Sınırı aşan şehirler!

İhtiyar şehirlerimiz, binlerce yıldır Mezopotamya'yı dünyanın merkezi yapan şehirlerimiz, devletlerden ve milletlerden uzun ömürlü ve güçlü şehirlerimiz yeniden diriliyor.

Devletlerin onlarca yıldır yapamadığını şimdi onlar yapıyor. On yıl önce devletten devlete yürütülen ilişkileri şimdi o şehirler üsleniyor. Yüzlerce yıllık ortaklık, kardeşlik, komşuluk günümüze taşınıyor.

Ayrılık adına ne varsa reddeden, tarihin hangi döneminde başımız sıkışsa bize yol gösteren, her büyük buhrandan sonra dimdik ayağa kalkan şehirlerimiz, ekmek kadar, su kadar ihtiyaç duyduğumuz barışı, ortak geleceği yeniden şekillendiriyor. Bir asır süren ayrışmayı, kavgayı, düşmanlığı, unutulmuşluğu, ilgisizliği bir kenara itmek için öne çıkıyor.

Hafta sonu Urfa'daydık. Vali Nuri Okutan'ın himayesinde düzenlenen "Araplar'ın gözüyle Türkler" sempozyumunu izlerken, bu bölgedeki şehirlerin bugüne taşıyacağı, bize sunacağı ne kadar zengin birikimi olduğunu, politik ayrışmaların, restleşmenin bu zenginlik karşısında ne kadar etkisiz ve oyalayıcı olduğunu, gündelik gelgitler arasına sıkışan bizlere nasıl geniş ufuklar ve örnekler sunduğunu düşündüm.

İbrahim'in topraklarından bize, bölgemize, öfkelerimize bakınca, sadece bir şehrin bile bize yetecek ölçüde birikimi olduğunu bir kez daha fark ettim. Öyleyse neydi bizim derdimiz? Öfkelerimizin, acılarımızın üstesinde gelip bu gerçeği yeniden keşfetmemiz neden bu kadar zordu? Türklerin, Arapların, Kürtlerin ve diğerlerinin bu topraklarda paylaşamadıkları neydi? Hangi öfke bütün bunlardan daha derin, daha büyük, daha güçlü olabilirdi?

Avrasya Yazarlar Birliği ile Arap Yazarlar Birliği'nin ortak organizasyonu olan sempozyumda, ekonomik ve siyasi yakınlaşmanın yanı sıra, kültürel alanda ortak zenginliklerden örnekler sunuldu, bu ortaklıklar üzerinden neler yapılabileceği sorgulandı. Arap basınında Türkiye'nin algılanış biçiminden edebiyata, şiire kadar bir çok konuda tebliğler sunuldu. Vali Nuri Okutan'ın konuşması etkileyiciydi.

Hatay'dan Diyarbakır'a uzanan kuşaktaki şehirlerle Lazkiye'den Halep'e, Bağdat'a uzanan kuşak arasında nasıl bir cazibe merkezi oluşturulabilir, Ortadoğu'nun kaosa teslim olmuş bu bölgesi nasıl barış adası, refah adası yapılabilir, bu kuşak içinde nasıl bir model ortaklık şekillendirilebilir, düşünülmesi gerekiyor. Politik yakınlaşmanın ötesine uzanıp, sınır şehirlerinin sınırı aşan etkisinden faydalanıp, Antep'in ekonomik gücü, Urfa'nın kadim bilgeliği ve bölgenin barış şehirlerinin katkısı, yüz yıldır devam eden ayrışma rüzgarını nasıl tersine çevirebilir, düşünülmeli.

Sınır şehirlerimiz, belki cumhuriyet tarihinde ilk kez öne çıkıyor. Gerilim yerine çözüm üretiyor, bölgesel ortaklığı katkı sunuyor. Bu şehirlerimizin vizyon sahibi yöneticilerinin yeni sürece çok önemli katkılar sunduğunu, şehirleri yeniden keşfederek, hafızamızı yenileyerek bu güçlü miras üzerine yeniden şekillenecek ortak gelecek için seferber olduğunu, bunun Türkiye için bir şans olduğunu vurgulamalıyım.

Sadece sınır şehirler değil, Anadolu'nun hemen her şehri benzer bir heyecanla geleceğe bakıyor. Orta Asya'dan Ortadoğu derinliğine, Afrika'ya kadar, güçlü bir geleceğe yatırım yapmanın sadece ticari ilişkilerle sınırlı olamayacağını, kültürel birikimin, ortak tarihin söz konusu bölgede yaşayan bütün toplumlara güç ve refah sağlayacağını ve çatışma projelerini tersine çevireceğini bilen insanların yıpratılmasına izin vermemek gerekiyor. Bu vesileyle, aynı heyecan ve azmin taşıyıcılarından Elazığ Valisi Muammer Erol'u de burada anmak gerekiyor.

Dalga dalga yayılan, önümüzü açan bu sürece katkıda bulunan herkese minnet duymamak mümkün mü...

 

Hamit Can'a veda...

 

Sessiz yaşadı, sessizce ve aniden gitti... Kendim için belirlediğim birkaç iyi adamdan biriydi. Nusret Özcan'ın vefatından sonra, herkesten farklı bir yere, iyilik yerine koyduğum, kendisinden emin olduğum, yürek diliyle konuşabildiğim kişiydi...

İhtirassız, riyasız, gönül dilinden konuşan, mütevazı yaşayan, sabreden, dost olabilen, yüreği açık insandı. Vefatından sonra anladım, benim için ne kadar geniş bir yeri olduğunu. Hepimiz böyle değil miyiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar