xxx33
Taraftarlar ve tetikçiler, insana düşmandan çok zarar verebilir...
Balkan Savaşı'nda Osmanlı'ya savaş açan ülkelerden biri olan minik Karadağ'ın (Montenegro) Kralı Nikola, Kumanova Muharebesi başlarken "Bütün toplar ateş" diye bağırarak ordusuna komut vermiş.
Sonra eğilmiş ve yanındaki yaverine alçak sesle "İkisi birden" demiş.
Herhangi bir konuda birileri kavga ediyor veya savaşıyorlarsa, karşılarındakine önce ne kadar güçlü olduklarını anlatmaya çalışırlar.
"Düşman bizden sayıca ve donanım olarak çok üstündü, ama imanımızla yendik onu" söylemi, genellikle içe dönük popülist pazarlama yöntemidir.
Çünkü hüner, bir savaş göze alındığı zaman, bu savaşa düşmanından daha güçlü girebilmektir.
Bu nedenle kurmaylar sürekli "Durum değerlendirmesi" yaparlar.
Durum değerlendirmesindeki amaç, kendi gücünü muhtemel düşmanların güçleri ile karşılaştırmak ve sade düşmanlarının değil kendisinin de zayıf taraflarını saptayabilmektir.
Savaşlarda da, kavgalarda da ve hatta polemiklerde de bazen susmak, konuşmaktan daha etkilidir.
Bazıları akıllarına gelen her şeyi söylerken "Sesli düşünüyorum" derler ya.
İşte en akıl dışı davranış, sesli düşünmektir.
Beyin ile dil arasındaki süzgecin devre dışı kalması, insanı insan yapan farklılığın da ortadan kalkması anlamına gelir.
Kuyruğunu sallıyormuş
Bunu çok iyi anlatan bir fıkra bile vardır.
Adam bir odaya girince karşısına masada poker oynayan dört kişi çıkar. Ancak poker oyuncularından biri köpektir.
Adam şaşkın sorar:
- Bu köpek gerçekten poker oynayabiliyor mu?
Oyunculardan biri cevap verir:
- Oynayabiliyor ama iyi oynayamıyor. Çünkü eline iyi kağıt gelince kuyruğunu sallayıp belli ediyor.
Bir başka önemli nokta da şudur.
Savaşların, kavgaların ve polemiklerin sonunda hangi tarafın daha kazançlı çıktığını veya kimin yenilip kimin galip geldiğini saptamak için başvurulabilecek en kötü yöntem, yandaşların yargılarına güvenmektir.
Çünkü bu yandaşlar genellikle sizi kavgaya, polemiğe ve hatta savaşa bile sürükleyenlerdir. Sizin yenilginiz onların tasfiyesini de getirebileceği için, sonuç ne olursa olsun "Biz kazandık" diye, sizi kutlarlar.
Kim kimi dövüyor?
İçinde bulunmayı hiç planlamadığınız kötü durumlara, yanınızdaki aklı özürlü yandaşlarınızın veya hesap bilmeyen adamlarınızın aşırı davranışları sonucu sürüklenirsiniz.
Sonuna kadar onların pompalamalarına kanıp gereksiz kavganızı sürdürdüğünüz durumlarda, rakibinizin yıprandığını ve hatta yaralandığını görürken, kendinizin daha ağır yaralar aldığınızı gözden kaçırırsınız.
Ringde rakibinden ağır darbeler alıp perişan olan boksöre, antrenörü "Bravo, rakibini perişan ettin, onu dövüyorsun" diye moral veriyormuş.
Boksör şöyle bir bakmış antrenörüne...
- Herhalde ringde üçüncü bir boksör daha var ki biri beni de dövüyor, demiş.
Siz siz olun, herkesin bu tür gerginliklerde veya kavgalarda ve hatta savaşlarda "taraf" olmalarını beklemeyin.
Taraf olmadığınız bu tür çatışmalarda tarafsız kalabilmek için nasıl direndiğinizi ve tarafsızlığın ne kadar zor bir konum olduğunu hiç unutmayın.
Çanak tutmak
Hele düşmanınız veya rakibiniz size en ağır darbeyi indirdiğini zannettiği zaman ve bu beklenenden daha hafif bir darbe olduğunda, taraftarlarınızın "Yapacağın bu muydu? Biz de bir şey yapacaksın zannettik" diye daha ağır darbelere çanak tutmasına asla izin vermeyin.
Diyelim ki tetikçileriniz var.
Sakın bu tetikçilerin parmaklarını özgür bırakmayın.
Bu parmakların ileride bir gün sizi nişan almış silahların da tetiğini çekebileceğini hiç unutmayın.
Genel olarak hiçbir konuya "Ya hep, ya hiç" diye sakın yaklaşmayın.
