xxx098
SOL ŞERİT FETİŞİSTLERİ
Bir işe sağ ayağı, sağ eli ile başlamaya alıştırılmış ve bunu de benimsemiş bir millet, yollarda sol şeritten neden hiç ayrılmaz acaba?
Hızla akıp giden bir trafiğin içinde sol şeridi işgal etmenin ne gibi bir sürüş keyfi olabilir acaba?
İstanbul yollarında özellikle sağ şeritlerin daha hızlı aktığına dikkat ettiniz mi bilmiyorum? Trafiğe takılmak istemeyenler, son zamanlarda sağ şeritleri daha fazla kullanmaya başladı.
Bu nasıl bir ters mantıktır?
Sol şeritten aheste aheste giden bir sürücü, arkasında kendisinden daha hızlı gelen bir sürücüye neden yol vermeyi “zûl” sayar ki acaba?
Önünüzde ağır ağır seyreden bir aracın arkasına kadar gelip varlığınızı bir şekilde hissettirdiğiniz, sağ şeritler boş olduğu halde size yol vermek yerine gaza yüklenmeyi başladığını gördüğünüzde nasıl bir duyguya kapılırsınız acaba?
Önünüzdeki aracın sürücüsünün davranış biçimi, neyle izâh edilebilir acaba?
Trafik kurallarının uygulandığı bazı batı ülkelerinde, yollardaki trafik akışını seyrettirsek, acaba o “sol şerit cahilleri” yaptıklarının hatalı olduğunu kabul ederler mi?
Aynaları kullanmayı beceremeyen, arabasının özelliklerinden bîhaber olan, etrafındaki trafik akışını sürekli kontrol edemeyen bir sürücü, yanlış yaptığı halde karşısındakine neden tepki verir ki?
Acaba bu “sol şerit cengâverliği” fetihçi ruhumuzun bir sonucu mudur? “Burayı ben ele geçirdim o halde kimseye vermem…” diye mi düşünür insan “sol şeridi bastığında”?
Bir başka karın ağrısı konu daha…
Dönel kavşaklarda geçiş hakkının kimde olduğunu acaba kaç kişi doğru olarak söyleyebilir içimizden?
Dönel kavşağa hızla girip yer kapmayı marifet ve uyanıklık sayan bir “kavşak canavarı” kim tarafından nasıl durdurulabilir ki?
Zaman zaman trafikte yaşadığım sinir bozucu dakikalardan dolayı, defalarca aracımı müsait bir yere bırakıp gitmeyi düşündüm. Sırf sağlı sollu park etmiş “park efeleri”nden dolayı.
“Abi iki dakkalık işim var be…” deyip trafiği alt üst eden ve sinirinizi zıplatan “efeler” acaba nasıl bir görgüsüzlük yaptıklarının farkında mıdırlar?
“Park yeri mi var ki park edelim” dediğinizi duyar gibi oluyorum. İki dakikalık bir işi için, otoparka arabasını bırakıp 10 dakika yürümek mi, yoksa hemen yolun sağına çekip işini halletmek mi daha uygun bizim için? Cevabınızı kendinize verin.
Herkes kendini düşündüğü için İstanbul trafiği başta olmak üzere, yollarımızda büyük bir trafik keşmekeşi yaşanıyor.
Belli periyotlarla herkes yeniden ehliyet sınavına alınsa, değişen kurallar bir kere daha öğretilse, sürekli aynı tür hataları yapan sürücülere ciddi yaptırımlar uygulansa, trafiği denetleyecek, bu işin uzmanı olacak yeni trafik polisleri veya trafik zabıtaları istihdam edilse, kusurlu olanlara (kim olursa olsun) müsamaha gösterilmeden hak ettiği ceza kesilse…eminim bir çok şey düzelecek yollarımızda.
Ümraniye Alemdağ Caddesi, İstanbul’da gördüğüm en ciddi trafik sıkışıklığının yaşandığı yer. Sağda park ceplerinin haricinde yapılan sağlı sollu parklarla, o güzelim cadde nefes alamaz hâle geliyor. Hele yayalar da yollarda yürüyünce, ortaya çıkan durumu sormayın gitsin…
Belediye Başkanı Hasan Can Bey, yasalar izin vermediği için trafiği denetleyemedikleri ve düzenleyemediklerini söylemişti bir keresinde. Bu karmaşanın ortadan kalkması için kendilerine yetki verilmesi gerektiğini de vurgulamıştı.
Belediyelere trafiği düzenleme yetkisi mutlaka verilmeli. Belediyelerde istihdam edilecek çok sayıda trafik zabıtası ile bu keşmekeşe “dur” denilebilir.
Sadece İstanbul için değil birçok şehrimiz için de bu durum geçerlidir. Hem işsizliğe bir nebze olsun katkısı olur hem de keşmekeşin önüne geçilir. Ceza kesme de dâhil bir çok yetkiye sahip bir trafik zabıtasının, belediyelere de ek gelir kaynağı olacağını unutmamak gerekir.