xxx43
Sabataycı Vesayet
Ne askerî, ne de sivil vesayet istiyorlarmış!.. Peki istedikleri nedir?
İngiltere'deki gibi bir demokrasi mi? Hayır hayır...
Âdil hukukun üstünlüğü mü? Hayır...
Millî irade mi?.. Hayır...
Peki bu adamlar nasıl bir vesayet istiyorlar?
* Sabataycı vesayeti, yahut saltanatı Türkiye için en iyisidir.
* Baksanıza Sabataycılık Türkiye'yi mânen ve maddeten ne kadar ilerletti, kalkındırdı, uçurdu.
* Sabataycılık sayesinde Ortadoğu'unun Japonyası olduk.
* Sabataycılık sayesinde yüzde yüz millî ve yerli mükemmel otomobiller ürettik.
* Uçak sanayi kurduk.
* Sabataycılık sayesinde içkide, fuhuşta, kumarda çağ atladık.
* Sabataycılık sayesinde o biçim Nobel'imiz bile oldu.
* Sabataycılık sayesinde millî ve toplumsal barış ve mutabakat var ülkemizde.
* Sabataycılık bu ülkeye güvenlik, huzur, mutluluk getirdi.
* Sabataycılık sayesinde, bu millet, atalarının Türkçe mezar taşlarını bile okuyamayacak kadar cahil kaldı. Oh, bu ne terakki, bu ne ilerleme!..
* Sabataycılık sayesinde kadınlarımız hürleşti, kadın ve kız hakları garanti altına alındı. Büyük şehirlerin bazı bölgelerinde leblebi çekirdek gibi karı satılıyor.
* Sabataycı vesayet sayesinde Türkiye dünyanın belli başlı kokuşmuş ülkeleri arasında yer alıyor. Bu ne terakki!..
* Sabataycılık bizi çağdaş uygarlık fezalarına füze gibi fırlattı.
* Şu Sabataycı laikliğine (veya laikçiliğine) bakınız. Laik devletin resmî Diyanet Başkanlığı var, 80 bin camii var, 100 bin imamı, müezzini, müftüsü, vaizi, din hocası var, 500'den fazla İmam-Hatip mektebi var, hayli İlahiyat fakültesi var... Doğrusu şu Sabataycı vesayet sistemi Müslümanları ihya etmiştir.
Evet ne askerî, ne sivil vesayet istiyorlar. Tek başına Sabataycı vesayet, hakimiyet, saltanat bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti süründürmeye ve batırmaya yeter.
* (İkinci yazı)
HZ. MUHAMMED'İ İNKÂR EDENLER CENNETLİK DEĞİLDİR
SORU: Son Peygamber (Salat ve selam olsun ona) Hz. Muhammed'in risaletini, davetini dinini duymuş ve işitmiş olup da bu Peygamberi, bu çağrıyı, bu Kitab'ı, bu dini (İslâm'ı) inkar ve tekzip eden (yalanlayan) Ehl-i Kitabın durumu nedir?
AÇIKLAMA: İslâm daveti kendisine ulaşıp da bunu reddeden kişi ehl-i dalalettir, ehl-i Nar'dır. (Cehennemliktir).
Böyle kimselere "Bunlar da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" diyenler çok açık bir sapıklık içindedir. Onların bu sözleri Kur'ân'a, Sünnete ve 14 asırlık icmaya aykırıdır.
Bugün dünyada internet denilen bir bilgi kaynağı vardır. Cahillik mazereti ortadan kalkmıştır.
Nice papazlar ve hahamlar Müslüman olmuştur.
Nasranîler Hz. İsa aleyhisselamı tanrılaştırdıkları, Allah'ın oğludur dedikleri; Yahudiler Hz. Zübeyr'i (aleyhisselam) için Tevhid akidesine ters düşen laflar ettikleri için şirke düşmüşlerdir.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu güne tek hak din olmuştur, o da İslâm'dır.
Hz.Muhammed Allah'ın Resulü (Elçisi) olduğu için onu inkâr ve tekzib eden Allah'a isyan etmiş olur.
Allah onun için "O benim Resulümdür, ona iman ve itaat ediniz..." buyuruyor. Yahudiler ve Nasranîler ise onun peygamberliğini, davetini, Kitabını, dinini, şeriatını kabul etmiyorlar. Ona yalancı diyorlar. Kur'ân, Allah'ın kitabı değildir, İslâm hak din değildir diyorlar. Onların bu inkarları, bu yalanlamaları, bu söylemleri küfürdür.
Bugün Yahudilerin ve Hıristiyanların içinde öyle alimler vardır ki, Arapça'yı Arap bülega ve üdebasından iyi bilirler, İslâm'ı da derin şekilde öğrenmişlerdir. Bu bilgilerine rağmen Hz. Muhammed'in risaletini ve davetini kabul etmezler, İslâm'ı hak din olarak görmezler. Onlarda inadî küfür vardır.
Kitabullah ile Sünnet-i Resulullah ile icmâ-i ümmet ile kafirlerin ebedî olarak Cehennemde kalacakları kesindir.
Hal böyle iken bazı İslamcıların "Ehl-i Kitab da ehl-i cennet ve ehl-i necattır" demeleri korkunç bir gaflet ve dalalettir.
Hz. Muhammed'e iman etmeyenlerin, Kur'ân'ı Kitabullah olarak kabul etmeyenlerin, İslâm'ı tek hak din olarak kabul etmeyenlerin, Kelime-i Tevhid'i bütün olarak tasdik ve ikrar etmeyenlerin;
Ehl-i necat olmadıkları,
Ehl-i Cennet olmadıkları,
Ehl-i Nar oldukları,
Cehennemde ebedî kalacakları
Zaruriyat-ı diniyedendir.
Bu hususta bütün ulema, fukaha, müctehidîn, eimme, evliyaullah, kâmil mürşidler ittifak etmişlerdir.
Hz. Muhammed'in Peygamberliğini, davetini, Kitabını, dinini, şeriatını inkar edenlerin Cennetlik olduğunu iddia eden bâzılarının bu bâtıl inançlarını Bediüzzaman hazretlerine dayandırmaları iftiradır, bühtandır, yalandır. Üstadın eserleri bütün olarak mütalaa edilirse onda böyle fasit ve sapık bir inancın olmadığı açıkça belli olur.
Yeterli din kültürüne sahip olmayan birtakım Müslümanların vebali, bu sapık inancın propagandasını yapanlar üzerine olacaktır.
Din ilimlerini okumuş, icazet almış, ulema ve fukaha sınıfına dahil olmuş herkes bu konuda uyarıcı neşriyat yapmalı, yanlış inançlarla mücadele etmelidir. Onlar bu hizmeti yaparlarsa bize yazmak düşmez.
Mü'min olmak için Kelime-i Tevhidi bütün olarak ikrar ve tasdik etmek gerekir. La ilahe illallahı ikrar edip, MuhammedResulullah demeyen kimse mü'min olamaz.
Cenab-ı Hak cümlemizi bâtıl, sapık, fâsid inançlardan muhafaza buyursun.
* (Üçüncü yazı)
LONDRA'DA BİZANS ALTINLARI
Antikacı bir dostum anlattı. Bir müddet önce Londra'da, üzerlerinde Bizans imparatorlarından birinin mührü bulunan altın külçeleri satılmış.
Bu altınlar her halde Arjantin'den gelmedi...
Bizans'ın merkezi neresiydi? İstanbul...
Türkiyemiz ben diyeyim 20, siz rakamı biraz küçültüp 16 deyin medeniyete beşiklik etmiştir. Topraklarımızın altı tarihî eserlerle, altın ve gümüş paralarla, müzelik eşya ile doludur.
Son yıllarda eski kilise harabeleri de restore edilmeye başlandı.
1915 faciasında Ermeniler...
Yunan işgalinden sonra Rumlar...
İki ateş arasında kalmış Müslümanlar...
Millî mücadeleden sonra köyleri yakılan, düzlenen, ahalisi çil yavrusu gibi savrulan Çerkesler...
Onlar paralarını, altınlarını herhalde bankalara koymamıştı.
Etiler, Frikyalılar, Lidyalılar... Bizans... Trabzon'daki Rum Pontus imparatorluğu... Daha kaç düzine büyük ve küçük devlet...
Zaten uzun yıllardan beri defineciler köstebekler gibi define arayıp duruyor.
Birkaç yıldan beri bir moda çıktı: Tamir edilen tarihî eserlerin altınlarına define arama cihazları sokuluyor.
Geceleri saat ikilerde acayip faaliyetler, kamyonlarla bir şeyler taşımalar...
Nihayet kokusu bir yerden çıktı: Londra'da, Türkiye'den gelme tarihî Bizans altınları el altından satıldı.
Bu konuda bende fazla bilgi yok, belge hiç yok. Bir rivayeti nakl ediyorum sadece.
Yakın tarihimizde Adana müzesinden on binden fazla tarihî eser kaybolmuştu.
Otuz sene önce bendenize bir heykel fotoğrafı gösterilmişti. Alır mısın? Koca heykeli alıp da nereye koyacağım, üstelik yasak ve kaçak... demiştim. Şu cevabı vermişlerdi: Dünyanın istediğin yerine gönderebiliriz...
Ülkemizin altı da üstü de talan ediliyor.
Londra'da satılan Bizans altın külçeleri konusu KültürBakanlığı'nın dikkatini çeker sanırım.