“Su ve Karizma”

Susuz bir şehir"de neler olur hiç düşündünüz mü?...

 

Öyleyse, çöle dönmüş koca bir şehir kurun hayalinizde…Sonra gözlerinizin önüne felaket tellallarının zil takıp oynamaya kalkıştıklarını getirin…Ardından yaşanan paniği…Artık memur ve işçiye bile lazım olmayan evlerin bir anda kiralarının düştüğünü…Mülkiyet sahibi olmanın bile bir anlamı kalmadığını görün…O şehirde görev yapmanın cazibesini yitirdiğini…Elektrik kesintilerinin çoğaldığını…Sokakların boşaldığını… Şehrin hayalet şehirden farksız olduğunu … Yetmez…Susuzluktan kaynaklanan ne varsa hepsinin birer birer ortaya çıktığını düşünün…Pislik, koku, mikrop, hastalık… Daha sayalım mı?...  Kısaca susuzlukla ilgili tasarladıklarınız ve yazdıklarınız tam bir “sefalet” senaryosu olsun… Çünkü bunlar gerçektir…Yanılmazsınız…

 

İşte, kaybolan su olunca, hayat nede birden tadını kaybediyor görüyor musunuz?…Elbette su gibisi yok..Dünyanın en büyük nimeti o...Şimdi çeşmelerimizden akıyor yine eskisi gibi…Ama…Gün geçtikçe “Acaba gerçekten susuz kalacakmıyız?...” “Ya yağmur yağmazda barajlar dolmazsa!..” diye her geçen gün tedirgin oluyor geriliyoruz…

 

Sudaki ihmal, ilgisizlik ve bilgisizlik aslında hepimizin “ortak eksiği”…Musluklar damla damla aktı…Olsun ne var bunda dedik…Ormanlarımız tel tel döküldü…Kalanı yeter dedik…İşte yağmur çağıranımız da yok artık...Bir zamanlar ormanlarımız açardı semaya “yapraktan ellerini” de Su isterlerdi…Zamanı gecikmezdi gelirdi…Sahip çıkamadığımız ormanlarımız yok ki artık semadan su istesin…

 

Su yeryüzünün damarlarından çekildikçe, “değerinin” ilgisizliğe, bilgisizliğe ve ihmale gelmeyeceğini öğreniyoruz ne yazık ki…Bin nasihat için illa bir musibet mi  görmek lazım…Ve burada en çok da ders alması gerekenler, şimdilik elbette ki suyu yöneten belediyelerdir…    

 

İşte daha geçen yıl, maliyeti yüksek dev yatırımlara imza atan Ankara Büyükşehir Belediyesi"nin “su politikası”nın iflası ve su konusunda geleceği planlamadaki ihmali sonucu Ankaralıların yaşadığı “telaşlı günler”, “suyun başındaki” diğer illerin belediye başkanlarına örnek olsun…

 

Susuz bir Ankara"yı bırakın yaşamayı, düşünmek bile insanın içini üşütüyor… Yaklaşan yerel seçimlerle birlikte Ankara"da muhaliflerinin Melih Gökçek"e karşı en güçlü silahı da “su”…Gökçek, “su muhalefeti”yle sırılsıklam… Kızılırmak suyunu kısa zamanda Ankara"ya taşısa da, bu su işi, geçen yaz yaptığı su kesintileriyle halk desteği anlamında ciddi yara alan Melih Gökçek"in bu yazda başını çok ağrıtacak…Yine de getirdiği Kızılırmak Suyunun sağlıksız olduğu yönündeki spekülasyonlarla bu aralar epeyce de ağrıyor zaten…Kanal kanal gezerek başının ağrısını dindirmek istemesi de “sudan” sebep…  

 

Yani, suyu elinde tutan belediye başkanları, bir üçüncü dönem daha Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmaya hazırlanan Melih Gökçek"in belediyesinin devasa imkanlarına rağmen, karşı karşıya kaldığı durumu örnek alarak, şehirlerinin gelecekle ilgili su politikalarını ivedilikle, taviz vermeden belirlemelidirler…Yoksa, “ağızlarıyla kuş tutsalar”, bu “su işi” şimdiye kadar elde ettikleri başarılarını da, imajlarını da, karizmalarını da çizer…Bunun sancısını ve de faturasını, o ilin mülki amirleri de içinde olmak kaydıyla alt-üst kademe her neyse tüm belediye başkanları da aynı oranda yaşar ve öderler…Ankara"da geçtiğimiz yaz boyunca yaşananlar tecrübeyle sabittir ve sonunda ne suyu elinde tutanlar nede tutmayanlar sorumluluktan kurtulamaz, bunu da halka anlatamazlar…

 

Öteden beri ucundan kıyısından gündeme getirilmeye çalışılan ve yolu ayrı bir bakanlık tezlerine çıkan “Su yönetimi” konusundaki yeniden yapılanma arayışları artık yörüngesini bulmalıdır… Kaldı ki, bana göre,  artık vatandaşa su faturası ve suyunu kesmekten öte, “su yönetimi kabiliyetleri” tartışılmaya başlanan belediyelerin elinden acilen alınma vakti gelmiş ve geçmiştir de… Bugün yok olma işaretlerini veren Su, ciddi bir sorun olarak insanlığın önüne çok yakın bir zamanda “korkunç yüzüyle” çıkacaktır... Su israfının önlenmesine yönelik kanalizasyon çalışmalarının ve şebeke tamiratlarının dışında tüm etki ve yetki hakları ellerinden alınarak, bu iş hükümetler de değil, bir “devlet politikası” haline getirilmeli ve en az “laikliğin” korunduğu kadar korunmalıdır…

 

Ne ki, denize kıyısı olmayan ülkelerde dahi -İsviçre buna örnektir-  “işlevselliği” ile denizcilik bakanlığı varken, üç tarafı denizlerle kaplı bir ülkenin denizciliğinin, denizcilik müsteşarlığı düzeyinde temsil edilmesinin izan ve izahına kelimeler yetmez… Ki, Türkiye"nin yer altı ve yer üstü kaynaklarının korunması ve kullanımında da mutlak olması gerektiği gibi, en azından sahip olduğu suyu konusunda atacağı  “bağımsız” adımı, onun uluslararası karizmasını daha da pekiştirecektir…

 

“Dev çınar”ın kökünde yıllardır yerleşerek yavaş yavaş gövdesini kemiren kurdu, “perdesiz” gözlerle görebiliyorsak ne ala…

 

Peki, şehirlerimizin gelecekteki su rezervleri ile ilgili durumları nedir acaba?... Bölgelerinde hiç merak edip soran olmuş mudur?…Yada kamuoyu merak edip sormadan, Büyükşehir Belediyeleri"nin bu yönde kamuoyuyla paylaşacağı ve merakları gidereceği su politikaları var mıdır?...Nedir?...Yoksa Türkiye"de birkaç Büyükşehir Belediyesi dışında onların böyle bir “derdi” yok mudur?...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum