Recep KOÇAK
Ramazan’da vuslata eren Hüseyin Emin Öztürk’ün ardından
Hüseyin Emin Öztürk merhum Ramazan bayramına sayılı günler kala ahirete irtihal eyledi. Ramazan öncesi peş peşe iki ameliyat olmuştu. Sonra koronavirüse yakalandı. Bayramı inşaallah cennette yapmıştır.
Erdem Beyazıt bir şiirinde şöyle diyordu;
Biliyorum yaklaşıyoruz her an
Biliyorum oruçlu doğar insan
Ölümün iftar sofrasına
Hüseyin Emin Öztürk merhum Ramazandan bir gün önce “Kalbimin Kanat Sesleri” kitabındaki Ramazan şiirini facebook hesabından paylaşmış dua etmiş, dost ve kardeşlerinden dua istemişti;
Allah’a gider her an yorulmaksızın zaman,
Al ruhumu içine, Hakk’a götür Ramazan.
Duası kabul olmuştu. O, dolu dolu yaşanmış ve çok yüreklere dokunulmuş bir ömürden sonra Ramazan ayının son günlerinde Hakk’a vasıl olmuştu.
Onun hayat yolculuğu Kayseri’nin İncesu ilçesine bağlı Hamurcu Köyünde Haziran 1956’da başlamıştı. Babası önce Belçika’da çalışmış sonra akrabalarının istek yapmasıyla Almanya’ya geçmiş, bir süre de orada işçi olarak çalışmıştı.
O, ilkokul bitinceye kadar köyde geçen yıllarında şahsiyetinin oluşmasında en büyük payın dedesine ait olduğunu söylerdi.
İmam Hatip Okulunu Kayseri’de okumuştu. Üniversite yılları Erzurum’da geçti. Ortaokul ve lise yıllarından itibaren şiirle meşgul olduğu için arkadaşları ve öğretmenlerinin dilinde onun adı zaten “şair”e çıkmıştı. Üniversite eğitimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamlamıştı.
Askerlikten sonra Diyanet Vakfı Yayınevinde çalışmaya başlamıştı. O, “Benim iki patronum oldu ikisi de vakıftı. Birisi Diyanet Vakfı, diğeri Hakyol Vakfı” diyordu.
Yıllar sonra kuracağı Gökyüzü Eğitim Kurumlarına kadar çalıştığı kurumlarda hep “kuruculuk” nasip olmuştu ona. “Oturacağım bütün koltukları kendim aldım” diyordu.
Şiirleriyle, çocuklar için yazdığı hikâyeler, romanlar oyunlarla genç yaşta ödüller almaya başlamıştı. Ödülleri sonraki yıllarda da devam etti. 12 esere imza atmıştı. Onlardan birisi İngilizce’ye, birisi ise Farsça‘ya çevrilmişti.
“Bizim Değil” adlı şiiri ilk 1976 yılında Pınar dergisinde yer aldı. Şiirlerini daha sonra Pınar (1976), Gerçek (1979), İslâm (1983), Türk Edebiyatı (1983) dergilerinde; hikâyelerini Diyanet Çocuk (1983), Kandil (1985), Türkiye Çocuk (1986), Gülçocuk (1987) dergilerinde yayımladı. Kınalı Kuzu adlı eseriyle 1979 yılında Gerçek dergisinin Çocuk Hikâyesi Yarışmasında birinci oldu. Yaralı Keklik adlı eseriyle Kültür ve Turizm Bakanlığının 1987 yılı Çocuk Edebiyatı ikincilik ödülünü, Gül Ağacı, Çiğdem Çiçekleri adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliğinin 1988 yılı Çocuk Edebiyatı Dalı Yılın Yazarı Ödülünü aldı. “Gül Ağacı” adlı eseri İngilizceye, “Yaralı Keklik” adlı eseri ise Farsçaya çevrildi. Eserlerinden bazıları senaryolaştırıldı, “Düştüm Kâbe Yollarına” adlı şiiri Ender Doğan tarafından, “Efsunlu Şehir” adlı şiiri ise Amir Ateş tarafından bestelenerek TRT repertuvarına girdi.
