Necmi ÇAVUŞOĞLU
SEÇMEN EŞİT MUAMELE İSTİYOR
Seçmen Eşit Muamele İstiyor
Kadıköy’de sıraya girmiş belediye otobüsü bekliyorum.
Bir yandan da etrafı inceliyorum.
Durakları ve duraklarda sefer sırası bekleyen otobüsleri!
Ben ‘varoş’ sayılabilecek semtlerden birine gideceğim.
Bizim beklediğimiz durakta yolcu sırası uzayıp gitmiş. Diğer durağın ötesine geçmiş.
Genelde varoş semtlerin duraklarında böyle oluyor.
Peş peşe birkaç ‘varoş semt’ durağı!
Arka arkaya park etmiş otobüsler! Kırmızı, paslı maslı ‘tam gariban semt taşıtı’!
Merkezi yerlere yolcu taşıyan ‘otobüsler’ yeşil renkli, gıcır gıcır…
Niye bizim mahalleye ‘bir tane bile olsa yeni otobüs’ yok diye hayıflanıyorum.
Ya okula gittiğim seksenli yıllardaki gibi, aktarmalı gitmek zorunda kalsaydım?
Buna da şükür.
Konforlu yolculuk imkanı hazırlamadığı için belediyeye eksi bir (-1) puan veriyorum.
Yola koyuluyoruz. (Bizim orası bir saat) Bir şehrin iki semtinin birbirine uzaklığı bir saatlik mesafe olurmu demeyin. Oluyor işte.
Güzel şeyler de olmuş.
Eskiden olduğu gibi yol kenarlarında uçuşan kağıtlar, etrafa saçılmış çöpler yok.
Duraklar eskiye nisbetle daha nizamlı. Kavşaklar trafiği hayli rahatlatmış. Biletsiz binen yolcular otobüste akbil alabiliyor. (Bu basit ama çok önemli bir hizmet)
Güzellikleri görünce de artıları (+) belediyenin hanesine yazıyorum.
Yaşamı kolaylaştıran bu hizmetlere rağmen ‘iktidar partisi’ birkaç dönemdir kazandığı belediye başkanlıklarını neden kaybetti diye düşünmüyorum değil.
Birden çok sebep sayılabileceğini sanıyorum.
Seçimlerden sonra günlerce televizyonlarda yapılan yorumlar geliyor aklıma; global kriz, üslub hatası, yerel teşkilatların yeterince çalışmaması, aday belirlemede yanlış yol izlenmesi vs.
Söylenenlerin hepsinin payı illaki olmuştur.
Oyunu tekrar vermekten vazgeçen seçmen sayısı kadar, gerekçe sayılabilir.
Bizimkisi sadece yorum.
Bu belediye yönetimlerini, önceki yönetimlerle kıyasladığımda, çok daha fazla hizmet ürettiklerini görüyorum. Çok iyi olmasa da iyi sayılabilir. (Daha iyi olanları, bazılarının kursağı götürmediği için yönetimden uzaklaştırıp, partilerini kapattıklarını hepimiz hatırlıyoruz sanırım.)
‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ ata sözümüzü unutmayalım.
İstanbul’un son otuz yılını bilen biri olarak, son yıllardaki değişimi rahatlıkla fark ediyorum.
Yapılan hizmetleri inkar etmek günah olur.
Peki ama, öncekilere nazaran daha iyi hizmet eden bu parti neden oy kaybına uğradı?
Feraset sahibi seçmenler bu parti mensuplarını hangi gerekçelerle desteklemişti. Buna kanımca verilebilecek cevap, ‘kendisi gibi olduğuna inandı’. (Gerçekten de bu kadroların çoğunu yakından tanıyordu)
Sonra ne oldu da seçmen, mesafeyi açtı? (Yoksa hafif yollu seçtiklerine küstü mü?)
Bizce evet, bu seçmenin İKTİDARDAKİ partiyi bırakıp, başka ”arayışlara” yöneldiği anlamına gelmiyor. Uyarı gibi sanki!
Beni dikkate al, bana kendimi değerli hissettir, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapma, dedi gibi.
Makam, mevki, şan, şöhret, para ve güç elde edince beni tanımaz olma, selamı sabahı kesme, ben varsam sen varsın!
BEN VARIM!
Varım ama, ÇANTADA KEKLİK DEĞİLİM!
SEN BENİ NASIL GÖRÜRSEN, BEN DE SENİ ÖYLE GÖRÜRÜM!
Bu, insana güç katan sıfatlar, mahşerdeki gibi insanı, etrafı fark etmez hale mi getiriyor ne?
VARSA KENDİSİ, YOKSA KENDİSİ Mİ DETİRTİYOR ?
Oyumu alana kadar ‘aziz kardeşim’, makam mevki sahibi olunca, ‘iki kaldırım’, ‘prestijli cadde’, ‘iki kamyon asfalt’, ‘iki paslı yolcu otobüsü’, ‘on torba kömür’, sana yeter de artar muamelesi!
Kesmiyor artık!
Artık vatandaşın talepleri var ve en önemli talebi de EŞİT MUAMELE!
ADALET!
Kadıköy’de sıraya girmiş belediye otobüsü bekliyorum.
Bir yandan da etrafı inceliyorum.
Durakları ve duraklarda sefer sırası bekleyen otobüsleri!
Ben ‘varoş’ sayılabilecek semtlerden birine gideceğim.
Bizim beklediğimiz durakta yolcu sırası uzayıp gitmiş. Diğer durağın ötesine geçmiş.
Genelde varoş semtlerin duraklarında böyle oluyor.
Peş peşe birkaç ‘varoş semt’ durağı!
Arka arkaya park etmiş otobüsler! Kırmızı, paslı maslı ‘tam gariban semt taşıtı’!
Merkezi yerlere yolcu taşıyan ‘otobüsler’ yeşil renkli, gıcır gıcır…
Niye bizim mahalleye ‘bir tane bile olsa yeni otobüs’ yok diye hayıflanıyorum.
Ya okula gittiğim seksenli yıllardaki gibi, aktarmalı gitmek zorunda kalsaydım?
Buna da şükür.
Konforlu yolculuk imkanı hazırlamadığı için belediyeye eksi bir (-1) puan veriyorum.
Yola koyuluyoruz. (Bizim orası bir saat) Bir şehrin iki semtinin birbirine uzaklığı bir saatlik mesafe olurmu demeyin. Oluyor işte.
Güzel şeyler de olmuş.
Eskiden olduğu gibi yol kenarlarında uçuşan kağıtlar, etrafa saçılmış çöpler yok.
Duraklar eskiye nisbetle daha nizamlı. Kavşaklar trafiği hayli rahatlatmış. Biletsiz binen yolcular otobüste akbil alabiliyor. (Bu basit ama çok önemli bir hizmet)
Güzellikleri görünce de artıları (+) belediyenin hanesine yazıyorum.
Yaşamı kolaylaştıran bu hizmetlere rağmen ‘iktidar partisi’ birkaç dönemdir kazandığı belediye başkanlıklarını neden kaybetti diye düşünmüyorum değil.
Birden çok sebep sayılabileceğini sanıyorum.
Seçimlerden sonra günlerce televizyonlarda yapılan yorumlar geliyor aklıma; global kriz, üslub hatası, yerel teşkilatların yeterince çalışmaması, aday belirlemede yanlış yol izlenmesi vs.
Söylenenlerin hepsinin payı illaki olmuştur.
Oyunu tekrar vermekten vazgeçen seçmen sayısı kadar, gerekçe sayılabilir.
Bizimkisi sadece yorum.
Bu belediye yönetimlerini, önceki yönetimlerle kıyasladığımda, çok daha fazla hizmet ürettiklerini görüyorum. Çok iyi olmasa da iyi sayılabilir. (Daha iyi olanları, bazılarının kursağı götürmediği için yönetimden uzaklaştırıp, partilerini kapattıklarını hepimiz hatırlıyoruz sanırım.)
‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ ata sözümüzü unutmayalım.
İstanbul’un son otuz yılını bilen biri olarak, son yıllardaki değişimi rahatlıkla fark ediyorum.
Yapılan hizmetleri inkar etmek günah olur.
Peki ama, öncekilere nazaran daha iyi hizmet eden bu parti neden oy kaybına uğradı?
Feraset sahibi seçmenler bu parti mensuplarını hangi gerekçelerle desteklemişti. Buna kanımca verilebilecek cevap, ‘kendisi gibi olduğuna inandı’. (Gerçekten de bu kadroların çoğunu yakından tanıyordu)
Sonra ne oldu da seçmen, mesafeyi açtı? (Yoksa hafif yollu seçtiklerine küstü mü?)
Bizce evet, bu seçmenin İKTİDARDAKİ partiyi bırakıp, başka ”arayışlara” yöneldiği anlamına gelmiyor. Uyarı gibi sanki!
Beni dikkate al, bana kendimi değerli hissettir, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapma, dedi gibi.
Makam, mevki, şan, şöhret, para ve güç elde edince beni tanımaz olma, selamı sabahı kesme, ben varsam sen varsın!
BEN VARIM!
Varım ama, ÇANTADA KEKLİK DEĞİLİM!
SEN BENİ NASIL GÖRÜRSEN, BEN DE SENİ ÖYLE GÖRÜRÜM!
Bu, insana güç katan sıfatlar, mahşerdeki gibi insanı, etrafı fark etmez hale mi getiriyor ne?
VARSA KENDİSİ, YOKSA KENDİSİ Mİ DETİRTİYOR ?
Oyumu alana kadar ‘aziz kardeşim’, makam mevki sahibi olunca, ‘iki kaldırım’, ‘prestijli cadde’, ‘iki kamyon asfalt’, ‘iki paslı yolcu otobüsü’, ‘on torba kömür’, sana yeter de artar muamelesi!
Kesmiyor artık!
Artık vatandaşın talepleri var ve en önemli talebi de EŞİT MUAMELE!
ADALET!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.