Lütfi AYHAN
SAVAŞSIZ BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜ?
Savaşlar, kan, iç savaşlar, isyanlar, terör, ölümler, zaferler, hezimetler, göçler, fetihler, işgaller, işkenceler, mülteciler, yersiz yurtsuz vatansız kalanlar… İnsanlık tarihinin özeti bu kelimelerde saklı. Kabilin Habil’i öldürmesi ile başlayan ölme, öldürme, kan dökme hadisesi kıyamete kadar devam edecek.
Savaş yapmayan, kan dökmeyen, kavga etmeyen hiçbir toplum yeryüzüne gelmemiştir. Hangi din ve inançta olursa olsun( Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, brahman, puta tapıcı…), hangi mezhepten (alevi sünni şia vehhabi, Katolik Ortodoks protestan) hangi siyasi, sosyal, düşünce yapısında bulunursa bulunsun ( komünist, faşist, sosyalist, ateist…) , hangi kıtada yaşarsa yaşasın(Avrupa, Asya, Afrika, Amerika…), Hangi renkten ve ırktan olursa olsun( sarı, beyaz, siyah derili, kızıl derili…) Hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın( ilk çağ, orta çağ, yeni çağ, şimdiki çağ…) fark etmez. Savaşlar hep olmuş, haksızlıklar devam etmiş, ölmeler, öldürmeler, zulümler, işkenceler, hiç bitmemiş. Bunun çaresi yok. Çünkü dünyadayız ve insanız. Dünya zulüm yeri, insan ise nisyan ile malul.Âdem’in (as) çocuklarıyız hepimiz bu değişmez gerçek
Görünüşte, dinler de, siyasi ve sosyal düşünce ekolleri de aslında savaşa karşılar. Lakin bu karşıtlık savaşlara hiçbir zaman mani olamamış. Dinleri savaşın, ölümlerin, baş müsebbibi gören ve gösteren siyasi düşünceler dini iktidardan indirip kendi hakimiyetlerini kurduklarında, iktidarları dönemlerinde kan dökmekte, kınadıkları dinleri fersah fersah geride bıraktılar. Mesela Komünizmin, Çin’de, Rusya’da, Vietnam da, Balkanlarda, Uzak Doğuda…. döktükleri kanın çokluğuna bakın! Güya barış için, güya zulme engel olmak için iktidara gelen yoldaşların döktükleri kanlar tarihin en kırmızı sahifelerini oluştururlar. (Mao, Stalin, Polpot…)
Teoride, savaşa, kana, karşı olan Hristiyanların Haçlı seferlerinde, Orta çağda, 1. Ve 2. Dünya savaşlarında yaptıkları savaş ve kıtallerle bu konuda liderliği kimselere kaptırmıyorlar. ABD ‘de yerli, halktan (aztek inka maya ) eser bırakmayanlar yine çağdaş! Modern! Erdemli! Avrupalı Hristiyanlar değil mi? Kitaplarında “ÖLDÜRMEYECEKSİN” umdesini en başa alan Yahudilerin dünyadaki her fitnede, her savaşta başrol oynamalarını kimse görmemezlikten gelebilir mi? 23 yıllık peygamberliğinin 13 yılında devlet başkanı da olan Peygamberimiz(sav) yaptığı gazalarla koskoca Arap Yarımadasını tümden fethetti. Bu koca ülkeyi fethederken ölen insan sayısının toplam 700 civarında olduğu söylenir. (Müslüman ve Gayri Müslimlerin toplamı) Peygamberimizden (sav) sonra maalesef Müslümanlar da savaş girdabına düştüler.
Bu tarihi gerçeklerden sonra gelelim günümüze, Maalesef bu günler dünya Müslümanlarının en zor günleri. Çünkü son 30-40 yıldır en çok kan İslam diyarlarında dökülüyor, en büyük zulümlere Müslümanlar maruz kalıyor, en fazla iç savaş ve fitne ümmetin diyarlarında vuku buluyor. Osmanlının çökmesi ile tespih tanesi gibi dağılan ümmet 50 den fazla devlete bölünüyor. Bu devletlerin çoğu görünüşte devlet. Bağımsız, özgür karar alabilecek konumdan çok ıraklar. Bu nedenle “gâvurların”, cahilliklerinin, nefislerinin oyuncağı durumundalar. Bazen mezhep, bazen meşrep, bazen etnik yapı… Farklıklarından dolayı sudan sebeplerle sürekli birbirleri ile savaşıyorlar. Bu anlamsız ve ümmeti mahvı perişan eden savaşlardan en büyük çıkarı tabi ki sanayisi (silah) güçlü, siyaseti kuvvetli, büyük, zalim, kâfir devletler sağlıyor. (abd, rusya , çin, almanya, İngiltere…)
Ümmet diyarlarında bu gün gözyaşı, hüzün, sürgün, Müslümanların; Kazanç, sevinç, zafer kâfirlerin hissesine düşüyor. Müslümanların bir kısmı sırtını batıya bir kısmı doğuya dayıyor. Bir kısmı Rusya’ya bir kısmı ABD ye yaslıyor. Ağalar bu işten çok memnun. Çünkü hiç askerleri ölmüyor, hiç toprak kaybetmiyorlar. Havadan Uçaklarla, karadan füzelerle Müslümanları bombalıyorlar, öldürüyorlar. Şehirleri yakıp yıkıp harabeye çeviriyorlar. Sonra sıra birbirlerini boğazlamaya yemin etmiş Müslümanlara geliyor, onlarda birbirlerini tarihte ender görülen işkencelerle öldürüyorlar. Maalesef gerçek bu. Ümmeti bu durumdan ancak Allah’ın yardımı kurtarabilir. Bize düşen bu fitneden, bu fesattan mümkün olduğunca uzak durmak ve gece gündüz Rabbimize “Ey erhamürrahimin olan Allah! Ümmete sen acı! Ümmeti bu durumdan ancak senin merhametin kurtarır…” diye ilticada bulunmak. Haydin Duaya .
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.