aynı veri üzerinden konuşmaya. Bende “Eski kayıtlar” değil mi onlar deyiverdim. A evet eski kayıtlar diyerek cevapladı. Daha önce de başka değer verdiğim bir ağabeye telefon numarasının değişmiş olması nedeniyle ulaşamamıştım. Bayramın son günü şöyle bir mesaj gördüm ekranımda: “Bayramını tebrik ederim. Son gün ancak yazabildiğim için kusura bakma! Erken yazmam gerekirdi!”

Bu iki veriyi de birleştirip üzerinde düşündüm.

Ben bu kişileri seviyorum. Onlar da beni seviyor. Bana her ikisinin de çok iyilikleri dokundu. Üzerimde hakları var. Bende bunun farkındayım. Bizleri tanıyan ortak dostlarımın zaman zaman “Senin bu minnettarlığın istismar ediliyor” şeklindeki uyarılarını hiç dikkate almamıştım. Ama sanırım haklılar…

Elde olmasa da çoğu defa doz aşılıyor.

Eğer birileriyle iletişimde eski kayıtlar ilk elden meydan buluyorsa dikkat etmeliyiz.

Bizde başkalarına bunu yapmamalıyız. Sitemkâr cümlelerden uzak durmalıyız.

İletişimde olduğumuz kişiler konuşmalarımızda kendilerini iyi hissetmeliler… Sözlerimiz onlara iyi gelmeli. Can olmalı! Gönül okşamalı… Bizim gözümüzde değerli olduklarını hissetmeliler… Bu dostluğa şükredilebilmeli…

Olumsuz eski kayıtlar ne yazık ki, bu imkânı elden alıyor.

Kişiyi korunaksız bir yere hapsediyor…

Kendisini suçlu hissettiriyor.

İmdat çağrısı kolunu çekme noktasına getiriyor.

Daha sonraki her aramalarında aynı şeylerin cereyan edeceği düşüncesiyle huzursuz oluyorsunuz. Tadınız kaçıyor.

Kendilerinden uzak durmaya başlıyorsunuz hatta…

Yapmayalım bunu ne olur? Kendimize çeki düzen verelim.

Dilimiz sitem değil, sevgi söylesin.

Kelimelerimiz gönle haz olsun. Ruhu yüceltsin… Gözü aydınlatsın. Ferahlık sunsun.

Ne diyorduk?

Takılmayalım olumsuz eski kayıtlara!..

Çağırmayalım onları!.. Gündeme almayalım!..

Geri dönüşüm kutusuna atalım onları…

Üstelik geri dönmemek üzere…

HABER NAME/ 24.03.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolathttps://www.facebook.com/iyibakkendine 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum