Recep KOÇAK
Seviyorum Diyebilmek
Seviyorum Diyebilmek
14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle 5 ülkede bir araştırma yapılmış. İngiltere, İtalya, Portekiz, Fransa ve Türkiye’de internet üzerinden yapılan ankette, sevgisini ifade etmekte en çok zorlananlar Türkler çıkmış.
Sevgililer Günü’ne yetişecek şekilde planlanarak gerçekleştirilen ankete, beş ülkeden 15-24 yaş arası 1.667 genç katılmış.
Araştırmanın güvenilirliği, yöntemi tartışılabilir. Genelleme yapmak için yeterli bir veri olup olmadığı sorgulanabilir.
Ancak kendimizden yola çıkıp, çevremizdekilerin bu konuda nasıl bir uygulama içinde olduğunu hatırladığımızda, bu araştırmanın bizim gerçekliğimizi bir parça da olsa yansıttığını kabul ederiz.
En yakın arkadaşımıza, eşimize, dostumuza o iki kelimeyi söylemekte nasıl zorlandığımız esprilere ve skeçlere konu edilir oldu.
Yıllar önce evlenmiş bir çiftten bayan bir gün kocasına, “Bunca yıl evliyiz. Bana bir defa bile seni seviyorum demedin” siteminde bulunur. Beyefendinin cevabı kısadır:”Sevmesek evlenmezdik herhalde!”
Adam işten yeni gelmiş, karnı aç ve yorgun. Bir an önce bir şeyler yemeyi ve dinlenmeyi düşünüyor. Karısı ise akşama kadar evde usanmış. Dışarı çıkıp biraz yürümek, hava almak, rahatlamak istiyor. Yemekten sonra dışarı çıkmayı, yürüyüş yapmayı teklif ediyor kocasına. Onun cevabı da kısa:”Dışarıdan yeni geldim. Bir şey yoktu!”
Bu cevapla bir önceki cevap aynı kocaya ait gibi görünüyor.
Hz. Peygamber s.a.s’den rivayet edilen “Kardeşinize sevginizi söyleyin” mealindeki hadisi şerifi duymayanımız yoktur neredeyse. Ama bu hadisi şerifin gereğini kaçımız yapabiliyoruz?
Oysa hürmet ettiğimiz bir büyüğümüzden, “seni severim” kelimelerini doğrudan duymanın bizde meydana getirdiği olumlu etki tarif edilemez. Hatta doğrudan bu iki kelime ile dile getirilmeyip dolaylı ifade edildiği durumlarda veya hal diliyle ya da daha inceltilmiş yöntemlerle dile getirildiğinde de insanın sevildiğini bilmesi büyük bir mutluluk vesilesidir.
Sevildiğini, önemsendiğini, dikkate alındığını bilmek o insanı güçlendirir. Hastalıklara karşı bağışıklık sistemini daha mukavim hale getirir. Varsa rahatsızlıkları, onlardan kurtulmak için de sevildiğini bilmesi bazen doğrudan tedavi edici, kimi zaman da hızlandırıcı bir etkendir.
Sevmek mi, sevilmek mi daha güzeldir?
İkisi de elbet.
Deveye, “Yokuş çıkmayı mı, bayır inmeyi mi seversin?” diye sormuşlar.
“Düz yolun suyu mu çıktı ?” cevabını vermiş.
Hayatımızda sevilmeye değer birilerinin olması için de, bizim sevimli bir insan olabilmemiz için de özel bir çaba gerekir.
Sevgi emek ister. Çiçeklerin bakım istemesi, bakılmayan bağın dağa benzemesi gibi.
Ailemizde ve yakın çevremizde bizim tarafımızdan sevildiğini kuvvetli bir şekilde duymaya ihtiyacı bulunmayan yoktur.
Biz de hangi yaş ve konumda bulunursak bulunalım, değer verdiğimiz, saygı duyduğumuz birilerinin “Benim için önemlisiniz, sizi seviyorum” demesi ile kendimizi iyi hisseder, o günü daha huzurlu geçiririz.
Sevgi sözcüklerinin abartılı olmaması gerekir. Abartılı söyleyişler bir süre sonra söyleyene olan güveni zedeler, zayıflatır.
İlaçların dozunda kullanılmamasının tedavi etmek yerine hasta etmesi gibi.
Her anımızda, bütün davranışlarımızda karşı tarafa asıl güven veren yönümüz samimiyetimizdir. Samimi olmak sevgi ifadesinde de önemlidir. İnanmadan hatta abartarak dile getirdiğimiz duygularımız sevdiklerimizi bizden uzaklaştırır.
Sevilebilecek vasıflarda kişilere değer verip onları sevgi çemberimizde tutmanın gayretinde olmak kadar sevilebilecek niteliklerde insan olmanın gayretini de hep sürdürmeliyiz.
Peygamberler hariç, her insanda –ararsak- kusur bulabiliriz. Yola sadece kusursuzları sevmek gibi bir iddia ile çıkmamız halinde tek başımıza kaldığımızı kısa sürede görürüz.
İyi insanları bulmak, onlarla arkadaş, dost olmak hedeflenmeli. Ama asıl üzerinde yoğunlaşmamız gereken konu, “Nasıl yaşarsam iyi insan, adam gibi adam, sevilesi insan olurum?” sorularına bulacağımız cevaplardır.
Sevdiklerimize onların bizim için ne kadar değerli olduğunu söylemek için vaktimiz az.
“Seni seviyorum” kelimelerini söylemek zor geliyorsa sevgi dillerinden birini kullanıp bunu yapmalıyız.
“Beş Sevgi Dili” isimli kitap ya da sevgi dillerini anlatan başka kitaplar bize yardımcı olabilir.
Eşinizin sevgi dili A’dır, siz ona hep B ile hitap etmektesinizdir, anlaşamıyorsunuzdur. Acilen birkaç sevdi dili öğrenmelisiniz. Çocuğunuz size C sevgi dili ile ile sesleniyor siz ona hep D sevgi dili ile hitap ediyorsunuz, aranızda iletişimsizlik var.
Acele etmelisiniz.
Babalarımızdan, annelerimizden, bizden öncekilerden öğrendiğimiz başka sevgi dilleri ve sevgiyi ifade yolları vardır elbet. Bunların modası hiç geçmez, işe yaramayacağı gün hiç gelmeyecek. Ama daha etkili, daha rafine yöntemlerin de olabileceğini düşünmek durumundayız.
Gecikmeyelim.
İtalyan yazar Susanna Tamaro'nun 1994'te yayımlandığı zaman İtalya'da büyük yankı uyandıran ve Türkiye’de 1997’de piyasaya çıkan, çok satan kitaplar listesinin başındaki yerini uzun süre koruyan “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” isimli kitabı hatırlatırım. Kitaptan, “Ölümlerin insana en acı veren yanı, sevdiklerinize söylemek istediğiniz şeyleri artık onlara söyleyemeyecek olmanızdır” anlamındaki etkileyici cümleyi hala hatırlıyorum.
Aramızdan ayrılarak ebedi aleme göçen sevdiğimiz, hürmet ettiğimiz kişilerin ayrılık acıları kadar, onlara söylemek istediğimiz ama bir sebepten geciktirdiğimiz, ihmal ettiğimiz sözlerimizle baş başa kalmışlığımız da bizi derin kedere boğar.
Günü tamamladığımızda kendimize soralım, “Bugün, sevdiğim kaç kişiye sevgimi söyleyebildim?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.