Dr.Mehmet BOZKURT

Dr.Mehmet BOZKURT

ŞEYTAN KOVALAMAK, SALAVAT ÇEKMEK

İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Sayın Okuyucularım Allah merhum Başbakanımız ve Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakana rahmet eylesin, geride kalanlarına ve sevenlerine sabrı cemil nasibeylesin. Bu vesile ile Türkiyede siyaset yapmanın, millete hizmet etmenin zorluklarını bedelini  irdelemek istiyorum.

Bir başbakanın  görevleri  nelerdir? Bunu siyasi sorumluluğu gereği hükümet programını anayasa ve yasalar çerçevesinde  uygulamak icranın başı olarak devleti idare etmek  bürokraside ahengi sağlamak, milletin ihtiyaçları neyse bütçe yaparak ona göre işleri sevk ve idare etmek şeklinde özetleyebiliriz. Bu görevi hakkıyla yerine getirmek aslında hiç de kolay olmayan  çok zor bir görevdir. Hele hele bu iş  Türkiye’de ise imkansız denebilir. Çünkü bu görevleri yerine getirmek için sizin iyi niyetli dürüst olmanız birikimli donanımlı olmanız yetmez.  Deha derecesinde  zeki olsanız da yetmez, yüzde elliden fazla oy alsanız da işiniz çok zordur. Statükonun sistemin izin verdiği ölçüde icraat yapar; vermediği zaman milletin isteklerini veya seçmeninize vermiş olduğunuz sözleri yerine getiremezsiniz. O zaman da ne özgürlük ne kalkınma ve ne de sosyal adalet gerçekleştirilebilir.  Statüko sizi istemez, yargı istemez medya istemez  muhalefet istemez, asker istemez. Şimdi nerhum Özalı merhum Erbakanı düşünün bugün Erdoğanı düşünün icraat mı yapacak engellerle mi boğuşacak. Yani salavat mı çekecek şeytan mı kovalayacak? Özal Türkiyeyi dünyaya açtı, Türkiyenin kabuğunu kırdı. Özgürlükleri genişletti. Ekonomide devrim niteliğinde açılımlar yaptı. Fakat statüko müsaade etmedi. Bir şekilde suikast yaparak ortadan kaldırdı.  Erbakan   Cumhuriyet tarihinde ilk defa açık vermeyen denk bir bütçe yaptı, havuz sistemi kurdu D8 ülkelerini bir araya getirdi; fakat sonunda  adeta yaka paça iktidardan alaşağı  edildi. Başbakanlık görevi boyunca da hergün  istifa edinceye kadar da burnundan getirildi. Neden İrtica imiş. Gaye milletin refahı yükselmesi mutluluğu ekonominin düzelmesi değil. Gaye irtica bahanesiyle statükonun devamı elitlerin kendi saltanatlarının devam etmesi. Bunun için memleketi mahvetmekten çekinmeyecekler.  Yani Erbakan aslında şeytan kovalayamadı şeytanlar onu engelledi. Erdoğan  daha güçlü olarak tek başına hükümet kurdu. Ona da iktidara gelir gelmez suikast planları darbe planları yapılmaya başlandı. Hükümet olarak aldığı bütün kararların Çankayadan  veto edilmesi Danıştaydan yürütmelerin durdurulması ve ekonomi için önemli birçok icraatın engellenmesi ve CHP nin meclisten çıkan bütün kanunları Anayasa Mahkemesine götürüp orada iptal ettirmesi daha programına koymamışken başörtüsü serbest bırakacak ve İmam Hatip Liselerine yapılan haksızlıkları  ortadan kaldıracak diye yeri göğü inletmeleri yapılan bütün iyi işleri dahi engellemeleri düpedüz şeytanların salavat çekmeye mani olması diye düşünüyorum. Burada mecazi ifade kullanıyorum ama isterseniz şeytanları hizbüşşeytan (şeytan taraftarları) olarak düşünürseniz tam da Kuran Kerimde Mücadele Suresindeki ifade ile örtüşmüş olur.

Bu memlekette hizmet etmek için  ne yapmak lazım? Engeller olacak muhalefet olacak ama bu kadar engelleme de amaç zorluk çıkarmak yokuşa sürmek değil, hiçbir şekilde iş yaptırmamak. Niyet kötü. İktidar ne yaparsa yapsın kötüdür şeklinde muhalefet anlayışı ne yazık ki hala geçerli. Bütün bu engeller aslında milletin önüne konulan engellerdir. Özal liberal görüntüsüyle fakat sağlam özü ile unutulmayacak hizmetler yaptı.  Erbakan İslami kişiliği ile açıktan kartlarını ortaya koymasıyla sistemi ürküttü. Başbakanlığı devrinde karşılaştığı engeller ve uğradığı haksızlıklar millete sistemin statükonun dindar bir siyasetçiye millete hizmet etmesine müsaade etmeyeceğini her ne pahasına olursa olsun geçit vermeyeceğini göstermiş oldu. Aslında Özal görüntü itibariyle liberal olup özü itibariyle dindar olduğundan epey bir icraat yaptı ama  o da sonunda bir şekilde  suikast ile ortadan kaldırılmıştı.  Tayyip Erdoğan Merhum  Özal ve Erbakanın karşılaştığı engellerin çok daha fazlası ile karşılaştı. Hala da karşısına engeller çıkarılıyor.  Çünkü Erdoğan Özal ve  Erbakandan daha çok oy alarak daha güçlü bir şekilde ve tek başına hükümet kurmuş oldu. Şeytanlar Özalı ortadan kaldırmış, Erbakanı alaşağı etmişti ama talebesi Erdoğanı bir türlü engelleyememişti. Erdoğan salavat  çekmeye devam ediyordu. Aslında Erdoğanın seçim başarısının yarısı ANASOL –M Hükümetinin  Cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümeti oluşuna bağlıydı. Bir de muhalefet yetersizdi. Muhalefetin vizyonu projesi yoktu sadece ideolojik demagojisi vardı ve milletle iletişimi kopuktu. Ve hala da öyle.

 

Statükoya göre sisteme göre millet devlet içindir. Bize göre devlet millete hizmet etmek onu mutlu etmek içindir. İnsan esastır.  Allah eşrefi mahlukat olarak yarattığı kullarının mutluluğu için Kuran indirmiştir. Yani Kuran İnsanın mutluluğu için bir araçtır. Tabii gaye insanın mutluluğu Allahın rızasına nail olmak ve sonuçta cennete kavuşmak olunca Kuran ve Sünnet bu gayeye ulaşmak için bir vasıta oluyor. Gayesi Allahın rızası olan insanın dünya hayatında bulunduğu sürece yaşamını sorumluluklarını icraatlarını  tabiî ki İslama uygun olarak yerine getirmek için çalışacak.  Halbuki bugün devletin kurumları birinci anlayışı( yani millet devlet içindir)  hakim kılacak şekilde konumlandırılmıştır. Yargı başta AYM bütün kararlarında Türk Milleti adına karar verir fakat aldığı kararlar vicdanları yaralamaktan sakınmaz, milletin sinir uçlarına dokunur  askeri irade bağrından çıktığı Türk Milleti adına darbe yapar darbe planlar ve toplum mühendisliği yaparak Milleti değerlerinden  koparıp kendine göre şekil vermeye   istemediği elbiseyi millete giydirmeye çalışır. Medya yakın zamana kadar iki üç grubun tekelinde olduğundan onlar da askeri  kışkırtan  yayın yapar, hükümetler üzerinde baskı unsuru olur. Muhalefet te kendini inkar edercesine darbelere karşı duracak yerde darbeleri teşvik eden  politika  takibeder. Sayın Korkut Özalın deyimiyle bugün Türkiye’de sistem hükümetlerin icraat yapmasına engeldir,  bu anayasa ile ülke yönetilemez durumdadır. Yani şeytanlar salavat çekmemize müsaade etmeyecekler.  Millete hizmet etmek isteyen  hükümetlerin görevi oldukça sınırlı olup milletin istek ve ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. İşte siyaset bugün çok daha zor hale gelmiştir. Merhum Erbakan bitmez tükenmez enerjisiyle çok ileri hedefler koydu; kendine tam bağlı bir nesil yoğurdu yetiştirdi fakat bu enerjiyi yaymak için geniş bir seçmen tabanına ulaşamadı.   Ancak Erbakanın deyimiyle sınıfın dersini çalışmayan öğrencileri  Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve arkadaşları bugün kurdukları parti ilk seçimde iktidar olup devletin başına geçtiler. Düşünüyorum. Ya derslerini çalışsaydılar ne olurdu  veya iyi ki dersini çalışmamışlar mı demek lazım? Değerlendiremiyorum.  Engin ve fırtınalı yüksek dalgaların olduğu bir denizde gemiciler kaptanlar kutup yıldızına bakar rota tayin ederler. Temennimiz veya keşke (demek hem doğru değil hem geçti ama yazmaktan da kendimi alamadım) Merhum Erbakan zamanında o da zamanın Kutbuna baksaydı siyaset çok daha başka türlü olurdu, milletin hak ve hukuku daha iyi korunurdu. İnsanlar kader veya hikmet gereği hata yapabilirler. Ancak yüksek mevkide bulunanların hatalarının bedelini toplum ağır ödüyor.

