xxxx855
Şu boğaz harbi
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? /En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya /Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! /Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Böyle diyor Çanakkale şehitleri için yazdığı müthiş şiirde merhum Mehmet Akif Ersoy. Aradan neredeyse yüzyıl geçmiş olmasına rağmen, Çanakkale sırtlarında yaşanan müthiş mücadele ve mücahedeyi en çarpıcı biçimde gözümüzün önüne seriyor bu dizeler.
Önceki gece TV5 ekranlarında Ana Haber Bülteni'nde Araştırmacı-Tarihçi-Yazar Ekrem Şama'yı izledik.
Ekrem Şama, özellikle Çanakkale Savaşları üzerine araştırmalar yapan, bu hususta yazdığı makaleler ve kitaplarla dikkat çeken bir yazar. Şu anda "Şu Boğaz Harbi" isimli belgeselini tamamlamak üzere Çanakkale'de, Gelibolu yarımadasında çalışmalar yapıyormuş. Ekrem Şama'nın anlattıklarından bizleri en çok etkileyen şey, Çanakkale Savaşı'nın ruhuyla, maneviyatıyla ilgili bugünlerde hiçbir çalışma yapılmamış olması konusuydu.
Şama, Çanakkale zaferinin kazanıldığı topraklara bir çok insanın ziyaretlerde bulunduğunu, burada tabyalar arasında geziler düzenlendiğini, fakat Çanakkale'nin manevi yönüyle ilgili hiçbir şey anlatılamadığını dile getirerek, "Çanakkale Zaferi, Allah'ın yardımıyla, Allah'ın inayetiyle kazanılmış bir zaferdir. Bir çok tabyada Mehmetçiklerimiz, ölüme koşa koşa giderken ellerinde Kur'an-ı Kerim'lerle, tekbirlerle, kelime-i şehadetlerle şehit olmuşlardır. Anafartalar Zaferinde Mustafa Kemal, "Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diye emir verdiğinde, Mehmetçiğimiz elinde Kur'an, dilinde şehadetle ölüme yürümüştür. Bir çok zaferin Allah'ın inayetiyle kazanıldığı, düşman birliklerin kumandanlarının dilinden ortaya konulmuştur. Biz bunları anlatamıyoruz, anlatmıyoruz. Anlattığımızda hemen birileri çıkıp diyor ki, "Hurafe"... Çanakkale zaferi bir destandır. Çanakkale Zaferi, Allah'ın bu millete inayeti olan bir destandır. Bu noktada Çanakkale'yi gezecek olan ziyaretçilere alan kılavuzlarının bu hususların aktarılması ve anlatılması gerekiyor. Alan kılavuzları, Çanakkale Zaferi'nin maneviyatıyla ilgili bilgileri gelenlere anlatmalı, bu zaferin sadece savaş boyutuyla kalmaması sağlanmalı" açıklamasını yaptı.
Biz de Çanakkale Tabyalarını iki kez gezme imkanı bulduk. İnanın, bu gezilerimizde tabyalarla ilgili bilgileri bize aktaranların işin manevi boyutuyla ilgili hiçbir derdinin, kaygısının ve tasasının olmadığı izlenimini aldık.
Ekrem Şama'yı bu konuyu gündeme getirdiği için tebrik ediyoruz. Ama, bölgedeki alan kılavuzlarının yetiştirilmesiyle ilgili kim yetkiliyse, bu kurumun üzerine çok önemli görevler düşüyor.
Bu ülkenin tarihindeki mayanın, maneviyatın, milli ve manevi değerlerin genç neslimize aktarılması, öğretilmesi yönünde herkesi yetiştirmek ve geleceğe ışık olacak adımlar atmak gerekiyor.
Şama'nın bir uyarısı da etkinlik yapıyoruz diye bu bölgeye geziler düzenleyen ve binlerce insanı buralara taşıyan belediyelereydi. Belediyelerin bu işi "Seri İmalat" haline dönüştürdüğünü belirten Şama, "Maalesef, doğru dürüst gezi yapılmıyor. Öğleden sonra birkaç tabya dolaşılıp hemen geri dönülüyor. Bu işin ruhuna ilişkin öğretici bir gezi planlanmıyor" dedi. Elbette, onların derdi Çanakkale Zaferi'nin manevi boyutuna yolculuk yaptırmak değil ki! Ne kadar çok insanı oraya taşırlarsa, bir sonraki seçimlerde potansiyel oy deposu elde etmiş olacaklar.
Öyle değil mi?