Tasarının politik mesajı

 

Ermeni yasa tasarısının Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nden geçmiş olmasını nasıl anlamalı? Her yıl bahar ayında içine girdiğimiz bunalım, bu yıl "soykırımcılar"ın lehine gelişti. Genel Kurul'a gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz, bir ihtimal gelmeyebilir.

Tasarının geçmiş olmasında Ermenistan, Ermeni diasporası, ABD'li politikacılar ve Batılı kamuoyunun algısı önemli rol oynadı. Her birisini kendine göre motive eden bir saik var.

1) Ermenistan, baskısı altında bulunduğu diasporanın husumetini çekmeden Türkiye ile ilişkilerin düzelmesini istiyor. Bunun zor bir yol olduğunun da farkında, Türkiye sert bir tutum takınırsa ceremeyi Ermenistan halkı çekecek.

2) Diasporanın varlık sebebi bu konudur. Bölgesel gelişmeler ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri ikinci derecede önem taşır.

3) ABD açısından, 1915'te yaşanan trajediye şu veya bu ismin verilmesi belirleyici değildir. Belirleyici olan ABD'nin stratejik, askerî ve maddi çıkarlarıdır. Bugün soykırım der, yarın aksini savunur. Buna yazının sonunda döneceğiz.

4) Bir de Türkiye'nin "soykırım"ı ısrarla kabul etmesini isteyen bir "Batılı kamuoyu" var. Bu kamuoyunun ana saiki politik ve stratejik olmaktan çok, Katolik Hıristiyanlığından kaynaklanan dinî bir algıdan kaynaklanır. Batılılar, Hıristiyan itiraf-kefaret ilişkisi çerçevesinde Türklerin bu suçu itiraf etmelerini istemekte, bunun için de engizisyon yargıçları veya Kilise papazları gibi hareket etmektedirler. Eğer Türkler, "soykırım suçu"nu Batılı kamuoyları önünde itiraf ederlerse, günahlarını üstlenecekler ve önünde itiraf edilen "kutsal otorite" (yani Batı dünyası) onlara hangi kefareti (yani cezayı) kesecekse bunu kabul edip kurtulacaklar. Aksi halde "Türklerin kurtuluşu" mümkün değildir. Müslümanlar için bu hayli garip ve yabancı bir usuldür. Müslümanlar ne günahlarından dolayı ibadethaneye gidip bir "din adamı"na itirafta bulunur ne bu itirafın seküler versiyonu olan psikiyatrinin saçmalıklarına inanır.

Batı, bildiğinden şaşmaz, ben-merkezci olduğu için inandıklarından kuşku duymaz. Madem Türkler "soykırım suçu"nu kabul etmiyor, bu durumda onları şu veya bu yolla engizisyon mahkemelerine götürüp yargılamaktan başka yol kalmıyor. Batılı parlamentolar ve en son ABD Dış İlişkiler Komitesi, bu dinî-tarihsel engizisyon mahkemesinin rolünü üstlenmiş bulunmaktadır. Yasa zoruyla Türklere "soykırım suçu"nu itiraf ettirmek ve kefaret/ceza kesmek istiyorlar.

5) Bir kısım Alman ve Batılı da, Yahudilere uygulanan soykırım suçunu işleyen Nazilerin, 1915'te Türkleri model aldıklarını, dolayısıyla ilk soykırımı Türklerin Ermenilere reva gördüğünü kabul ettirip bir parça rahatlamak istiyorlar.

Pekiyi, tasarı niçin geçti? Sorunun cevabı, Türkiye'nin başlatır gibi göründüğü iç reform sürecinin geleceği ve oynaması istenen dış-bölgesel rolün mahiyetinde saklıdır. Dışişleri Bakanı Clinton, Kosta Rika'nın başkenti San Jose'de, yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Başkan Obama göreve geldiğinde, ben de dışişleri bakanı olduğumda, İsviçre tarafından Türk ve Ermeni hükümetlerini bir araya getirme yolunda üstlenilen süreci, çok kıymetli olduğu düşüncesiyle desteklemeye karar verdik. İki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesini amaçlayan protokollerin Zürih'te imzalanması sırasında ben de oradaydım. İlişkilerin normalleştirilmesinin önünde duran sorunların ele alınmasında uygun yolun bu olduğunu düşünüyoruz." dedi. Gayet açık.

Türkiye, Ermenistan'la ilişkileri düzeltmede ağırdan aldı. Dahası AK Parti hükümeti içeride reform yapamıyor, palyatif tedbirlerle süreci atlatmaya çalışıyor. Kısmi anayasa değişiklikleri sistemin dökülen elbisesine yapılacak yetersiz yamalardır, tek başına yargı reformu ne kadar sadra şifa verecek, Anayasa Mahkemesi nasıl rol oynayacak? Bunların hepsi belirsiz.

Amerika, Ermeni yasa tasarısıyla ilk mesajını verdi. Bu tamamen adresi hükümet olan politik bir mesajdır, arkasının gelebileceğini ima ediyor. Arkası "mesaj" olmayacak.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar