xxx65566
Suriye'de çözüm arayışı, İsrail'in saldırı hazırlığı
Suriye ile Arap Birliği arasındaki uzlaşma, uygulanabilir mi? S. Arabistan, Katar, İran arasında ne tür pazarlıklar yapıldı, henüz bilmiyoruz ama bu ülkelerin belirgin rol oynadığı bir uzlaşma zemini, daha doğrusu taahhüdü ilan edildi.
Arap Birliği kimliği ile Şam yönetimi arasında varılan uzlaşmaya göre, tanklar ve askeri birlikler yerleşim birimlerinden çekilecek, ölümlere son verilecek, rejim karşıtı ayaklanmanın başlamasından bu yana, yani yedi aydır gözaltına alınanlar, tutuklananlar serbest bırakılacak...
Tabii bu arada muhalifler silah bırakacak, çatışmaya son verilecek. Bir nevi ateşkes kararı, ardından da müzakere için zemin oluşturulması amaçlanmış. İlan edilen durum böyle. Muhalifler, uzlaşmaya yanaşmazsa da söz ülkeler onlar ikna edecek.
Bunlar nasıl olacak, nasıl gerçekleşecek, sorun böyle bir uzlaşmayla çözülebilecek kadar basit miydi, basitse bu kadar ölümde ısrar etmenin anlamı neydi, Şam yönetimi bugüne kadarki baskılara neden direndi, daha önce bu talepleri neden kabul etmedi...
Çözüm planına bu sorulardan bakılınca iki şey çıkıyor ortaya: Ya Şam yönetimi köşeye sıkıştı ve çaresiz ya da bu plan uygulanamayacak, zamana oynuyor. Hangisi gerçek elbette önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama Suriye'nin, bu haliyle kalması elbette mümkün olmayacak.
Çözüm planına göre, muhaliflerle yönetim masaya oturacak, belki bir süre sonra bizzat Beşşar Esad onlarla görüşecek. Beklenti ve iyimserlik bu yönde. Ama Suriye gerçekleri buna izin verir mi? Muhaliflerin anlaşmadan hiç de memnun olmadığını söylemeye gerek bile yok.
Suudi Arabistan ve Katar'ın durumu belki çözüm planından çok daha tartışmaya açık. Suudi yönetimi, bugüne kadar keskin bir şekilde Baas karşıtı pozisyon aldı. İran'la bölgeye yayılan çekişmesi aslında Suriye'ye yönelik pozisyonunu da tanımlıyor. İran-Suud çatışmasının Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Lübnan'da ne kadar sertleştiğine hemen her gün tanık oluyoruz.
Katar ise, Libya örneğinde olduğu gibi, bölgesel değişimde öncü ülke olma şeklinde bir rol tanımlaması yaptı. Gerçi bu tanımlamayı kendisinin yaptığına pek kimse inanmıyor. Böyle bir rol kendisine önerildi ve o da bunu kabullendi. Libya'ya asker gönderdiğini kendisi açıkladı. Körfez İşbirliği Konseyi çerçevesinde oluşturulan Arap gücünün merkezinde S. Arabistan ve Katar var. Bu gücü Yemen'de kullandılar.
Katar'ın, Libya'dan sonra Suriye'ye yoğunlaşması bekleniyordu. Adeta bölgesel seferberlik başlatılacaktı. Bir anda hava değişti. Katar ve S. Arabistan, İran'la çatışma haline sürüklenirken Tahran'la Suriye konusunda anlaşmış görüntü veriyor şimdi.
Bütün bunlar olurken, Suriye'de iç savaş biter mi, ölümler sona erer mi yoksa birkaç hafta içinde bu uzlaşma da silinip gider mi tartışmaları yapılırken, Suriye'de tansiyon düşürülürken İran yeniden merkeze alındı.
İsrail, Yunanistan ve Rum Kesimi ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde, İtalya hava sahalarını da kullanarak askeri manevralara başladı. Şimon Peres'in Rum Kesimi'ne yaptığı ziyareti bu çerçevede dikkatle değerlendirmek lazım. Aynı anda ABD ve Fransa'dan İran'a müdahale söylemleri yeniden devreye girdi. İsrail'in İran'a saldırı hazırlıklarına başladığı, aynı şekilde İngiltere'nin de saldırı hazırlıkları yaptığı haberleri servis edilir oldu.
Suriye'ye müdahale beklerken İran'a müdahale beklentisine yönlendirildik. Peki bir günde Suriye'yi gündemden düşürüp İran'ı nasıl gündeme aldılar? Bir hafta içinde Suriye ile uzlaşmaya varıp İran'ın nükleer tesislerine müdahaleye nasıl geçtiler? Yine birkaç gün içinde İsrail'in Gazze'ye saldırı hazırlıklarını yoğunlaştırdığını görüyoruz.
Burası Ortadoğu... Bölge ile ilgili karar vericilerle oyuncuları dikkatle ayrıştırmak lazım. Karar verildiği anda barış, karar değiştirildiği anda savaş ortamı oluşabiliyor. Katar ev S. Arabistan'ın, Arap Birliği üzerinden yürüttüğü süreç, birilerinin Suriye gündemini erteleyip İran'ı öne almasıyla mı gerçekleşti?
Galiba böyle oldu, birileri önceliği yeniden değiştirdi. Biz de takip ediyoruz... İran'ın yeniden hedef alınmasına ve Gazze'ye saldırı hazırlığına dikkat...