Tahsin AKPINAR
Suriye’de Savaşan Türk’ler ve Cihat Olgusu
Türk vatandaşı birçok insanın dünyanın değişik yerlerinde devam eden çatışmaların içinde yer aldığı epeydir bilinen bir gerçekti. Afganistan ve Filistin’le başlayan yurt dışında savaşma isteği, bir arzu yada tutku olmaktan daha öte anlamlar taşıyor aslında.
Filistin’de İsrail’e karşı savaşan ve bir çok zayiatda veren türk solunun idealist gençleri, mevzu Afganistan savaşı olunca top yekün ofsayta düştüler. Emperyalizmin öteki yüzünden başka bir şey olmayan kominizmin, Urusya şubesine karşı savaşmak işlerine gelmemişti anlaşılan. Aslında bunda anlaşılması zor olan bir şey de yok, şaşılacak bir şey de yok.
Neyse... Mevzu derin. Meselenin soğuk derinliklerine girmeden yüzeysel serinliklerine şöyle bir girip çıkmaktır maksadımız. Derinlere fazla dalınca, mevzunun derinlikleri domuzlar körfezine kayabilir! Yolları sabunlamayalım, suları köpürtmeyelim...
Afganistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Çeçenistan, Kosova, Miyanmar, Moro, Keşmir, Filistin... Listeyi uzatabiliriz geriye doğru. İleri doğru ise zaten kendiliğinden uzayacak ve uzamaya artarak devam edecek. Ama gerilerde bir yerlere pergelin ucunu sağlamca batıralımda ayağımız kaymasın. Halit İstanbuli... Mısır’ın eski firavunlarından Enver Sedat’ı, askeri bir geçit töreni esnasında vurarak öldüren subay. Adından da anlaşılacağı gibi kökenleri itibariyle Türk bir İstanbullu.
Yani... Asayiş berkemal. Sisi gidi Sisi!
Devletimizin resmi eğitim terminolojisi, Müslüman Türk milletine tarihi kökenlerini unutturmak üzerine kurgulandığı için Türkiye’de ki Türk’lere okullarda İslam öğretilirken, 32 farz diye uyduruk bir farz listesi okutulur.
Halbuki; 32 farz, farzdır ama İslam’da farz sayısı 32’ye indirgenecek kadar az değildir. 32 farzın sebebi mucibesi ise ne şiş yansın ne kebap kabilinden suya sabuna dokunmayan(!) farzlardır. Milletin dikkatinden hokus pokusla kaçırılmak istenen ise İslam’daki cihat olgusudur. Cihatın fert fert her Müslümana farz olduğu gerçeğidir.
Hayırlı işler; bol güneşler dostum..!
Şimdi gel gelelim sadede.
Milli şuur ve bilincin neredeyse dip yaptığı, insanların askere gitmemek için bin bir türlü hile ve desiseye başvurduğu, askerlikten yırtmak için ‘çürük raporu verme çeteleri’ gibi dünyanın başka hiçbir yerinde rastlanamayacak ucubeliklerin zuhur ettiği ve anlı şanlı köşe yazarlarının, bu yoldan, ‘dalaksızlık’ formülüyle askerlikten yırttığı bir dönemde, çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının; Pkk gibi materyalist ve din düşmanı bir örgütün saflarında kendini ifade etmeye çalışması, Suriye’de ki iç savaşın envai çeşit ve mezhepte gruplarında rejime karşı ve rejim yanında birbirlerine karşı savaşıyor olması ve hatta, neredeyse bunların tamamının, kendi öz yurtları Türkiye’ye karşı olmaları; tuhaf bir çelişki değil mi?
Ne diyordu Ahmet Kaya?
- Bu ne yaman çelişki anne. Kurtlar sofrasına düştüm...
Bu bile, bir çelişki değil mi? Bunu söyleyen de aslında Ahmet Kaya değildi. Ama o, yüksek sesle, 12 Eylül darbesinin sağır odalarının dilsiz duvarlarında kaybolan sahipsiz çığlıkların, dört duvar arasında yok olup gitmesini engellemek için yüksek sesle bu çelişkiye dikkat çekiyordu. Bunu yaparken o da, herkes gibi çelişkili bir zemine kaymıştı. Sürüye dalan kurtlar, herkesi ve her şeyi ürkütmüştü. Dolayısıyla herkes korkuyor ve titrek tereddütlerle, kimse aslında normalde durmayı tercih edeceği yerde değildi. Ya da, bir çok kişi normalde olmayacağı yerdeydi. Oda, kurttan kaçarken çakallara yem oldu. Üzerine bir kırmızı çizgi çekilerek çelişkisi giderildi!
Neyse..!? Yine konumuzdan uzaklaşmadan mini bir virajla esas meselemize dönelim.
Suriye’de fiili olarak savaşmasa bile, ülkemizde vatandaşlar arasında, rejimden yana olanlar ve rejim karşıtları olarak derin ayrışmalar çoktan gerçekleşti bile maalesef. Bunun için can atan gözünü karartmışlar taifesinin elleri, şimdilik(!) tetik değil kılavye kullanıyor. Ama şimdilik... İnşallah ileri safhalara taşmaz bu toplumsal cinnet pozisyonu.
Peki ülkemiz insanları şu yada bu sebeple savaşmak için bu kadar motive ediliyor olabilirken neden iş askerliğe gelince su kaynatıyor herkes. En hafifi; canı sıkılan, davullu zurnalı askere giden, gönüllü İsmailler olarak alnını bu vatan için kınalatan ve buna düğün bayram yapan gençlere, ağız dolusu küfür ediyor.
Tam ben bu yazıyı yazarken, Kürt şarkıcı Ciwan Haco’nun ‘Almanya için ölürüm’ şeklindeki sözleri ajanslara düştü.
İşte mesele bu.
54 farzın neden 32’ye indirildiğinin en sarih açıklaması bu işte. Almanya için ölebilirsiniz. No sorun no problem. Afganistan’da Uruslara karşı ülkenizi savunurken aslında maalesef Amerika için ölmüş oluyorsunuz. Dolayısıyla no problem dostum. Hatta sizi tüm dünyaya cici çocuklar olarak lanse edebilmek için filminize bile yaparlar.
Ama aynı kişiler, aynı zihin kimyalarıyla Amerika’ya karşı savaşırlarsa..! O my god! Teröristler geldi dostum..!
İster savaşmayı, ister sevişmeyi tercih edin. Ama, siz siz olun, çelişkiye düşmeyin dostum. Bakın Ciwan Haco’ya hiç çelişkisinden pişman mı?
Değil.
Ulan bu ülkenin ölümü zaten Almanların elinden gerçekleşmiş. Sen ölsen ne olur ölmesen ne olur ahmak!
E Mail : akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.