Murat KARAKOYUNLU
TENEKE
Ekmek Teknesi isimli bir dizi vardı. Dürüstlük, erdem ve bilgeliği üzerinde barındıran bir ekmek ustası Nusret Baba ve tarih öğretmeni Heredot Cevdet üzerinden ince bir değer aşılanması yapar, Celal, Kirli, Cengiz, Sonnur, Ruhi, Korkut ve Bahtiyarla araya neşe serpiştirirdi. Münir Özkul ve Adile Naşit'in bir kere daha devleştiği neşeli günler tadındaydı.
Bugün 18 yaşını dolduran Anadolu devriminin siyasetten ekrana yansıması kadar güzel bir hikayeydi bizim için. Umut aşılamıştı, zira devamı gelecekti...
Ne var ki pek çok şey gibi bunun da sonunu getiremedik. Şimdi herkes tarihi bugüne taşıyan dizilerden bahsedecektir.Öyle deme, mesela Ertuğrul mesela Payitaht dizileri ne güne, diyecektir. Lakin mevzu bu kadar basit değil.
İpe sapa gelmez gençlik dizileriyle güya özgürleştirdiğimiz, vıcık vıcık ilişkileri "aşk kutsalının" maskesiyle gizlediğimiz ve kendini bilen gençler yetiştirdiğimizi sandığımız şu dönemde; bu şekilde bir tarih öğretmek dahi tehlikedir. Zira bu, öz güven patlaması yaptırdığımız, boş teneke gürültüsüne matuf gençlere bir de tarih gazı vermekten başka bir şey değil.
İpe sapa gelmez gençlik dizileriyle güya özgürleştirdiğimiz, vıcık vıcık ilişkileri "aşk kutsalının" maskesiyle gizlediğimiz ve kendini bilen gençler yetiştirdiğimizi sandığımız şu dönemde; bu şekilde bir tarih öğretmek dahi tehlikedir. Zira bu, öz güven patlaması yaptırdığımız, boş teneke gürültüsüne matuf gençlere bir de tarih gazı vermekten başka bir şey değil.
Pek çok değerin esamesi dahi okunmuyor artık hayatımızda. Yok! Değer derken öyle çok büyük kural ve kaidelerden bahsetmiyorum. Bildiğiniz, insanı insan yapan ve her "insan"da olması gereken sıradan motifler sözünü ettiğim. Saygı mesela, otobüste büyüğe yer vermek, yoldaki bir taşı başkasına zarar verir düşüncesi ile kenara çekmek, büyüklerin ellerini öpmek ya da yanlarında iki seksen uzanmamak falan filan.
Gülümsemek, selam vermek, hal hatır sormak, yardım etmek, esnerken ağzını kapamak hani. Hasta, komşu, bayram ziyareti değil zinhar.
Eskiden Perran Kutman'la özdeşleşen okul, öğretmen dizileri olurdu. Halk evlerinde yetişmiş, çağdaş Atatürkçü ve biraz da ona göre cahil halkı(!) eğitmeye kendini adamış bir öğretmen. (Hastalıklı Türk modernleşmesinin boşa kürek çekse de samimi olan idealist karakteri) Belki bugünlere gelinmesinde onun da etkisi var diyenleriniz olacaktır ama en azından bu formun ne dediği belli idi. Kendince bir çizgide Anadolu için veriyordu mücadelesini. Topyekün bir saldırı gelmezdi o dizilerden üzerimize, geleni de savuşturmak, kolaydı.
Şimdi, yağmur gibi kurşun yağıyor bizi biz yapan kıymetlerin üzerine.
Yeni eğitim öğretim yılı yakında başlıyor. Hepimizin öğretmenlerden şikayet ettiği, eğitim sistemini yerden yere vurduğu bir dönemi daha, tekraren yaşayacağız.
Evimizde dahi en naif şeklini uyguladığımız disiplin formunu elinden aldığımız öğretmenler; saygısız, sevgisiz, bencil ve küstah yetişen çocuklarımızı bir sonraki seneye hazırlayacaklar! Ve biz de içimiz rahat bir biçimde göndereceğiz onları okula!
Hikaye uzun, üstelik endişe etmekten öte yapacaklarımız da var artık. Eskisi kadar güçsüz değiliz. Lakin, önce meseleyi dert edinmekl gerek. Sonrası çokça başettiğimiz bir usul, ya Turan taktiği ya bitişik nizam mücadele. Yeter ki şu boş tenekelerin sesinden, bizim diye kulak tıkamak yerine, rahatsızlık duyalım.
Not: Bunca satır sadece tv dizileri üzerinden yazıldı. Bunun bir de İnstagramı, Youtube'u ve sairesi var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.