Saf çelişkinin zuhuru

İslamcılık fikriyatının din ile zıtlık ilişkisi üzerinden algıladığı meselelerin hakikatte öyle olmadıklarını kavrayabilmek için İslamcı insan kaynağının iktidar aygıtının cazibesi etrafında devrana durması gerekiyormuş demek ki. Ortalık yerde servetin güçlü iktidarı nice senelerdir hükümferma iken buna karşı bayrak açmayan İslamcılığın, muhafazakarlığın muktedir günlerinde servetin hükmüne ve tahakkümüne isyan eden hissiyata karşı birden heyecana gelip itirazlar seslendirmesini başka hangi sebebe bağlamak mümkün olabilir?

İslam'dan sol çıkmayacağını bu kadar yüksek sesle haykıran heyecanın, aynı hararetli itiraz ve ikazı neden servet tekeline, bu tekelin iktidarına ve onun katman katman nema havuzcuklarına yöneltmediğini merak etmeyecek miyiz?

“İslam'dan sol da, sağ da çıkmaz” mealindeki idare-i maslahatçılığın aslında servet tekelinin muktedir varlığına isyan eden yürekleri karşısına aldığını, servetin zulüm iktidarını kıyısından köşesinden zikretmeyi de sütre olarak kullandığını farketmediğimiz mi sanılıyor! Halihazırdaki çelişki ve çatışma itibariyle öncelik İslam'dan sol çıkmayacağına yoğunlaşmayı mı gerektirir, yoksa itikadı da, fıkhı da ifsat eden zengincilik ilahiyatının Müslümanlığı başkalaştırmasına karşı siper kazmayı mı?

Beşeri bir tecrübe olarak Müslümanlığın ürettiği bütün tarihsellik (fıkıh, hadis, tefsir, kelam) mümkün ve meşru olabiliyorken neden aynı İslam'dan bugünün tarihselliğine ilişkin (siyasi) bir sonuç din dışı sayılabiliyor? Müslümanlığın sadece siyasi kültüründe değil, toplumsal ve dinî hayatında da sağ bakış böylesine köklü, yerleşik, etkin ve saygın varolabiliyorken ve buna da sahici ve heyecan verici bir itiraza şimdiye kadar hiç rastlamamışken birdenbire ne oldu da “sol İslam”a karşı din gayreti alev alabildi?

Nasıl oluyor da iktidardaki sağ/muhafazakar iktidarın servet tekelini yücelten üslubuna hatırda kalan bir tek tenkide kayıtlarda rastlamıyorken, servet tekeline ve onun iktidar aygıtına yönelen muhalefete karşı imkanlar seferber edilebiliyor?

Fakir fukaranın hakkı hukukunu mücadele bayrağı yapmış Müslümanlığı, zengincilik ilahiyatının mürai dinginliğinden ayırt ederken politik lugatin sol vurgularına başvuranların yüzüne meşruiyet kapısını hangi hak ve haklılıkla çarpabiliriz? İslam'ın ilim, kültür ve siyaseti içinde yeni zuhur eden çelişkileri ve tartışmaları yeni kavramlarla anlamlandırmaya ne zamandan beri din cevaz vermez oldu? Kelam ilminin içinde tarihsel dönemlerin bütün güncel tartışmalarını bulabiliyorsak ve ulemanın bunu nakzeden usülünü de bilmiyorsak bugünkü zamanların ihtiyacına cevaben üretilmiş yeni üslubun dinde yeri olmadığı siparişini “sol da çıkmaz, sağ da” idare-i maslahatçılığıyla karşılamış ve bundan fazlasına da güç yetirememiş cehalete mi soracağız!

Yaşadığımız vaktin saf çelişkisi, tıpkı Benu Umeyye iktidarlarındaki gibi, varlıklıların iktidarına ve zulmüne karşı varlıksızların isyanı ve  mazlumiyetidir. Bu karşıtlığın adının sağ ve sol, ya da başka herhangi bir şey olması tali bir meseledir.

Zalimin de mazlumun da aynı kıbleye dönük olması veya aynı şekillerde secdeye gitmesi saf çelişkinin yakıcı hakikatini ortadan kaldırmaz. Zâhirin benzerliği, bâtının saf zıtlığını perdeleyemez.

Bir zamanlar başörtüsü için özgürlük mücadelesinden bahseden zıtlığın, o başörtüsünün iktidar aygıtıyla donanmasından beridir kahredici sükuta gömülmesine getirilebilecek bir izah var mı başka? Varlıksızlar, secdede çoluk çocuklarına bir lokma rızık vermesi için Allah'a yakarırken, varlıklıların yakaracak bir şeyi kalmamışsa, saf çelişki, Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü düzenlemesine ilişkin sahte değişikliği geri çevirmesi midir?

Servetin tuğyanıyla müstağni hale gelmiş nefis ile, her halükarda muhtaç nefsin zıtlığından daha hakiki, sahici ve gerçek bir çelişki var mı memlekette?

www.adilmedya.com

Önceki ve Sonraki Yazılar