xxx43
Tebrik ve Lânet
(Halen vazife gören belediyeleri kasd etmiyorum...) Yakın tarihimizde iki tür belediye ve belediyeci olmuştur:
* Birinciler temiz, şerefli, namuslu, haysiyetli, doğru, dürüst, ehliyetli, liyakatli, faziletli, ahlâklı, ak alınlı olanlardır. Onlara hürmet eder, ellerinden öperiz.
* İkinciler ise kara, kirli, halk düşmanı belediyeler ve belediyecilerdir. Bu ikinciler neler yapmışlardır?
(1)İhalelere hile karıştırmışlardır.
(2) Para ve menfaat karşılığında arsa ve arazilere yapılaşma, daha fazla yapılaşma, daha fazla kat çıkma izni vermişlerdir.
(3) Belediyenin belli dairesi için ayrılmış paraları gizlice başka sahalara pompalamışlardır.
(4) Kaldırım yaptırmışlar, üç ayda bozulmuştur. Neden?
(5) Birtakım adamlar kısa zamanda Karun gibi zengin oluvermiştir.
(6) İşler akrabalara, yakınlara, partililere, yandaşlara, ortaklara, yârâna verilmiştir.
(7) Belediyelerin bütçelerini sorumsuz ve vicdansız şekilde israf etmişler, saçıp savurmuşlar, zimmetlerine geçirmişlerdir.
(8) Saçı bitmedik yetimlerin, fakir fukaranın, halkın parasını yemişlerdir.
(9) Rüşvet ve avanta karşılığında kaçak yapılara göz yummuşlar, şehirleri ve beldeleri çirkinleştirmişlerdir.
Bunların yaptıkları kötülükler ve kanunsuzluklar yazmakla bitmez.
Bir düzen, bir sistem bunlardan hesap sormuyorsa o düzen bitiktir demektir.
Namuslu, şerefli, doğru, dürüst belediyeleri ve belediyecileri tekrar tebrik ediyorum. Hangi partiden olurlarsa olsunlar onlara kimse toz konduramaz, çamur atamaz.
Hiçbir Müslüman belediyeci:
1. Rüşvet alamaz.
2. Kirli, kara, haram, necis servet sahibi olamaz.
3. İhalelere fesat karıştıramaz.
4. Gayr-i meşru ve gayr-i ahlâkî komisyonlar alamaz.
5. Kaçak inşaata izin veremez.
6. Saçı bitmedik yetim hakkı yiyemez.
Bunları yapanlar Müslüman değil, münafıktır.
Zihni Çakır'ın "Allahsız Müslümanlar" başlıklı yazısında anlattığı birtakım belediyecilerin Müslümanlıkla, din ile iman ile alâkaları yoktur.
Hakların en ağırı, en veballisi kul hakkıdır, halkın hakkıdır. Dinimiz bize, kul hakkının affedilmeyeceğini bildiriyor. Kötü ve ahlâksız belediyeciler kul hakkı yemişlerdir. Onların gizli, kara, haram, necis servetleri dünyada ve ahirette felâket ve azap getirecektir.
İyi, doğru, ahlâklı, faziletli belediyecilere hürmet...
Kötü, rüşvetçi, komisyoncu, fesatçı, yetim hakkı yiyen, kaldırımları çürük çarık yaptıran hain belediyecilere lânet...
* (İkinci yazı)
Çok yaygın günah, yalan
1. Sıradan bir insanın zararsız bir yalan söylemesi suç olmayabilir ama bir politikacının, bir bürokratın, bir gazetecinin (veya tv'cinin), bir din hizmetlisinin; bir vatandaşı, vatandaşları veya halkı aldatmaya yönelik yalanı suçtur, büyük bir ahlâksızlıktır ve mutlaka (kanun ile) cezalandırılmalıdır.
2. Aldatmaya yönelik yalan günahtır, ahlâksızlıktır, suçtur. Müslüman, savaş hilesi ve (üçüncü şahıslara zarar vermemek şartıyla) iki kişiyi barıştırmak veya karı kocanın arasını bulmak için istisnâî mahiyette "mâsumâne" küçük bir yalan söyleyebilir.
3. Bir iş adamının, bir telefona cevap vermemek için sekreterine "Şu anda toplantıda bulunuyor..." dedirtmesi yalandır.
4. Yine, bürosunda olduğu halde, sekreterine henüz büroya gelmedi dedirtmesi yalandır.
5. Küçük çocuklara yalan söylemek, onların ileride yalancı ve aldatıcı olmasına yol açar.
6. Ciddî, ahlâklı, faziletli, olgun bir Müslüman sözlü ve yazılı olarak yalan söylemez, ağzından ve kaleminden çıkan her sözü, her hükmü, her anlatışı iyice düşünür.
7. Peygamberimiz "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuşlardır.
8. İnsan her gece yatmadan önce, "Bugün yalan, yanlış, aldatıcı bir lâf ettim, bir yazı kaleme aldım mı?" diye sormalı, kendi muhasebesini yapmalıdır.
9. İyi bilinmeyen şeyler hakkında kesin konuşulmamalıdır.
10. İyi bilmenin ölçüsü nedir? Müslüman için şudur: Onun doğru olduğuna Kur'ân'a el basarak yemin edebilmelidir.