Böyle bir mantığın egemen olduğu ortamlarda bakarsınız ki siz "hiç" oluverirsiniz.
Bu gibi durumları yaşayarak görmedik mi?
Sonra eğilmiş ve yanındaki yaverine alçak sesle "İkisi birden" demiş.
Herhangi bir konuda birileri kavga ediyor veya savaşıyorlarsa, karşılarındakine önce ne kadar güçlü olduklarını anlatmaya çalışırlar.
"Düşman bizden sayıca ve donanım olarak çok üstündü, ama imanımızla yendik onu" söylemi, genellikle içe dönük popülist pazarlama yöntemidir.
Çünkü hüner, bir savaş göze alındığı zaman, bu savaşa düşmanından daha güçlü girebilmektir.
Bu nedenle kurmaylar sürekli "Durum değerlendirmesi" yaparlar.
Durum değerlendirmesindeki amaç, kendi gücünü muhtemel düşmanların güçleri ile karşılaştırmak ve sade düşmanlarının değil kendisinin de zayıf taraflarını saptayabilmektir.
Savaşlarda da, kavgalarda da ve hatta polemiklerde de bazen susmak, konuşmaktan daha etkilidir.
Bazıları akıllarına gelen her şeyi söylerken "Sesli düşünüyorum" derler ya.
İşte en akıl dışı davranış, sesli düşünmektir.
Beyin ile dil arasındaki süzgecin devre dışı kalması, insanı insan yapan farklılığın da ortadan kalkması anlamına gelir.
Kuyruğunu sallıyormuş
Bunu çok iyi anlatan bir fıkra bile vardır.
Adam bir odaya girince karşısına masada poker oynayan dört kişi çıkar. Ancak poker oyuncularından biri köpektir.
Adam şaşkın sorar:
- Bu köpek gerçekten poker oynayabiliyor mu?
Oyunculardan biri cevap verir:
- Oynayabiliyor ama iyi oynayamıyor. Çünkü eline iyi kağıt gelince kuyruğunu sallayıp belli ediyor.
Bir başka önemli nokta da şudur.
Savaşların, kavgaların ve polemiklerin sonunda hangi tarafın daha kazançlı çıktığını veya kimin yenilip kimin galip geldiğini saptamak için başvurulabilecek en kötü yöntem, yandaşların yargılarına güvenmektir.
Çünkü bu yandaşlar genellikle sizi kavgaya, polemiğe ve hatta savaşa bile sürükleyenlerdir. Sizin yenilginiz onların tasfiyesini de getirebileceği için, sonuç ne olursa olsun "Biz kazandık" diye, sizi kutlarlar.
Kim kimi dövüyor?
İçinde bulunmayı hiç planlamadığınız kötü durumlara, yanınızdaki aklı özürlü yandaşlarınızın veya hesap bilmeyen adamlarınızın aşırı davranışları sonucu sürüklenirsiniz.
Sonuna kadar onların pompalamalarına kanıp gereksiz kavganızı sürdürdüğünüz durumlarda, rakibinizin yıprandığını ve hatta yaralandığını görürken, kendinizin daha ağır yaralar aldığınızı gözden kaçırırsınız.
Ringde rakibinden ağır darbeler alıp perişan olan boksöre, antrenörü "Bravo, rakibini perişan ettin, onu dövüyorsun" diye moral veriyormuş.
Boksör şöyle bir bakmış antrenörüne...
- Herhalde ringde üçüncü bir boksör daha var ki biri beni de dövüyor, demiş.
Siz siz olun, herkesin bu tür gerginliklerde veya kavgalarda ve hatta savaşlarda "taraf" olmalarını beklemeyin.
Taraf olmadığınız bu tür çatışmalarda tarafsız kalabilmek için nasıl direndiğinizi ve tarafsızlığın ne kadar zor bir konum olduğunu hiç unutmayın.
Çanak tutmak
Hele düşmanınız veya rakibiniz size en ağır darbeyi indirdiğini zannettiği zaman ve bu beklenenden daha hafif bir darbe olduğunda, taraftarlarınızın "Yapacağın bu muydu? Biz de bir şey yapacaksın zannettik" diye daha ağır darbelere çanak tutmasına asla izin vermeyin.
Diyelim ki tetikçileriniz var.
Sakın bu tetikçilerin parmaklarını özgür bırakmayın.
Bu parmakların ileride bir gün sizi nişan almış silahların da tetiğini çekebileceğini hiç unutmayın.
Genel olarak hiçbir konuya "Ya hep, ya hiç" diye sakın yaklaşmayın.
Böyle bir mantığın egemen olduğu ortamlarda bakarsınız ki siz "hiç" oluverirsiniz.
Bu gibi durumları yaşayarak görmedik mi?