Şehir Tiyatroları'nda Yahya Kemal Skandalı!

Bugün sütunumu sevgili Mehmet Nuri Yardım'ın "sanatalemi" sitesinde yayımlanan önemli bir yazısına ayırıyorum. Alıntılarken bazı kısaltmalar yaptım. Yazının tam metni siteden okunabilir…

***

Şehir Tiyatroları'nda büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın en güzel eserlerinden biri, "26 Ağustos" şiiri sansürlendi. Hiç kimseden ses seda çıkmadı. Nedim Saban'ın bir internet sitesindeki iki yazısı dışında bu mesele sanat dünyasında konuşulmaya bile değer bulunmadı.

Peki sansürlenen Yahya Kemal değil de Nâzım Hikmet olsaydı ne olurdu acaba? Maazallah! Ülkemizde yer yerinden oynardı, gökkubbe üstümüze çöker/tilir/di inanın. Çok tirajlı gazeteler, çok seyredilen televizyonlar bangır bangır olayı cümle âleme duyururdu. Dağdaki çoban bile duyardı Nâzım'a sansür uygulandığını. Mesele büyütülür ve iş Abdülhamid Han'ın sansürcülüğüne kadar götürülürdü. Belki de Avrupa Birliği'ne bile şikâyet edilirdi Türkiye. Televizyonlarda açık oturumlar yapılır, ana haberlerde 'sansür olayı' mutlaka yer alırdı. Güzide gazetelerimiz, meseleye genişçe verirlerdi. Böylelikle bütün zamanların her daim gündemdeki ismi Nâzım Hikmet, birkaç hafta daha konuşulur dururdu. Ama mağdur edilen şair, Aziz İstanbul'un bilge şairi Yahya Kemal olunca tıs yok!... Böyle konularda kulağı delik olan sanat baronları sağır. Niçin peki?

Meseleyi kısaca anlatayım: Yaklaşık on sene önce İstanbul Şehir Tiyatroları'nda Yahya Kemal Beyatlı'nın hayatının anlatıldığı "Kendi Gök Kubbemiz" başlıklı oyun sahnelendi. Oyunu Sönmez Atasoy yazdı ve yönetti. Oynayan ise Toron Karacaoğlu. Her ikisi de usta birer tiyatro sanatkârı, Muhsin Ertuğrul'un iki kabiliyetli talebesi ve [yadigârı]. Bugün ise tiyatromuzun kıdemli ustaları. Bu oyunu birkaç defa büyük bir ilgiyle seyrettim. Toron Bey oyuna bütün benliğini veriyor. Sahnede âdeta canlanmış bir Yahya Kemal'i heyecanla seyrediyor, dikkatle dinliyoruz. Oyun, bu on sene içinde bazı yıllar kaldırılsa da istek üzerine yeniden sahnelendi. Geçen sene Yahya Kemal'in vefatının 50. yılı münasebetiyle tekrar sahneye konuldu.

Yahya Kemal'in "26 Ağustos" şiiri, esere uygunluğu münasebetiyle oyuna eklenmiş. Yahya Kemal'in en çok sevilen ve okunan bu dörtlüğünde, İstiklâl Harbi'nin en hararetli anlarında Türk ordusunun gösterdiği üstün cesaret ve kahramanlık anlatılır.

Hem şiir tekniği üstünlüğüyle, hem de son derece anlamlı muhtevasıyla okuyucuyu kendisine hayran bırakan şiir şöyle:

Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi,

Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi,

Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.

Toron Karacaoğlu tek kişilik bu eserde şiiri büyük bir coşku ile okumaktadır. Türk tarihine büyük önem veren Yahya Kemal bu kısa şiirle şahit olduğu bir destanı özetle anlatmaktadır. 26 Ağustos'ta Yunan kuvvetlerine karşı hücuma geçen şanlı Türk ordusu için yazılmış bir dua şiirdir. Evet şair, "İslâm'ın son ordusu"nu över ve muzaffer olması için Rabbine yalvarır. Çünkü o devirde kurtuluşu için savaşan tek İslâm kuvveti, Anadolu'daki Müslüman Türk askerleridir.

İşte bu oyun 2008-2009 sezonunda tekrar sahneye konulur ve Ocak 2009'da "Kendi Gök Kubbemiz" için yeni bir gala daha yapılır. Ne var ki, şiir seslendirilmez bu sefer. Metinden kaldırılmış, açıkçası sansürlenmiştir. Birileri Yahya Kemal'in "İslâm'ın son ordusu" olarak tanımladığı Türk ordusuna ithaf edilen bu şiirden rahatsız olmuş ve kaldırılması için emir vermiştir. Yahya Kemal'in Atatürk'ün huzurunda okuduğu ve takdir gördüğü bu muhteşem kıt'ayı birileri beğenmemiş ve kestirip atmıştır. Oyunun geliştirilen metninde Toron Bey'in elyazısıyla bu şiir vardır, daha önceki sahnelenişlerde bu şiir okunmaktadır, bunun da kaydı bulunmaktadır.

Peki, yeni sezonda bu şiir niçin kaldırıldı? Gala gecesinde oyunun başlamasına yarım saat kala şiirin yasaklandığı doğru mudur? Bu fiili durumdan, bu müdahaleden Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya'nın haberi olmuş mudur, kendisi bu konuda direktif vermiş midir, yoksa başka kişilerin mi makasları devreye girmiştir, bilmiyoruz, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu iddialara birilerinin cevap vermesi gerektiğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar