xxx52
Tek bir doğru var
"İslam adına verilen bazı fetvaları eleştiren bir yazıda "Elbette tek bir doğru yok. Bu nedenle eleştirmiyorum, ancak 'kim gibi olmak istiyoruz?' sorusunun da sorulması gerektiğine inanıyorum." İfadesine yer verilmiş.
Aslında tek bir doğru olup olmaması ile "kim gibi olmak istiyoruz" sorusu arasında birçok bakımdan ilişki ve bağlantı var.
Diyelim bir genç kız bu soruyu sordu; cevabı inancından ve eğitiminden bağımsız olamaz. Diyelim bu genç kız, dindar bir Müslüman (yani imanı ve eğitimi İslam'a uygun); o zaman cevabı mutlaka "tarihte veya günümüzde örnek bir Müslüman gibi olmak" tır. Böyle bir kızın herhangi bir şekilde "Bihter" gibi olması düşünülemez. Eğer aksi söz konusu ise imanda veya eğitimde bir arıza var demektir.
İnsanların sözü ile özü, içi ile dışı, çevresi ile kişiliği arasında yansıma ve etki bakımından da ilişkiler vardır. İyi bir Müslüman tipine uymayan veya şöhreti bakımından –inancı, fikri, davranışı ile- İslam dışı sayılan bir kimsenin konuşmasını, kıyafetini, davranışlarını taklit eden (bu bakımlardan onun gibi olan) bir kızın ikilem (bir çeşit şizofreni) içinde olduğu düşünülmelidir.
Sosyo-kültürel çoğulculuk değerlerin korunması karşısında çok etkili ve önemli bir engel teşkil ediyor. Bütün özel değerlerin kamuya ve kamusala ait alanlarda görülmesi, temsili, telkini eşit olmuyor. Evde, özel okulda, özel eğitim faaliyetlerinde yapılanlar sokakta çabucak yıkılabiliyor.
Şimdi "tek doğru" konusuna gelelim. Bir Müslüman kız için "sevgilisi ile nikahsız yaşayan, sperm bankasından çocuk sahibi olmakta sakınca görmeyen, kılık kıyafet ve davranış bakımından İslam'dan çok uzakta bulunan bir bayan (bu sanatçı da olabilir) gibi olmak "mutlak olarak yanlıştır, meşru ve doğru değildir"; burada "tek doğru onun gibi olmamaktır". Biri namazında niyazında, Allah'a kulluk ve itaat yolunda , diğeri dinsiz veya günahkâr olan iki öğretmeni varsa kızın, birincisi gibi olmak istemesi doğru, ikincisi gibi olmak istemesi yanlıştır.
Bir hadiste mealen "haramlar ve helaller apaçık bellidir, bazı şüpheli şeyler olabilir, bu takdirde de ihtiyatlı davranmak gerekir" buyruluyor. İslam'da kesin bilgi kaynaklarına dayanan bilgiler, inançlar ve ameller "tek doğru"dur, bilgi kaynağında kesinlik yoksa veya konuya temas edilmemiş ise ictihad ve yorum devreye girer; işte böyle olan konularda insanlara göre "doğru tek değildir". Her müctehidin ve ona tabi olanların doğrusu kendinedir, diğerlerine dayatılamaz.
Örneğimize buradan devam edecek olursak şöyle diyebiliriz:
Yüzün ve ellerin de örtünme emrine dahil olup olmadığı ictihad konusudur; "örtülmelidir" ictihadını benimseyenler bunu tek doğru olarak aksi görüşte olanlara dayatamazlar. Örtünmenin çarşafla olup olmayacağı konusu da bir başka örnektir.