Hüseyin DERVİŞOĞLU

Hüseyin DERVİŞOĞLU

TEHLİKELİ OYUN

Bu hafta (10.07.2015) vizyona ilginç bir film girdi. İlginçliği, filmin orijinalliğinden kaynaklanmıyor. Künyedeki oyuncular kısmına sadece iki kişinin adı yazılmış olsa da yeterli olurdu. Adamlar iki kişi ile baştan sona ilgiyle izlenebilen, gerilimi ve aksiyonu yerinde film yapmışlar. Yıllardır savunduğum bir görüşüm var: Türk sinemasında dünya çapında oyuncularımız ve yönetmenlerimiz var. Bizim en büyük sıkıntımız özgün senaryo yazacak yeterli insana sahip olamayışımız diye düşünüyorum.

Film, son derece zengin bir iş adamı olan Madec’in avlanmak için çöle çıkmasını ve ona rehberlik eden genç Ben ile aralarında yaşananları anlatıyor. Madec yanlışlıkla çölde yaşayan bir adamı öldürüyor. Fakat Çin’le büyük bir anlaşmanın eşiğindeyken bu kazanın kariyerine zarar vermesini istemiyor ve suçu Ben’in üzerine yıkmaya karar veriyor. Böylece çölün ortasında, yaklaşık 24 saatlik süreci kapsayan bir kaçma kovalama öyküsünün içine giriyoruz.

Kaçıp kovalamada bütün avantaj Madec’in elindedir. Son derece lüks arabası, son model silahı, eşine az rastlanır dürbünü ve acımasız karakteri ile Madec, iç çamaşırı dışında giysilerini ve ayakkabısını aldığı, dahası öğlen saati +54 dereceye varan sıcaklık altında susuz sadece bir saat hayatta kalınabilen çölde, genç rehber Ben’in kurtuluş mücadelesine tanık oluyoruz. Adeta çölün ortasında bir kedi-fare oyunu bizleri beklemektedir.

Teknoloji mi, akıl mı galip gelecektir? Tecrübe, tabiatın acımasızlığı karşısında işe yarayacak mıdır? Bölgeyi avucunun içi gibi bilen, yaşına göre yörenin (belki de ülkenin) en iyi rehberi olan gencin hayatta kalma dürtüsü izleyenlerde sürekli bir merak uyandırmaya yetiyor. Fakat bu merak, olay akışındaki ciddi mantık hatalarını gizleyemiyor. Çünkü güven patlaması yaşayan Madec, şartları öylesine zorluyor ki, bir an Ben’i, öldürdükten sonra bu işten nasıl kurtulacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Bu noktada Amerikan adaletinin zenginler açısından nasıl işleyebileceği sorusu da zihninize takılıyor.

Michael Douglas, gençliğinden beri ilgiyle izlediğim, bazı filmleri ile (Temel İçgüdü ve Taciz) yıllarca kendinden söz ettiren bir isim. Son dönemde yakalandığı amansız hastalık ile boğuşması onu sinemadan uzaklaştırmıştı. Madec, yaşlı aktörün tam da mizacına uygun bir karakter olmuş.

Steven Spielberg’ün War Horse filmiyle sinemaseverlerin tanıdığı genç oyuncu Jeremy Irvine, üzüntü, şaşkınlık, acz ve ardından hayatta kalma tutkusu gibi duyguları harika yansıtmış.  Başarılı performanslar, iyi vakit geçirmeye yetiyor.

Televizyon yayıncılığında olduğu gibi, dünya sinemasında da yaz ayı diye bir gerçek var. Sezonun başlamasına bir aydan fazla zaman olduğuna göre, bu arada hoşça vakit geçirmek isteyenler için iyi bir alternatif Tehlikeli Oyun. Sinemaya gidelim ama güzel de bir film seyretmek istiyorum diyenlere tavsiye ederim.

Künye

Orijinal Adı: Beyond The Reach

Senaryo: Stephen Susco

Orijinal Fikir: Robb White

Yapım: Furthur Films

Türk Dağıtımcı: M3 

Yapımcı: Michael Douglas, Robert Mitas

Ortak Yapımcı: Diego Panadisi, Greg Strasz

Yardımcı Yapımcı: Jeremy E. Wilcox     

Görüntü Yönetmeni: Russell Carpenter 

Sanat Yönetmeni: James F. Oberlander

Kostüm Şefi: Lahly Poore

Müzik (Besteci): Dickon Hinchliffe

Kurgu: Adam Wolfe

Cast Directörü: Jo Edna Boldin, Carmen Cuba   

Oyuncular: Michael Douglas (Madlec), Jeremy Irvine (Ben), Hanna Mangan Lawrence (Laina), Ronny Cox (The Sheriff)  

Yönetmen: Jean-Baptiste Lèonetti

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.