Ünal SADE
POLİS-İNSAN HAKLARI VE ABD RAPORU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER…
“İzmir’de “Dur” ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle uyarı ateşi açılması sonucu Baran Tursun’un ölümüne neden olduğu gerekçesiyle yargılanan polis memuru Oral Emre Atar’a 2 yıl 1 ay hapis cezası verildiğini” öğrendik.
Karşıyaka ilçesi Bayraklı semtinde 25 Kasım 2007'de polis ekiplerinin "Dur" ihtarına uymadığı için kovaladıkları Baran Tursun yönetimindeki 35 AL 9207 plakalı araç, ağaçlara ve elektrik direğine çarpmıştı. EÜ Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan ve başının arka kısmında kurşun yarası tespit edilen Tursun, bir süre yaşam destek ünitesine bağlı tutulduktan sonra hayatını kaybetmişti.
Kovalamaca sırasında uyarı ateşi açtığı iddiasıyla gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan polis memuru Oral Emre Atar, ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Karar sonrasında acılı baba Mehmet Tursun şunları söylüyordu: “Oğlumuz kabahat sayılabilecek bir şey işledi ona hayatıyla ödettiler. Sanık polis memuru Oral Emre Atar da bir hata yaptı, o hatanın cezasını çeksin istiyoruz" dedi. Acılı baba, şunları söyledi: "Hastanede Baran'ın kafasından o kurşun çıkmasaydı belki oğlumuzun trafik kazası sonucunda öldüğünü sanıyor olacaktık.”
DUR İHARINA UYMAYANLARA AŞI GÜÇ KULLANILIYOR
Yargılama sonucunu duyduğumuzda aklımıza şubat ayında yayınlanan ABD Dışişleri Bakanlığının Clinton-Başbakan Erdoğan görüşmesinde de gündeme geldiğini öğrendiğimiz 2008 yılı İnsan Hakları Raporu geldi.
Raporda İnsan Haklarına Saygı ana başlıklı bölümün Yaşama Hakkının Keyfi ve Yasa Dışı İhlali başlıklı bölümünde
“Güvenlik güçlerinin dur ihtarına uymayan sivillere ateş açarak öldürdüğüne dair bildirimler devam etmiştir. İnsan Hakları Derneği (İHD) dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle 9 kişinin öldüğünü ve 12 kişinin yaralandığını ve önceki seneye oranla ölü ve yaralı sayısının artış gösterdiğini bildirmiştir. İnsan hakları örgütleri, hükümetin değiştirilen Anti Terör Yasası ve diğer yasalarda öldürücü güç kullanılması gereken durumları açıkça belirlememesinin aşırı güç kullanımını etkilediğini bildirmiştir.
26 Temmuz’da, bir polis memuru dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Bursa’da Gökhan Ergün’ü öldürmüştür. Bir Bursa ceza mahkemesi "ölüme neden olacak şekilde kasten yaralama" suçundan polis memurunu yargılamış ve 13 Kasım’da görülen duruşmanın ardından kefaletle serbest bırakmıştır. Dava yılsonunda devam etmekteydi.25 Ağustos’ta, Sivas’taki bir kontrol noktası polis ekibinin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle bir otomobile ateş açması sonucu sürücü Turan Özdemir hayatını kaybetmiştir. İHV’ye göre, güvenlik güçleri dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polisin rastgele ateş açması sonucu veya diğer yasa dışı yollardan toplam 37 kişiyi öldürmüştür.” İfadelerine yer verilmiştir.
ABD Dışişleri Bakanlığının raporunun kamuoyunca yeterli düzeyde tartışılmadığı kanaatindeyiz. Bu rapor hakkında pek çok özel dosya hazırlanabilir ve değerlendirmeler yapılabilir. Kürt sorunu, koruculuk müessesesi, polis uygulamaları, hapishane şartları, 301. Madde, Heybeliada Ruhban Okulu, işkence, Ergenekon, dini özgürlükler, türban yasağı, namus cinayetleri, Ermeni meselesi, Deniz Feneri, internet Yasakları, 27 Nisan bildirisi, Sulukule’nin imarı….gibi pek çoğu bizim bile ilgilenmediğimiz ya da yeterince bilgi sahibi olmadığımız konuların bu raporda ele alındığını görüyoruz.
İNSAN HAKKI İHLALİ KARNEMİZ HALA KABARIK
Çok özet olarak vermemiz gerekirse rapor Hükümetin genellikle vatandaşın haklarına saygı duyduğunu ancak bazı konularda ciddi sorunlar yaşanmaya devam ettiğini tespit ederek bunları şu şekilde özetlemektedir.
· Yıl içinde insan hakları örgütleri, güvenlik güçlerince uygulanan işkence, dayak ve taciz olaylarının sayısında artış olduğunu belgelemiştir.
· Güvenlik güçleri yasa dışı şekilde adam öldürmüş ancak, bu davalardaki tutuklama ve kovuşturmaların sayısı olayların sayısıyla karşılaştırıldığında daha az olmuş ve nadiren mahkûmiyet kararı verilmiştir.
· Aşırı kalabalık koğuşlar ve yetersiz personel eğitimi gibi uzun süredir devam eden sorunlar nedeniyle hapishane koşulları yetersiz kalmıştır.
· Polisler yasaların öngördüğü şekilde gözaltındakilerin avukatlarına hemen ulaşma hakkını kullanmalarına her zaman izin vermemiştir.
· Aşırı uzun süren davalar sorun olmuştur.
· Hükümet, ceza yasasının hükümeti, devleti, "Türk milletini" ve cumhuriyetin kurum ve sembollerini aşağılamayı yasaklayan maddeleri gibi çok sayıda yasayı ve anayasal sınırlamaları kullanarak ifade özgürlüğünü kısıtlamıştır.
· Kısıtlamalar internet erişimini de kapsamış ve mahkemeler ve bağımsız bir kurul yaklaşık olarak 1475 olayda telekomünikasyon şirketlerinden web sitelere erişimi engellemelerini talep etmiştir.
· Gayrimüslim dini gruplar dinlerini açıkça yaşama, mülkiyet sahibi olma ve dini lider yetiştirme konularında kısıtlamalarla karşılaşmaya devam etmiştir.
· Namus cinayetleri ve tecavüz dâhil olmak üzere kadına karşı şiddet yaygın bir sorun olmaya devam etmiştir.
· Çocuk evlilikleri yaşanmaya devam etmiştir.
· Polisin yolsuzluklarından dolayı işçilik ve cinsel istismar amaçlı insan ticaretinde artış olmuştur.
Rapor olumsuz gelişmeler yanı sıra olumlu gelişmeleri de değerlendirmektedir. Bunları da şu şekilde özetleyebiliriz.
· atelevizyonu kanalında test yayınına başlayarak Hükümet Aleviler’in kaygılarını kabul etmek ve bunları ele almak için yıl içinde çeşitli adımlarda bulunmuştur. Kürtçe yayınların sayısını arttırmıştır.
· Meclis Şubat ayında Vakıflar Yasasını dini azınlıklara yeni mülkiyet edinme ve istimlâk edilmiş malları geri alma hakkı tanıyacak şekilde değiştirmiştir.
Bazılarının bu rapora bakışlarının “ABD kendi işine baksın” mantığıyla kaale almamaya ve işi “Ama sizde Kızılderilileri öldürmüştünüz” yaklaşımına hapsetmeye çalıştığını çok iyi biliyoruz.
Bu tarz tutumların Türkiye’ye ve Türk insanına kazandıracağı bir şey yok. Gerek bu raporun ve gerekse diğer benzeri raporların Türkiye’de Demokrasi ve İnsan Haklarının uluslar arası normlara uygun hale getirilmesi için bize yardımcı olmak üzere fırsat olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Her yıl daha az hacimli raporlara böyle ulaşabiliriz.
Aksi takdirde daha çok Baran Tursun ve Oral Emre Atar haberi okumaya devam ederiz. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam eder, Uluslar arası arenada insan hakları ihlalleri sabıkamız da kabarmaya…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.