Hamit SEVEN
Tarihin güncellediği yazı!...
Oysa ki, 25 Ağustos 2007 yılında yazmıştım bu yazıyı…
Bugün tarih, 04 Haziran 2012…
Aradan 5 yıl geçti…
Dün yer, Gazi idi, bugün Canik…
Dün, konu ve durum aynıydı, bugün de aynı!..
*
Suçlu kimdi de, ayağa kalksındı ki?..
Hem neden kalksın ki!...
Suçlu ayağa kalkmadı ama ayağa kalkan yine felaket oldu!...
Suçlu yine oturuyor yerinde!...
Bu kez ölen zavallı vatandaşların kanları üzerinde oturuyor!...
Otursun!..
Otursun, bakalım nereye kadar!...
*
2007 yılından, 2012’ye yine değişmeyen tek şey ne yazık ki, yazının başlığı oldu!...
“Zaman”değişti, “mekan” değişti, “ödüllüsü(!)” ile “tümülüslüsü(!)” hariç “koltuklar” değişti, ama “akıllar” değişmedi!..
‘Akılsız başların’karşısında, doğanın intikamı asla değişmeyecek de!...
*
İşte felaketin tekrar bugüne güncellediği yazı…
Samsun’un güzel ve yanık bir türküsü vardır… “Çarşambayı sel aldı” türküsü… Gurbetteki Samsunlular, içlerine dolan efkarla bu türküyü dinlerken hasret rüzgarıyla bir yaprak gibi savrulurlar memleketlerinin üstüne… Samsunun Çarşamba ilçesinin ismiyle müsemma türküsüdür bu…Ve tarihte görülmemiş bir sel Çarşamba’yı vurduğunda, ciğerden gelen bir ateşle yakılmıştır…Sel Çarşamba’yı hep vurur…
“Suçlu ayağa kalk!”
Bu kez sel, 23.08.2007 Perşembe gecesi Samsun’u vurdu…
Hani ara sıra Ağabali’den taşı-toprağı sürükleyerek Cumhuriyet Caddesi’nde göl’ü andıran yağışlarla “geliyorum” diye haber vermiş, habercilerde “Samsun’un alt yapısı yetersiz!” diye sık sık haber yapmışlardı ama…
“Dere, yatağını alır”elbet gün gelir alırdı!..
İnternet haber sitelerinden gördüm…Samsun’da adeta yerin altı üstüne çıkmış gibiydi…İrkildim…
Sel’in etkisi Barış Bulvarı güzergahında odaklanmış daha çok…Ki yaklaşık 15 yıl öncesinde üstü toprakla kapatılarak dolgu yapılmış bir dere yatağıydı orası…Dolgu yaptılar adına da Barış Bulvarı dediler…Avlusundaki kavak ağaçlarının serinliğinde top koşturduğum İlkokulum Kazım Orbay İlkokulu’na kıyısı olan, suyu zaman içinde çekilmiş, etrafına kurulan evlerin yer yer kanalizasyonlarının da bağlandığı bir dere yatağıydı…
Şimdi “Savaş Bulvarı”na dönmüş…
Oralarda gecekondulaşma almış başını giderken, Belediye, Site-Merkez Camii inşaatının temellerini atıyordu…
Tüm “merkeziliğiyle” gözümüzün içine baksada, O’nun da hikayesinden “dram” damlar… Yeni olmasına rağmen o görkemli camiisinin yıllardır onarılmayı bekleyen çatısından akan su akıntıları esnafı canından bezdirirken, orası da Samsun’un ihmal edilmiş “eserlerinden” oluverdi çoktan…
Aradan onca yıl geçmesine rağmen evet o gün geldi ve o dere, “burası benim yatağım” dercesine, önüne gelen ne varsa katarak geri aldı…Aldı…Alacaktı da…
Dere yatağının doldurulmaması, olursa bile devasa borularla desteklenerek doldurulması gerektiğini akıl edememişler midir bizim yetkililerimiz, yöneticilerimiz, ilgili makamlarımız, mühendislerimiz ve dahi müteahhitlerimiz…
Şimdi bu manzarayı gördüklerinde bir kente “ihanet” etmenin mahcubiyetini yaşarlar mı? Bu manzara karşısında içlerindeki hakim duygu nedir?...
Belki de ortalıklarda bile yokturlar…Olsalar da ne olacak?... Ne değişecek?...
“Alt yapıyı tamamladık, üst yapıyı bitirdik, Karadeniz’in incisi Samsun’u cazibe merkezi haline getiriyoruz”diyen asil belediye başkanlarımız…Ordamısınız?...
Samsun’un hal-i pürmelali ortada…
Samsun, iki saatlik sert yağmurda adeta beyaz bayrağını burçlara dikip “teslim oldum” edasıyla kapılarını düşmana açarak düşen bir kale gibi…
Her seçimin gözde sloganı olarak boy boy yer alan “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” afişleri geliyor birden gözlerimin önüne…Ne yazıktir ki, “yapılacakların teminatı olan yapılanlar” iki saatlik yağmura karşı koyamadı …
Kime kızsak, kimi taşlasak?… Suçlu ayağa kalk desek, kalkar mı suçlu ayağa?...Hesap verin desek, verir mi hesabını “hesapsızlar”?…
Elbet, sel “deresini” , yolcu “yolunu” bulur da…Netekim her halükarda suçlu; vatandaş olur…Hep olmamış mıdır?...Acı olan…Gün geçer üstünden yine unutulur…
Yeniden ihaleler…Yeniden şantiye görünümü…Yeniden sözler…Ve üstünden “felaket” geçen hayat akıp gider… Başkan konuşur…Vali Konuşur…Vekil konuşur…”Sevgili Hemşehrilerimiz; Bakın sel felaketinin izlerini en seri bir şekilde ortadan kaldırdık…” denir…
Verilen her selam, yapılan her hizmet kendisine “faturayla” dönerek yine yeniden yeni yeni hizmetlere kavuşmuştur…
Netice de, olan yine vatandaşa olmuştur…
Samsunsadece burada bir örnektir… Diğer bölgelerimizde durum farklı mıdır?...Tabi ki hep bir ağızdan yüksek sesle “Haaayıırrr” diyeceğiz…Duyuyorum…
Kimi suçlayacağız?…Peki kimi?…
Biliyorum…Hiç kimseyi…
Kendimizi…
“O an”ın fotoğrafını cep telefonlarınıza, makinalarınıza değil, beyninize çekin…En azından seçim zamanlarında "hatırlamak" üzere o günün gazetelerini alın ve arşivleyin…
“Yeri ve zamanı”geldiğinde bakın… Bir daha bakın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.