Burada şu hususu vurgulamak istiyorum. Bizim üniversite öğrencisi olduğumuz yıllarda gençlik sağcı ve solcu milliyetçi  ve ülkücü diye bölünmüş ve gençlik birbirine kırdırılıyordu. Bu o zaman için bilinçli yapılıyordu. Aynı silah sabah bir grubun öğleden sonra başka grubun elinde olabiliyordu. Merhum Erbakan olsun  Merhum Muhsin Yazıcıoğlu olsun hiç sevmediğim  Bahçeli olsun    kendi tabanları olan gençliği şiddetten uzak tuttular ve sokağa bırakmadılar. Statükoya sisteme kaos oluşturması için koz vermediler. Eğer frenlemeselerdi 80 öncesinden daha kanlı olaylar ortaya çıkabilirdi. Kurduğu dört partisi  kapatılan Erbakanın  sisteme koz vermemesi şiddeti önlemesi önemli bir husustur. Sol ise ihtilal yapmak için şiddete başvurdu, Kahrolsun Amerika diye on sene bağırdı.  Fakat Amerika değil sol kahroldu. Eski solcular bugün kapitalist oldu.

 

Son 5 yıldır yaşadığımız olaylar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik dönemeci ve kırılma dönemi olup işler iyiye doğru gidiyor görünüyor. Dokunulamayanlar tutuklanıyor,  altı yıl önce rüyada görsek inanmayacağımız olaylar gerçekleşiyor.  Askeri vesayet kalkıyor, kişisel hak ve özgürlükler ve siyaset alanı genişliyor. Kritik dönemeç aşılmak üzere  diye düşünüyorum. Sistem çatırdıyor statüko çöküyor veya başlığımızla ifade edecek olursak şeytanlar yeniliyor kovalanıyor görünüyor. Ancak unutmayalım ki şeytanın hilesi çoktur ve şeytan meleklerden daha zekidir. Ayrıca siyasetçilerin şeytanları var da bizim yok mu? Bizler de şeytanla mücadele etmek ve salavat çekmekle mükellefiz. Ancak  salavat çekmek için hem abdestimizin hem niyetimizin sağlam olması şart. Ve önemli bir husus daha: salavat çekenler bir araya gelebilseler orta yerde kovalanacak şeytan kalır mı? Ne dersiniz?

 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum