Av. Mehmet YALÇINKAYA

Av. Mehmet YALÇINKAYA

RUHSUZLAR

Süleyman Demirel, bir mitingde, “Bu ülkede ezan serbest, cami serbest, isteyen namazını kılar, orucunu tutar. İstemeyen yapmaz. Hoca, daha neyin peşinde?” gibi cümlelerle Erbakan Hoca’yı eleştirir. Erbakan Hoca, o şehirdeki mitingine avcılar tarafından avlanmış, derisi yüzülmüş fakat içi samanla doldurulmuş büyükçe bir kuşla çıkar. Kalabalığa bu kuşu gösterip, “Bu kuşun gagası var mı, var, kanatları var mı, var, gözü var mı, var. Peki, bu kuş niçin uçmuyor o zaman? Bu kuşun ruhu nerede? Ruhu olmayan, canı olmayan bir kuş ne kadar kuş gibi görünse de o bir ölüdür. Buradaki mitingde “Hoca neyin peşinde?” diye soran Sn. Demirel’e söylüyorum. Ben o kuşun ruhunun peşindeyim. Görünürde İslam serbest ama onun ruhunu öldürdünüz. İslam’ın ruhu CİHAD’dır. Cihad ruhunu taşımayan Müslüman, görünüşte Müslüman olsa da hakikatte ruhu ölmüş, içi koflaşmış, beyni uyuşmuş kimsedir.”

Bu şebekenin en büyük zararı, İslam’ın ruhunu yok etmeye tevessül etmesidir. En başından beri asıl ihaneti, diyalog adı altında İslam’ı, İslam’dan başka bir dine dönüştürme gayretini güderek kendilerine emanet bırakılan gençliğe yapmıştır.

FETÖ/PDY yapılanması hakkında en güzel, en kısa ve (kanaatimce) en doğru tespit Sn. Cumhurbaşkanımıza aittir. 17-25 Aralık sürecinde sık sık tekrar ettiği, 15 Temmuz ihanetinden sonra artık aklı başında herkesin kabul ettiği gerçek şudur: Bu ihanet çetesinin tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet içindedir.

Son günlerde şöyle bir algı operasyonu yapılıyor. Tabanda olup, bu işleri bilmeyenleri ayıklayalım. Aman onlar zarar görmesinler. Böyle düşünenlere tek cevabım olabilir: Bu yapılanma, devlet tarafından terör listesine alındığı gün, hâlâ bu yapının içinde olmaya gönüllü olarak devam edenlerin, buna göz yuman eşlerin hepsi de terörist örgüt üyesidir. Silah kullanmayı bilmiyorlar diye, darbe kalkışmasında suçsuz kabul edilmeleri de mümkün değildir. Bu insanların hepsi de -şayet kendilerinden istenseydi- Sakarya İlahiyat’ın hocası Adil Öksüz gibi tarla bakmaya (!) seve seve, koşa koşa giderlerdi. Nitekim günler öncesinden uyarılan örgüt üyelerinin silahsız kısmı 10 Temmuz’dan beri evlerinde sürekli dua, niyaz ve ibadetle meşguldüler, Uzun Adam’ın ölü veya diri yok edilmesi, her ne olacaksa olacak şeyin başarılı olması için. İhanet şebekesinin içinde bulunanlarını affetmek, çoluk çocuklarını bahane ederek merhamet göstermek, çok değil 15 yıl sonra bu hainler yüzünden yeniden şehitler vermek demektir.

Bu ihanet şebekesi yüzünden ordudan atılan bir müvekkilim, bunların ordudaki yapılanmalarını bir örnekle açıkladı. Verdiği örneği, şu ana kadar ne duydum, ne de herhangi bir yerde okudum. Çok ilginç geldiği için paylaşıyorum.

1960 senesinde Kıbrıs’ta, ordumuz bir kişiye görev verir. Kesin talimat şudur: Türk ordusu bir gün mutlaka bu adaya bir çıkarma yapacak, Kıbrıs için savaşacaktır. Senin tek bir görevin var. Bu görevini yerine getirebilmen için, Kıbrıs’ta ne olursa olsun, hangi karışıklık çıkarsa çıksın karışmamak, bizden hiç kimse ile irtibata geçmemek, sanki bir Rum gibi hayatını devam ettirmektir. Zamanı gelince Türk ordusu şuraya asker indirerek harekâta başlayacaktır. Senin görevin, biz sana haber gönderdiğimizde buraya gelip, işaret fişeğini yakmandır. Böylece askerlerimizi sorunsuz adaya indirebilelim. Bu kişi, tam 14 yıl boyunca kendisinden istenildiği gibi davranmış, varlığı ile yokluğu belli olmadan yaşamış. Harekâttan bir gün önce kendisine haber gönderilip, görevi hatırlatılmış. Askerlerimizin ineceği zaman orada hazır bulunup, görevini yerine getirmiş.  Daha sonra da hiçbir şey olmamış gibi hayatına geri dönmüş.

Paralel yapılanmayı bu göreve benzeten müvekkilim, “Ordunun içinde (mutlaka çok önemli diğer kurumlarda da böyledir) birisine görev verip, onu beklemeye aldılar. Belki bu şekilde 20-25 yıldır beklettikleri elamanlara sahiptiler. Bu uyuyan kişileri 15 Temmuz akşamı birden uyandırıp, göreve çağırdılar.” demektedir.

Söylediği şu cümleyi ilgili herkese havale ediyorum. “Asıl tehlikeyi ya kimse görmüyor, ya da önemsemiyor. Askeriyede hücresel temelli çalıştıkları için birbirlerini hiç tanımayan, hatta kendilerinin düşmanı zanneden ve bu şekilde birbirlerine kin besleyen FETÖ’cü gruplar var. İddia ediyorum, sorumlu imamın altında da birbirlerinin yaptıkları işten haberi olmayan abiler var. Türk ordusu içinde bu kadar gizli yapılandıklarını unutmamak gerekir.

Sn. Cumhurbaşkanımızın yaverleri içinde bile diğerinin FETÖ’cü olduğunu bilmeyen iki yaver 15 Temmuz’dan sonra, ikisi de içeri alınınca öğrendiler birbirlerinin FETÖ’cü olduğunu. Tehlike bu kadar büyük, gerisini siz düşünün.”

Şu ana kadar görünenler aysbergin su üstündeki kısmı. Allah (cc) bu ülkeye, bu millete merhamet etsin, dâhili ve harici hainlerin tuzaklarını başlarına geçirsin. (ÂMİN)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum