Türkiye son günlerde üst üste gelişen iki nahoş olay ile çalkalanıyor. Birincisi hakeme yumruk olayı ikincisi de meclis kürsüsünde yere yığılan milletvekiline “oh olsun” tarzındaki çirkin ifade. Sırasıyla bunlar hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum sizlerle.

Geçen hafta Ankaragücü Futbol Kulübü Başkanı Faruk Koca Çaykur Rizespor maçının bitiş düdüğünün hemen ardından maçın hakemi Halil Umut Meler’e kameralar önünde yumruk atıp hastanelik etti.

Bu en hafif ifadeyle “hödük” hareketin bahanesi veya rasyonel bir izahı yok. Belli ki kin ve nefret ile dolmuş olan Faruk Koca kendisini kaybederek kameralar önünde olduğunu umursamadan, yaptığı hareketin kanunlar muvacehesinde suç olduğunu takmadan, ve en önemlisi karşısındakinin hata ile malül bir insan olduğunu unutarak yumrukladı. Ve bu şahıs Türkiye’nin en köklü kulüplerinden birinin başkanı.

Bir yöneticin en önemli hasletleri sakin ve mantıklı düşünmesi ve öfke kontrolüdür. Bu beyefendi de hiçbiri yok! Hakettiği cezayı alması ve öfke kontrolü tedavisi almaya mecbur bırakılması şart. Çünkü bu öfke normal değil ve tedavi edilmesi icap ediyor. Bir sözüm de maçta görevli güvenlik kuvvetlerine. Siz hakemlerin güvenliğinden sorumlu değil misiniz? Nerdeydiniz olay olurken?

Size konuyla alakalı olarak ABD’den bir örnek vereyim. Biliyorsunuz NBA basketbol maçlarına gidip gördüklerimi ve analizlerimi yazı ve fotoğraflarla sizlerle paylaşıyorum. Sporda şiddetin çok az olduğu, sporcuların bazen maç içerisinde birbirleriyle kavgaları hariç tribün olaylarının yaşanmadığı, ve hatta rakip taraflarların yan yana oturduğu ABD’de bile NBA hakemleri maçın oynanacağı salona polis kordonunda giriyor. Beni kaç kere polis kenara geçmem için uyardı hakemler geçerken. Artık alıştığım için onlar istemeden ben kenara geçiyorum. Yani ortam ne kadar sakin olursa olsun yine de tedbiri elden bırakmıyorlar.

Gelelim ikinci nahoş olaya. Bu hafta Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez AK Parti’nin politikaları aleyhine yaptığı ateşli, yüksek volümlü ve sert konuşmasının hemen ardından kürsüden ayrılırken yere yığıldı. İşte tam o sıralarda AK Parti sıralarından yükselen ve TBMM tutanaklarına giren şu sözleri gündeme oturdu: “Allah’ın gazabı böyle olur”.

Bu sözleri de AK Parti’nin bir nevi paratoneri konumuna gelmiş olan aile dostumuz Özlem Zengin Hanımefendi’nin söylediğini iddia ettiler. Benim tanıdığım Özlem Hanım böyle bir söz söylemez. Nitekim de söylememiş; teyit ettirdim.

Ama bir başkası söylemiş. Peki maksadını fazlasıyla aşmış bu sözleri insani bir tepki olarak görebilir miyiz? Çünkü neticede dakikalarca ve ateşli bir şekilde AK Parti’nin “İsrail yanlısı” olduğuna dair eleştiriler yaptıktan sonra yere yığılmasını herkes gibi bu lafları eden kişi de normal bir “bayılma” olduğunu düşünmüş ve sert eleştirileri de kabullenmediği için bu lafları etmiş olabilir. Bugün sorsanız “hata yapmışım ve keşke demeseydim” tarzında konuşur muhtemelen. Ama Hasan Bitmez Bey bu olaydan birkaç gün sonra vefat edince o sözlerin mecrası farklı yöne kaydı.

Dikkat ederseniz iki olayın da ortak bileşeni öfke kontrolünün olmaması.

• Faruk Koca öfkesini kontrol edemedi ve tüm dünyaya malzeme olacak şekilde hakeme yumruk attı. Şimdi hapiste!
• Rahmetli Hasan Bitmez Bey sakin sakin anlatabileceği bir meseleyi sinirlenerek, bağırarak, ve öfkeli olarak anlatınca tansiyonu fırladı ve kalp krizi geçirdi. Artık yaşamıyor!
• Adı netleşmeyen AK Partili milletvekili ise öfkesine yenildi, etmemesi gereken bir ifadede bulundu ve o kişi vefat etti. Bundan sonra ölene dek bu vicdan azabıyla yaşayacak!

Biz Türkler ateşli bir milletiz, ortamız yok ve kavgaya meyyaliz; en eğitimli olanımızdan en eğitimsiz olanımıza kadar. Bunu değiştirmemiz lazım. Hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımızı bozuyor bu kontrolsüz öfke epizotları. Artık sakinleşelim yahu! Bu vesileyle Hasan Bitmez Bey’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve metanet diliyorum. Mağdur hakem Halil Umut Meler’e de geçmiş olsun diyorum.