Türkiye Gönüllü Teşekküllüler Vakfı Kurucusu, Türkiye Yazarlar Birliği, Birleşik Sanatçılar Derneği, İLESAM üyesidir. “Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği”nde Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütmekteydi.
…
Onunla ilk tanışmamız 1992 yılında Seha Neşriyat’ın genel müdürlüğünü yaptığı döneme rastlar. Seha’ya gelişi öncesinde güzel ve etkileyici bir rüya gördüğünü anlatmıştı. Birlikte Doğu Türkistan davasının tanınmış isimlerinden İsa Yusuf Alptekin merhumu evinde ziyaret etmiştik. Sorasında merhumun eserleri Seha Neşriyat yayınları arasında basıldı.
O AKRA FM’in kurucu genel müdür oldu bendeniz de Seha Neşriyat’ta genel müdür yardımcısı olarak görev aldım. O dönemde, 1994 sonbaharında Hüseyin Emin Bey doktora için Kemal Bozkurt ve bendeniz de yüksek lisans imtihanı için birlikte Sakarya Üniversitesi’ne gittik. Doktora ünvanını oradan aldı.
Vefat haberini aldığımız gece sahur vaktinde Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir ağabey aradı. Ortak hatıralarımızı kısaca konuştuk. Ben, “onun gördüğü bir rüya vardı. İçeriğini şimdi hatırlayamıyorum. Bir yerlerden bulursam size gönderirim” dedim.
Dakikalar sonra Kemal Kaptaner hatırlamaya çalıştığım, aradığım ve beklediğim o rüyayı ortak grubumuzda paylaştı. Ben de H. Ahmet Özdemir ağabeyle ortak grubumuzda –söz verdiğim üzre- paylaştım.
Yıllar önce Özbekistan’da Şah-ı Nakşibend hazretlerinin kabrini ziyaretin ardından merhum M. Es’ad Coşan Hocamızın otobüste kafilemize anlattığı bir hikâyeye Sağduyu Gazetesindeki köşemde yer vermiş, “Bu hikâyeyi nerede dinlediğimi ya da hangi kitaptan okuduğumu hatırlayamıyorum” diye itirafta bulunmuştum. Necmi Sarıyer Bey beni arayıp hikâyeyi nerede dinlediğimizi hatırlatmıştı.
Aradan neredeyse 40 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, -maşallah tebarekallah- imdadıma yine Necmi Sarıyer yetişti.
Zira Kemal Kaptaner ondan gelen mesajı paylaşmıştı;
“El hükmü Lillah inna lillah ve inna ileyhi raci’un. Allah gani gani rahmet eylesin. Hüseyin Emin Öztürk Ağabey doksanlı yılların başında Es’ad Coşan hocamızın Türkiye ve dolayısıyla dünya siyasetinin gittiği güdümlü istikametin yönünü Hakk’a çevirdiği, pek çok kimse hocamızı terk edip zahiren güçlü gibi gözükene kaçtığı sıralarda, camiamız çalışmalarında hamleler yapmak üzere müesseseleri ele aldığında Seha Neşriyat’ın başına getirilmişti.
Hocamız, Seha Neşriyat’ın o zamanki Hicret Düğün salonunun üzerindeki yerinin bize yakışmadığını ve bir atılım yaparak çok güzel hizmet verecek yapıya gelmesi gerektiğini vurgularlar. O zamanki görevli ağabeylere derler ki bu müessesenin başına gayretli, edebi yönü olan bir kardeşimizi getirmemiz lazım, bizim Hüseyin Emin Öztürk ne yapar diye sorarlar. O zamanki ağabeyler, ‘Efendim İslam Ansiklopedisi’nde genel müdür olarak çalışıyor’ derler. ‘Yarından tezi yok Hüseyin’i selamımla ziyarete gidin, niyetimizi yapmak istediğimizi aktarın, kendisini bu güzel müessesemizin başında görmek istiyorum’ derler. Ağabeyler ertesi gün Hüseyin ağabeyi makamında ziyaret ederler. Odasına girdiklerinde Hüseyin ağabey onlara der ki, ‘Hoş geldiniz dün gece rüyamda Hocaefendimiz aynı bu odada beni ziyarete geldi. Bugün de siz geldiniz.’ der. Ağabeyler sorarlar, ‘Allah hayırlara çıkarsın, nasıl bir rüya?’ Hüseyin ağabey der ki, ‘Hocaefendimiz şu sizin geldiğiniz gibi benim odama ziyarete geldi, şu sizin oturduğunuz yere oturdu ve bana dedi ki, ‘Hüseyin daha ne kadar buralarda çalışacaksın, haydi bizim müesseselerimize bekliyorum.’ Hüseyin ağabey derhal Seha Neşriyat’ın başına geçer. Oradan da Ak Radyo’nun (Akra FM) başına geçer. Sonra da Ak TV’mizin kuruluşunda bulunur. Çok güzel çalışmalarda gayretleri olmuştur.
Menzili mübarek
Makamı Âli
Yolu açık olsun
Allah rahmet eylesin.”
…
İstanbul üzerine yazdığı “Efsunlu Şehir” isimli şiirini dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a latin harfleriyle güzel bir hatla tablo haline getirilmiş olarak takdim eder. Söz konusu şiiri ünlü koleksiyoner Mehmet Çebi Bey Osmanlıca olarak da hazırlamak suretiyle Sayın Erdoğan’a iki tabloyu birlikte sunarlar.
“Rüya Şiirleri” kitabında ise Efsunlu Şehir şiirini “Şiire vefalı İstanbul’a sevdalı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ithaftır” notuyla yayınlar.
…
AKRA FM’de kendisi Genel müdürlük vazifesinde iken bendeniz Haber müdürü olarak onun ekibinde yer aldım. O AKRA FM’den ve AK TV’den ayrıldıktan sonra AKRA’da Muttalip Özkul genel müdür olmuş, ardından bendeniz o görevi üstlenmiştim.
Bir gün odasına gittim. İki özel meselem vardı. Anlattım. Birisini telefonu kaldırıp ilgili kişiyle konuşmak suretiyle hemen çözdü. Diğer konuyu anlattım. Onu çözmeye gönlü yoktu. Hayatımda ilk defa o gün ondan duyduğum bir deyimle konuyu kapattı; “Senin işlerinden birisini hallettik. Soğuk tandırdan sıcak ekmek.”
2014 yılında Deniz Feneri Derneği olarak onun misafiri olmuştuk. Derneğimizin yaptığı faaliyetleri, iyilik hikâyelerimizden bazılarını Gökyüzü Eğitim Kurumlarından bir grup öğrenciye anlattık, fotoğraflar ve kısa filmeler gösterdik. Gençleri iyiliğe teşvik ettik. Hüseyin Beyin ekibinden bazı öğretmen ve idarecilerin de gayretleriyle öğrencilerin kendi aralarında topladıkları bir miktar para Deniz Feneri aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı.
Onu 2017 yılında Yakup Tutum’la birlikte İyilik Olsun isimli radyo programımızda konuk etmiştik. Bir saatlik yayında çocukluk yıllarını, tahsil hayatını ve renkli hayat hikâyesinin ilginç sayfalarını dinleyicilerimizle paylaştık.
Geçtiğimiz yıllarda değişik dönemlerde AKRA’da hizmet üstlenmiş arkadaşların yılda bir defa iftar vesilesiyle buluşmalar organize edilmişti. 3-5 yıl devam eden o uygulama sonra devam ettirilmedi. 2013 yılında Hüseyin Emin Bey Gökyüzü Eğitim Kurumlarında bize ev sahipliği yapmış, iftar yemeği ikram etmişti. Davetliler birbirinden güzel ortak hatırlarını paylaşıp bütün geçmişlerimize rahmet diledikten sonra dağılmıştı.
Buluşmalarımızda birkaç defa anlattığı bir hatırası vardı. Ali Rıza Demircan Hoca bir dönem AKRA’da program yapıyor, dinleyicilerden gelen sorulara cevap veriyordu. O gelişlerinden birisinde Hüseyin Emin Beye, “Hüseyin Bey Allah sizi seviyor” demiş. Hüseyin Bey, “İnşallah Hocam” dedikten sonra merakla onun ne söyleyeceğine dikkat kesilmiş. Hoca, “Hüseyin Bey, siz bu iş yerinde sevmediğiniz, ahlakını, huyunu beğenmediğiniz birisini çalıştır mısınız?” diye sormuş. Hüseyin Beyin, “Elbette çalıştırmam” cevabı üzerine Hoca, “Allah sevmediği kullarını dinine hizmet ettirmez. AKRA FM İslam’a çok büyük hizmetlerde bulunan bir radyo. Böyle bir müessesede çalışmayı Allah her kuluna nasip etmez” demiş.
2019 yılında ise AKRA’nın eski genel müdürlerinden Kemal Kaptaner’in ev sahipliğinde Topkapı’da Kazak Çadırında buluştuk. O buluşma, Arkadaşların son buluşması oldu. Orada AKRA’da bir dönem hizmet etmiş çok sayıda isim bir araya gelmişti. O çadırda; Hüseyin Emin Öztürk, Harun Yöndem, Recep Koçak, Coşkun Yılmaz, Gökçen Ata, Mehmet Elmaz, Naim Güleç, Ahmet Doğan, Ahmet Soyöz, Aslan Özdemir, Ali Işıl, Osman Demirtaş, Sabri Çelebioğlu, Uğur Arslan, Şebnem Karacan, Nedim Çelik, Çetin Aydın ve Bekir Bada Fatih Kaya hazır bulunmuştu.
Önceki yıllarda bu buluşmalara en çok emeği geçen Fatih Sinan Türkel ve Aydın Çakırtaş o akşam aramızda yoktu. Başka programlara katıldıkları halde son buluşmada aramızda göremediklerimizden bazıları da şunlardı; Kemal Ayyıldız, Serkan Kalemciler, Polat Koçak, Veysel Akbolat, Murat Solakoğlu, Hüseyin Öztürk, Saniye Öztürk, İlyas Ertemur, İbrahim Sadri, İsmail Çevik, Hakan Aykut, Hamdi Demir, Muttalip Tulgar ve Sıtkı Aslanhan.
…
“Düştüm Kâbe Yollarına” ilahisini çoğu kimse bilir, dinlerken gözleri yaşarır. Nice dinleyici, onun vefatından sonra o ilahinin sözlerinin Hüseyin Emin Beye ait olduğunu öğrendi.
Onun “Güllerine Muhammed’in” isimli şiiri de “Gönül Kuşum“ ismiyle Mustafa Demirci tarafından bestelenmiş, yorumlanmıştır. O şiirin son mısraları şöyledir;
Ecel suyun içtiğimde,
Şu dünyadan göçtüğümde,
Mahşer günü sarılayım,
Ellerine Muhammed’in.
Onun dostları Üsküdar’da bir sokağa adının verilmesi için ilk adımları attı. Başkan Hilmi Türkmen Beyin konuya sıcak baktığı bilgisi paylaşıldı. Merhum yıllardır Üsküdar’da yaşıyordu. Üsküdar’da Çengelköy kabristanında son yolcuğuna uğurlandı. İstanbul sevdasını şiirlerle kayda geçirmiş bir şair ve yazarın adının Üsküdar’da yaşaması anlamlı olacaktır.
Yine dostları bir su kuyusu açtırarak adını Afrika’da yaşatmak ve onun bir sadaka-i cariyesi olsun diye çalışmalara başlamış bulunuyorlar.
…
Son yıllarda İstanbul’a dair yazdığı “Efsunlu Şehir” şiiri çok duyulduysa da onun bir de “Bir Gülistan İstanbul” şiiri vardır İstanbul’a dair. Onun hayatından birkaç kesit paylaştığımız bu satırlarımıza onun beyitleriyle nokta koyalım…
Annemizsin sen bizim, övdüğü Peygamber’in
Almasın seni bizden, yüce Rahman İstanbul.
Eminim ben, bağrında verirsem son nefesi
Mevla’ya mutlu döner, tenden bu can İstanbul.
Hüseyin Emin Öztürk evli ve dört çocuk babasıydı. Merhuma Allah’tan rahmet, bütün ailesine, yakınlarına, sevenlerine, dostlarına ve arkadaşlarına sabırlar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.