A. Serdar ÖZTÜRK
SİYONİST İSRAİL KISKAÇTA
Mavi Marmara olayı akabinde Türkiye-İsrail ilişkilerinde ve Ortadoğu tarihinde yeni bir çağ başladı. Türkiye olaydan dolayı İsrail’den özür beklerken İsrail devletiyle olan diplomatik ilişkilerini de tamamen kesti. O Türkiye ki kuruluşunun 1 sene sonrasında yani 1949 yılında İsrail’i meşru bir devlet olarak tanıyan ilk ülke konumundaydı. İsrail esasında Mavi Marmara’ya saldırmakla en büyük siyasi ahmaklığını yaparak zaten gergin olan ilişkileri hepten akamete uğratmış ve Türkiye’nin gazabını tümüyle üzerine çekmişti.
Saldırının üzerinden 3 yıl geçti ve İsrail kendisi için tehdit olan müslüman kardeşler yönetimindeki Mısır ve antisiyonist yerel aktörlerce yeniden kurgulanma sürecinde bulunan yeni Suriye perspektifinde sıkışıp kalmış bir konuma geldi. Ve bu süreçte başkaldıran halkların, İsrail yanlısı statükocu Arap yönetimlerine karşı elde ettikleri ve elde etmeleri muhtemel olumlu neticeler cazibesi yüksek konular olarak kayıtlara geçti.
Siyonistlerin kontrolünden çıkmış bu stabil şartlarda ve Ortadoğudaki İsrail hegemonyasını iyice kırıma uğratmış yeni siyasi arena’da İsrail yine Türkiye kartını tercih etmekten başka çare bulamadı. İsrail halkının istemeyeceği özür beyanını iç siyasetine aykırı da olsa gerçekleştirmek zorunda kaldı..
İsrail Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Yaakov Amidror'un, “ Türkiye ile ilişkilerimizin seviyesini artırarak Suriye konusunda daha fazla iş birliği yapmak ve İsrail'e Ortadoğu'da ve başka yerlerde daha geniş bir hareket alanı kazandırmak istedik.’’ şeklinde gerçekleşen beyanı da İsrailin bölgede nefessiz kaldığının en önemli ispatı niteliğindedir. Bu tür demeçleri uzun vadeli planlarını sürdürebilmek isteyen beynin arka plandaki korkularının yansıması olarak düşünebiliriz.
Ve bu minvalde İsrail’in Türkiye’ye neden ve ne denli muhtaç olduğunu kıstaslarıyla birlikte irdelemekte fayda var.
*Akdeniz sularındaki petrol rezervinden yeni denklemde Türkiye’nin müsadesi olmadan pay elde edemeyecek olması.
* Çevresindeki radikal yönetimler arasında güvenebileceği istikrarlı ve belirli politikalara sahip tek ülkenin Türkiye olması.
*Ortadoğudaki siyasi kontrolü kendi inisiyatifine almış bir Türkiye portresi
*ABD yönetiminin politikalarına ters düşen Türkiye düşmanlığının sürdürülemez oluşunun anlaşılması
*BM bünyesinde dahi, sertleşen Gazze ve Filistin politikalarından yana olan desteğini yitirmiş olması.
*Türkiye’nin vetosuyla Nato’ya giremeyecek olması.
*Geleceğin enerji hatlarının ve kontrol ünitelerinin Türkiye üzerinde konumlanacak olması.
Bu faktörlerin ışığında, İsrail’in ilk kez bir devletten özür dilemesi ve Gazze ablukasını kaldırma sözü ve Türkiye’de yeni siyasi atmosferin de bu denli hızlı süreçte işler olması aynı denklem üzerinde düşünülmeli. Tüm bu süreçler bir diğeriyle griftleşmiş vaziyette ilerlemeye devam etmektedir. İçeride PKK’yı sindirme amaçlı gerçekleşen müzakereler ve İsrail'den istenilenlerin alınması Türkiye'nin Ortadoğu'da merkezi bir kuvvet haline gelmesi sonucunu doğuracaktır.
Görülen o ki İsrail yükselen bir güç konumundan hızla yere çakılan yumuşak güç konumuna transfer olmuş durumdadır.Geleceğin dünyasında yerle yeksan olmuş bir İsrail portresi ile karşılaşacağımız günler artık çok yakın. Bu süreç Türkiye’yi kontrolsüz (riskli) bir şekilde yükseltirken, İsrail’i olanca gücüyle yere çarpmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.