11. Doğruluğuna yemin edemiyorsa, "Hatırımda kaldığına göre... Şayet yanılmıyorsam..." gibi şartlı ve ihtiyatlı konuşmalıdır.
12. Evde olan bir kimsenin (zaruret yoksa) kapıyı çalıp kendisini soran kimseye "O şimdi evde değil" dedirtmesi yalandır.
13. Akdeniz-Latin kültürlü ülkelerde yalan, mübalağa yaygındır ve oldukça tabiî görülür. Türkiye Müslümanları bu tuzağa düşmekten kaçınmalıdır.
14. Ciddî ve haysiyetli bir insan evet derse evettir, hayır derse hayırdır.
15. Çok konuşan kimselerin çok yalan söyleme ihtimali büyüktür. Binaenaleyh az konuşulmalıdır.
16. Yakın tarihimizde, büyük sanılan ve büyük gösterilen nice siyasetçi, düşünür, yazar bol bol yalan söylemiş ve halkı aldatmıştır. Bunlar yüksek değil alçak adamlar ve karılardır.
17. Müslüman, ehliyeti ve icazeti varsa siyasî faaliyet yapabilir ama asla yalan söyleyemez.
18. Ülkemizdeki müzmin yalanlardan biri: "Ben iyiyim, o kötüdür..."
19. Doğruluk ve dürüstlük ile yalan bir arada olmaz.
20. Hâtemülenbiya (Peygamberlerin sonuncusu ve en büyüğü) Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam yalan söylemedi, yalanı kötüledi ve Ümmetini yalan konusunda uyardı. Biz Müslümanlara düşen dilimizi ve kalemimizi yalandan korumaktır.
21. En zararlı yalanlar, birtakım kemik yalayıcılarının, zalim ve kötü devlet büyüklerini, siyaset kodamanlarını övmek, onlara yağcılık ve yalakalık yapmak, onları göklere çıkartmak suretiyle yapılandır.
22. Ehl-i dünyadan, zenginlerden menfaat kopartmak için yapılan yağcılıklar da alçaklıktır.
23. Sapıkları, bid'atçileri, reformcuları, naylon müctehidleri din hizmetkârı gibi gösterenler yalancıdır. Onlar hizmetkâr değil, tahripçidir.
24. Muhtevası doğru olmayan bütün ticarî ilanlar yalandır, ahlâksızlıktır, suçtur, günahtır.
25. Dönerci dükkanına "Nefis döner bulunur" diye yazmış. Döner sıradan bir döner, nefis değil. O bir yalancıdır. Ticaretine yalan karıştırdığı için kazancı haramdır.
26. Sattığı mal için "En iyisi en ucuza" diye reklam yapmış ama o mal ne en iyisidir, ne de en ucuzudur. Bu adam da yalancıdır, kazancı haramdır.
27. Cami kapısında "Camiye hizmet" diye bağırılarak para toplanıyor ve bu para ile (yahut bir kısmı ile) cami hizmeti yapılmıyor, meselâ meşruta (lojman)tamiratı yapılıyor. Yalandır, ayıptır, günahtır, suçtur, ahlâksızlık ve faziletsizliktir.
28. En fazla yalanı ben ben ben diyen kişiler söyler.
29. Tarikata girmiş, kendisini derviş sanıyor veya gösteriyor ama bol bol yalan söylüyor. Bu adam derviş merviş değildir, yalancının ve sahtekârın tekidir.
30. Sıradan bir Müslümanın yalan söylemesi veya yazması bir ayıp ve günah ise, din hizmetkârı görünen kişinin yalan söyleyip yazması bin günah ve ayıptır.
31. Bir devirde bir gavs, iki kutub olur. Aynı anda binlerce gavs ve kutub olduğunu iddia edenler yalancıdır. Gavs ve kutub olmadıkları halde, "Hayır ben gavs ve kutub değilim" demeyip zımnen kabul edenler de yalancıdır.
32. Kasıtlı, bilerek söylenen yalan cahilce ve gafilce söylenenden bin kere eşeddir.
33. Dilsizler yalan söyleyemez ama el işaretleriyle veya yazı ile yalan söyleyebilirler.
34. Bol bol yalan söyleyip aldattığı halde "Ben hiç yalan söylemem, ben hep doğru bir adamımdır" diyenler azılı ve katmerli yalancılardır.
35. İnsan yalandan nasıl kurtulur? Bunun çare ve şartları şunlardır:
(a) Bir mürşid-i kâmile intisab edip onun emir ve öğütlerini tutmak.
(b) Faydalı din ve ahlâk kitaplarını dikkatle okumak ve onlardan öğrendiği bilgileri hayatına uygulamak.
(c) Allah'ın yardım, koruma ve tevfikıne mazhar olmak.
(ç) Kendisini Doğru Yol'a ulaştıracak sebep ve vesilelere yapışmak.
(d) Az konuşmak.
(e) Yalan konuşmayacağına ve yazmayacağına ahd etmek ve bu ahdini her zaman hatırlamak, ona sadık kalmak.
Cenâb-ı Hak bizleri yalandan korusun. Yalanlarımıza tevbe edelim...